“Saray operasyonu” diyerek itibarsızlaştırdıkları operasyon nihayete erdi ve Muharrem İnce,CHP’den istifa etti. İstifa gerekçesini burada tekrara lüzum yok. Ama CHP’nin artık Atatürk’ün kurduğu parti olmadığına ilişkin sözlerini önemsiyorum.Atatürk’ün isim babası olduğu bir kurum daha var ki onun da Mustafa Kemal’in değerleriyle artık uzaktan yakından ilişkisi yok.Hoş, MİT TIR’ları davasında yargılanan sonra da yurt dışına kaçan eski genel yayın yönetmenininAmerikan bayrağı altında uyumasından da
“Saray operasyonu” diyerek itibarsızlaştırdıkları operasyon nihayete erdi ve Muharrem İnce,
CHP’den istifa etti. İstifa gerekçesini burada tekrara lüzum yok. Ama CHP’nin artık Atatürk’ün kurduğu parti olmadığına ilişkin sözlerini önemsiyorum.
Atatürk’ün isim babası olduğu bir kurum daha var ki onun da Mustafa Kemal’in değerleriyle artık uzaktan yakından ilişkisi yok.
Hoş, MİT TIR’ları davasında yargılanan sonra da yurt dışına kaçan eski genel yayın yönetmeninin
Amerikan bayrağı altında uyumasından da anlamıştık ama bu kez aleni Amerikancı olduklarını faş ettiler. Mütareke basını gibi davrandıklarını görmüş olduk.
gazetesinden söz ediyorum..!
FETÖ’cü asker ve savcıların kurduğu MİT TIR’ları kumpasına sahip çıkan ve tutuklu yargılanırken dönemin Amerikan Başkan Yardımcısı Biden’in Türkiye ziyaretinden sonra salıverilen Can Dündar’ın serüveninde uyanmayanlar…
Biden’in, Dündar’ın oğluna
“Senin baban bir kahraman”
dediğinde
“Bu işte bir bit yeniği var”
demeyenler…
Tutuksuz yargılanmak üzere salıverildikten sonra soluğu Almanya’da alıp, bir de Amerikan bayrağı altında uyuma pozu verdiğinde
tavrını sürdürenler önceki akşam yaşananlardan sonra ne düşünüyor acaba?
Cumhuriyet gazetesi hesaplarından, “Amerika Boğaziçi’ne el koyabilir” başlığıyla bir haber paylaştı.
Boğaziçi Üniversitesi üzerinden yürüyen tartışmaya başlı başına yeni bir boyut katmaktır bu. Ya da aslında gerçeğin doğrudan faş edilmesidir.
Boğaziçi Üniversitesi’nin Türkiye’nin herhangi bir üniversitesinden farklı olduğunu ilan eden… Amerika’nın olup bitene müdahil olduğunu ilan eden bir durumla karşı karşıyayız. Tıpkı, “Bizim çocuklar başardı” dediklerindeki durum gibi.
İlginç olan ise ismi “Cumhuriyet” olan bir yayın organının doğrudan Amerika’yı Türkiye’ye müdahaleye çağırmış olması.
Neymiş,
“Amerika, Boğaziçi’ne el koyabilir”
miş. Çünkü, 1800’lerde Türkiye’de imtiyazlı hale gelen yabancı misyonerlerin, Türkiye Cumhuriyeti ile yaptıkları
gereği üniversitenin kurulu olduğu arazinin geri alınması mümkünmüş. Yani
“Boğaziçi’ne Amerikalılar el koymalıymış.”
HANGİ BOĞAZİÇİ, HANGİ ÖĞRENCİ GRUBU?
Boğaziçi hadisesinde, “
” (kimlerse onlar) adına bir bildiri yayınlandı biliyorsunuz. “
” ismiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben bir mektuptu bu. O mektupta
“Mesele Boğaziçi değil sen hala anlamadın mı”
anlamı taşıyan ifadeler kullanıldı. Ne 15 Temmuz sonrası Kanun Hükmünde Kararname
(KHK) ile devletten atılan FETÖ’cülerin savunulmadığı kaldı, ne PKK terör örgütüyle iltisaklı olduğu tespit edildiği için görevden alınan HDP’li belediye başkanları.
Hesabı yöneten isim önceki gün tutuklandı.
Ancak yine aynı gün yeni bir gelişme daha oldu.
Bu kez
“Boğaziçi Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü”
imzasıyla bir bildiri daha ortaya çıktı. Bildiri
isimli platformun dile getirdiği tüm iddiaları ve talepleri reddeden ifadeler içeriyordu.
Bu iki farklı yaklaşım bile Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan yeni rektör sorunu olmadığının göstergesidir.
O halde, Amerika’nın ve Avrupa Birliği’nden kimi isimlerin doğrudan “
” gibi kavramlarla “
” sahip çıktığı
Boğaziçi hadisesi, Gezi provokasyonunun yeni bir türevidir.
GEZİ’NİN SON TÜREVİ BOĞAZİÇİ
Önceki gün 7 Şubat MİT Krizinin 9’ncu yılıydı. O gün FETÖ’cü polis ve yargı mensupları MİT Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden dönemin Başbakanı Erdoğan’a yürümek istemişlerdi. Başaramadılar. 17/225 yargısal darbe teşebbüsü ile bir kez daha denediler. Başaramadılar. 15 Temmuz 2016’da bu kez doğrudan darbe ve işgale kalkıştılar yine başaramadılar.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ifadesiyle,
“15 Temmuz’u FETÖ mü yaptı”
sanıyoruz.
FETÖ maşaydı. FETÖ aparattı. FETÖ içimize salınmış işbirlikçilerdi. İşin arkasında Amerika’nın kurumları vardı.
Gezi’de onlar vardı, FETÖ’nün peydahladığı tüm tezgahlarda onlar vardı. Bugün Boğaziçi’nde de yine onlar var.
Yoksa
Cumhuriyet gazetesi, “Amerika Boğaziçi’ne el koyabilir” haberi yapamazdı.
Amerikalılar, “Endişeliyiz” türü açıklama yapmazdı.
Amerikan Başkanı
, Obama’nın başkan yardımcısıyken
15 Temmuz’u “Bilgisayar oyunu sandık”
diyerek Türkiye’nin haklı serzenişini boşa çıkartma cihetine gitmişti hatırlayın.
O, Biden seçim kampanyasında “Erdoğan’ı muhalefeti destekleyerek düşürmekten” söz ederken,
diye de bir cümle de kurmuştu.
Boğaziçi Üniversitesi’nde rektör bahanesiyle başlatılan eylemler Türkiye’ye yönelik uzun zamandır devam eden “müdahale”nin son halidir.