Popülist dil geçmişte siyasetin neredeyse ortak dili olmuştu. Bu sorunlu dil hem siyasetin kalibresine zarar verdi hem “söz”ün anlamını hafifletti. Çünkü seçim kampanyası döneminde verilen sözler yerine getirilmedi, hatta o sözler unutturuldu.Sokaktaki insanın çoğunlukla iktidarlardan beklentisi de belli. Cebi, güvenliği ve sağlığı..!Gerisi umurunda değil.Bir tek istisnası var bunun, o kutsalları. Vatan, bayrak, din gibi..!Hani şu son seçimde“Vatandaş beka meselesini satın almadı”diyenlere inat,
Popülist dil geçmişte siyasetin neredeyse ortak dili olmuştu. Bu sorunlu dil hem siyasetin kalibresine zarar verdi hem “söz”ün anlamını hafifletti. Çünkü seçim kampanyası döneminde verilen sözler yerine getirilmedi, hatta o sözler unutturuldu.
Sokaktaki insanın çoğunlukla iktidarlardan beklentisi de belli. Cebi, güvenliği ve sağlığı..!
Gerisi umurunda değil.
Bir tek istisnası var bunun, o kutsalları. Vatan, bayrak, din gibi..!
Hani şu son seçimde
“Vatandaş beka meselesini satın almadı”
diyenlere inat, millet Türkiye’nin beka meselesini hep önceledi.
Hani şu, milletin yüzde 80’nin desteklediği
Afrin Zeytin Dalı Harekatı
sırasında oluşan atmosferden söz ediyorum. Ya da
gecesi milletin sokaklara, caddelere, meydanlara koşmasındaki motivasyonunda…
Neyse… Dedim ya popülist dil geçmişte sözün anlamını da hafifletmişti… O yüzden, 2003’ten bu yana Türkiye’yi yöneten iktidar ve o iktidarın başındaki isim yani
Erdoğan, popülist vaatlerde bulunarak siyaset yapma geleneğini yıktı.
Türkiye siyasetine Erdoğan’ın ve partisinin kazandırdığı en değerli şey nedir diye sorulsa,
“Siyaset yapma şeklini değiştirmektir”
derim.
Çünkü, günlük politik çekişmelerden uzak, popülist vaatlerden uzak, yapabileceğini vaat etmektir Erdoğan’ın siyasetteki dili.
Ne dediyse yaptı. Yapmaya devam ediyor.
Hatta yakın çevresi zaman zaman, “
” konusunda halkın taleplerine cevap verme konusunda, ısrarcı olduğunda bile bunu yapmadı. Belki de en son yerel seçimlerde mesela
EYT diye kısaltılan emekliliği yaşa takılmışlar konusundaki ısrarlı tutumu seçim sonuçlarına etki etse bile, rasyonaliteden vaz geçmedi.
POPÜLİST VAADLERLE ÖZAL BAŞEDEMEMİŞTİ
Rahmetli Turgut Özal, 12 Eylül Siyasi Yasakları’nın kaldırıldığı referandumdan sonra Süleyman Demirel’in siyasete dönmesinden hiç hazzetmemişti.
Benim de hazır bulunduğum bir ortamda
Özal şöyle demişti, “Onların popülist söylemleriyle baş etmem çok zor..!”
Gerçekten de öyle oldu. Özal, Türkiye’yi yeni bir döneme taşımıştı. Sevelim ya da sevmeyim. Kabul edelim ya da etmeyelim. Türkiye serbest pazar ekonomisini benimsemiş, demokratikleşmeye çalışan bir ülkeydi o günlerde.
Dolayısıyla, vaatler silsilesinde, yapılabileceklerle yapılamayacaklar arasında büyük farklar vardı.
İşte o büyük farklar,
“sırtında yumurta küfesi olmayan”
açısından sorun oluşturmazken, iktidar için
gibi sorunlar demekti.
Bugünlerde yine 90’lı yılların popülist dili muhalefette egemen olmaya başlıyor farkında mısınız?
Muhalefetin, son dönemde belirgin bir şekilde “yapamayacağı”nı vaat etmeye başladığını görüyoruz. Yıllar önce seçim vaadinde bulunan liderlere,
sorusu sorulurdu. Ve o soru üzerinden vaadin gerçek mi yoksa afaki mi olduğu konusunda kanaatler oluşurdu.
En son 2019 yerel seçimlerinde özellikle Millet İttifakı ve paydaşlarının (HDP dahil) ortak adayı olan siyasetçi, İstanbul ve İstanbullular için vaatlerde bulunurken, kaynak olarak da
cümlesini kurmuştu. Çeşmelerden kaynak suyu akacaktı, toplu ulaşımda raylı sisteme geçilecekti, fakir fukara kalmayacaktı, öğrenciler, dar gelirliler, bebekli kadınlara belediye hizmetlerinde pozitif ayrımcılığa tabi tutulacaktı; filan..!
Sonuçta, gördük ki bir İSPARK’ı bile yönetemediler. Hamidiye’ye kuyu suyu karıştırdılar, bırakın raylı sistemi mevcut Metrobüs hattı ve otobüsleri bile doğru düzgün çalıştıramadılar.
“Nimet” olarak nitelendirdikleri İstanbul’un öz kaynağını kuruttukları gibi borç batağına saplandılar.
HERKESE BİR EV, BİR DE OTOMOBİL ANAHTARI VAADEDENLER VARDI
Bugünlerde yeni bir vaat fırtınası almış başını gidiyor. Özellikle CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “gençlere” yönelik “mutfak dekorlu” sosyal medya paylaşımındaki vaatleri ilginç..!
ÖTV’siz otomobil, sıfır vergili cep telefonu filan.
Kulağa hoş geliyor. Açıkçası alıcısı da olur..! Ama gerçekleşir mi bilemem. Şu anda İstanbul’u yöneten belediye başkanının vaadlerini gerçekleştirmediği gerçeğine hatırlatıp geçelim.
Ama bir şey daha hatırlatalım.
Sözün başında dedik ya geçmişte popülizm, siyasetin diliydi diye. Gençler hatırlamayacaktır ama bir zamanlar bu ülkede Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış bir siyasetçi vardı. İsmi Süleyman Demirel.
Demirel 12 Eylül siyasi yasakları kaldırılıp da siyasete geri döndüğünde
, “Kim ne veriyorsa 5 lira fazlasını vereceğim”
diyerek Başbakan olmuş bir siyasetçidir. Dahası, Özal sonrası Cumhurbaşkanı olduğunda koltuğunu bıraktığı
’in, seçim vaadi olarak
“Herkese bir ev, bir araba anahtarı”
vaadi için,
“Gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini değil, lazım mı değil mi tartışması yapalım”
diyecek kadar kıvrak bir siyasetçiydi.
Demirel’in, Tansu Çiller’in ve sonrasındaki koalisyon hükümetlerinin Türkiye’yi götürdüğü yer ekonomik bir felaket oldu. Dahası, 1 milyar dolar İMF kredisi pazartesi günü salıverilsin diye bu ülkede hafta sonunda 15’e yakın kanun Meclis’ten geçirildi. Yoksa memur ve işçilerin maaşları ödenemeyecekti.
Vaatleri dinlerken, bunları da hatırlamanızı dilerim.
#Türkiye
#Zeytin Dalı Harekatı
#15 Temmuz
#EYT
#Turgut Özal
#Süleyman Demirel
#IMF