100 yılın sonunda her cephede savaş veren bir Türkiye, Anadolu coğrafyasından taştıkça içeride siyaset aparatıyla köşeye sıkıştırılıyor.Gündelik, politik çekişmeler, büyük mefkurenin önüne geçsin isteniyor. Bunun için siyasette hiçbir zaman yan yana bulunamayacaklar ne hikmetse sanki bir “emir” ile aynı hizada saf tutmuş görünüyor.Ortak hedefleri,“Dünya 5’ten büyüktür”düsturunun gereğini yapanın alaşağı edilmesi… Türkiye’nin durdurulması… Kendi başına karar alabilen bağımsız bir Türkiye yerine bağımlı
100 yılın sonunda her cephede savaş veren bir Türkiye, Anadolu coğrafyasından taştıkça içeride siyaset aparatıyla köşeye sıkıştırılıyor.
Gündelik, politik çekişmeler, büyük mefkurenin önüne geçsin isteniyor. Bunun için siyasette hiçbir zaman yan yana bulunamayacaklar ne hikmetse sanki bir “emir” ile aynı hizada saf tutmuş görünüyor.
Ortak hedefleri,
düsturunun gereğini yapanın alaşağı edilmesi… Türkiye’nin durdurulması… Kendi başına karar alabilen bağımsız bir Türkiye yerine bağımlı bir Türkiye’nin tekrar ikame edilmesi. İçe kapanmış bir Türkiye hayali!
AFRİKA’YI DİLİNE MECBUR BIRAKIP SÖMÜREN EMPERYALİZM
Önceki gece. Televizyon kumandası elimde kanaldan kanala geçerken, TRT Belgesel’de bir baktım yine
belgeseli var. Daha önce sizlere bahsetmiştim. Hani şu, iki gönüllümüzün Afrika’nın kara derili insanları için yollara düşüp köylerde su kuyusu açmasının belgeseli. Çağlar Demirkapı, “Omar” yani Ömer isimli bir sondaj ustasıyla konuşuyor.
Konuşmada ortak dilleri Fransızca.
Omar ile Çağlar, Fransızca konuşarak, Afrika’da bir köydeki susuzluğu gidermek için sondaj pazarlığı yapıyor! Bu insanlara Fransızcayı dayatanlar yıllarca buraların yeraltı ve yer üstü zenginliklerini ve insan kaynağını sömürdü iyi mi?
Belgesel bittiğinde, uzun uzun düşündüm. Dünyanın geri kalmış tüm bölgelerinin tek bir müsebbibi var “refah” içinde yüzen Batı!
Batı dünyası kendi rehafı, kendi zenginliği ve mutluluğu için dünyanın diğer tüm bölgelerini sömürdü, tüm milletlerini kendine köle yaptı!
“ASLA TESLİM OLMAYACAĞIZ, ASLA PES ETMEYECEĞİZ”
2014’ün 19 Eylül’ünde
“Ömer Muhtar’ın gözlüğü bugün kimin elinde”
başlığıyla yazdığımız bir yazıda, kaderin cilvesi kendisini DEAŞ terörüne kurban verdiğimiz Mustafa Akkad’ın o muhteşem
filminin final sahnesinden bahsetmiştim:
Ömer Muhtar Libya direnişinin sonunda İtalyanlara esir düşer. Af dilemesi halinde salıverileceği söylenir. Ama o bağımsızlığa baş koymuştur.
Halkının huzurunda idam sehpasına çıkartılır. Yağlı ilmek boynuna geçirilmeden hemen önce cebinden Kur’an-ı Kerim’i çıkartır ve okur.
Sonra gözlüğünü avucunun içine alır.
İlmek boynundayken, son söz olarak
“Allah’ım düşmanlarım tarafından öldürüldüğüm için şükürler olsun”
der.
Ve İskemle ayağının altından çekilir.
İdam gerçekleşir, Çöl Aslanı’nın gözlüğü idam sehpasına düşer.
Ve bir
“esmer çocuk” o gözlüğü alır, annesinin kucağında “vaveylalar” eşliğinde İtalyan askerlerinin üzerine yürür.
Ömer Muhtar’ın slüeti eşliğinde sesi duyulur,
“Asla teslim olmayacağız..!
Ya kazanırız ya ölürüz..!
Bizden sonraki nesille de savaşacaksınız.
Bana gelince, ben cellatlarımdan sonra da yaşayacağım.”
Yazının sonunda da
“Bugün Ömer Muhtar’ın gözlüğü Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Türk Milleti’in elindedir”
tespitinde bulunmuştuk.
ÖMER MUHTAR’IN GÖZLÜĞÜNÜ ELİNDE TUTANLAR, UZUN İNCE BİR YOLUN YOLCULARI
2014’ten bu yana neler neler yaşadık. Her yaşadığımız süreç Türkiye’nin ve Erdoğan’ın
“Ömer Muhtar’ın gözlüğüne nasıl da sahip çıktığı”
nın ispatı niteliğinde.
15 Temmuz’da emperyalistlerin FETÖ aparatıyla Türkiye’yi işgale kalkışmasına kargı gelişen muazzam direnç de bunun göstergesidir…
Amerika’nın “Kara gücüm” dediği PYD-YPG/PKK
terör örgütüne yönelik hem Suriye’de hem Irak’ta kem Türkiye içinde verilen amansız mücadele de.
“Türkiye ekonomisin mahvedeceğim”
diyenle girişilen dişe diş mücadele de…
“Erdoğan’ı bu kez darbe yapmadan, muhalefeti destekleyerek alaşağı edeceğiz”
diyenlere karşı verilen mücadele de örnektir.
Libya’da meşru hükümete verilen destek ve Doğu Akdeniz’deki haklarımızın korunması mücadelesi de örnektir, Karabağ’ın özgürleştirilmesi savaşında,
“Azerbaycan bizden ne şekilde yanında olmamızı isterse o şekilde olacağız”
diyerek verdiğimiz destek de.
Türk sivil toplum kuruluşlarının, Afrika’da, Uzak Doğu’da, Orta Doğu’da, Balkanlarda, hasılı dünyanın mazlum coğrafyalarının tamamında aktif rol alması da örnektir...
Bizimle efendi -köle ilişkisi geliştirmek isteyenlere karşı, “Göz hizasında eşit ilişki biçimi istiyoruz” deme iradesi göstermek de.
MÜCADELE, GAVURUN KILICINI SALLAYANLARLA, DİRENENLER ARASINDA
Bugün Türkiye’nin kaderi ile Erdoğan’ı kaderi birdir. Ve onun içindir ki milli güçler aralarındaki “politik farklılıkları” bir kenara bırakıp,
“Türkiye’nin bekası”, “Bağımsızlık”, “Türk Milletinin refah ve huzuru”
için aynı safta saf tutmuştur. Bugün, “Ekonomik bağımsızlık” için atılan adıma da aynı gerekçe ile destek verilmektedir.
Türkiye’yi durdurmak, Erdoğan’ı devirmek isteyenlerse kulaklarına üflenen suflelerle
“Gavurun kılıcını sallamaya” devam ediyor.
Ama Ömer Muhtar’ın Gözlüğü bugün hala lider olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın, millet olarak Türk Milleti’nin elindedir ve Ömer Muhtar’ın vasiyeti yerine getirilmektedir.
#TRT
#Ömer Muhtar
#Recep Tayyip Erdoğan