Dijital despotizm Türkiye’de ilk seçimde “post truth” darbe yapmaya kalkarsa, ne yapacağız

04:0028/05/2021, Cuma
G: 28/05/2021, Cuma
Hasan Öztürk

27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümünde, demokrasiyi, hür ve şeffaf seçimleri, seçimle gelip seçimle gitmeyi bir kez daha hatırlamakta yarar var; fakat..!60 yıl önce yaşanan meşum hadise sonrasında Türkiye sadece Başbakan Menderes ve arkadaşlarını kaybetmedi. Kurulan düzen ile Meclis’in, yürütmenin, haliyle milletin üzerine çöreklenen bir vesayet düzeniyle de karşı karşıya kaldı; fakat..!1961 Anayasası ile ihdas edilen kurumlar ve iklim, hem daha sonraki darbe ve muhtıralara cesaret verdi hem de

27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümünde, demokrasiyi, hür ve şeffaf seçimleri, seçimle gelip seçimle gitmeyi bir kez daha hatırlamakta yarar var; fakat..!

60 yıl önce yaşanan meşum hadise sonrasında Türkiye sadece Başbakan Menderes ve arkadaşlarını kaybetmedi. Kurulan düzen ile Meclis’in, yürütmenin, haliyle milletin üzerine çöreklenen bir vesayet düzeniyle de karşı karşıya kaldı; fakat..!

1961 Anayasası ile ihdas edilen kurumlar ve iklim, hem daha sonraki darbe ve muhtıralara cesaret verdi hem de millet iradesine pranga vurdu; fakat..!

Fakat diyorum, çünkü bugün bambaşka bir vesayetten de söz edeceğim!

BAĞIMLI, MANDACI ELİTLER, BAĞIMSIZ POLİTİKALARI KABULLENEMEDİ
27 Mayıs darbesi,
“bağımlılığı”
Türkiye’nin kaderi kabul eden, Cumhuriyet elitlerinin,
öykünmeci Batılılaşma serüveninde önemli bir kavşaktır.
1950 yılındaki hür seçimlerle, CHP’den ayrılanların kurduğu Demokrat Parti’nin (DP) iktidara gelmesi
“bağımlı”
ya da
“mandacı”
zihniyeti hiç memnun etmedi. 2’nci Dünya Savaşı sonrası kurulan yeni dünya düzeninde
Türkiye’nin vasiliğine İngilizlerin yerine Amerikalılar geldi.
DP, Atlantik’e dahil olmakla birlikte, Anadolu’daki bir kısım yatırımları Ruslarla da yapma eğilimine girince işler karıştı.

Halkın değerlerine saygı gösteren… milletin değerleriyle barışan bir iktidar, öykünmeci, bağımlı Batıcı kafaları ziyadesiyle rahatsız etti.

Sonunda binbir türlü yalan, iftira ve senaryo ile darbe mekaniği devreye sokuldu.

Milli Şef İnönü’nün, Anadolu’daki gezilerinde saldırıya uğradığı haberlerinden tutun da İstanbul’daki üniversite öğrencilerinin eylemleri sonrası yüzlercesinin öldürülüp kıyma makinelerinden geçirildiği yalanına kadar… Yetinmeyip, cesetlerin yollara atılıp üzerlerine asfalt döşendiğine kadar akla hayale gelmedik senaryolarla darbe için zemin oluşturuldu.

Ve 27 Mayıs 1960 sabahı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki
albaylar cuntası
yönetime el koydu. İzmir’de emekliliğinin tadını çıkartan eski Genelkurmay Başkanı Cemal Gürsel alelacele Ankara’ya getirilip darbecilerin başına kondu.
Sonrası malum.
Haksız, hukuksuz, düzmece bir mahkeme ile Adnan Menderes ve arkadaşları idam edildi.
MENDERES VE ARKADAŞLARININ İTİBARINI YERLE BİR ETMEK İSTEDİLER

Yassıada’daki yargılamalarda aşağılık itham ve iddialar da vardı. Köpek davası diye tarihe geçen iddialar bunun en hafifiydi.

Adnan Menderes ve arkadaşları, halkın gözünde de küçük düşürülmek istendi, kısmen başarılı da oldu.

Buna mukabil
millet Adnan Menderes’in yani kendi oylarıyla seçtikleri Başbakan’ın mirasına hep sahip çıktı.
O günden sonra bir daha seçim yoluyla CHP’yi iktidara hiç taşımadı.

Çünkü millet, darbenin arkasındaki bağımlı, vesayetçi mandacı zihniyetin CHP oligarşisinin ta kendisi olduğunun farkındaydı.

Dün 27 Mayıs darbesinin yıldönümünde, demokrasi vurgulu, darbeyi reddeden birçok konuşma, açıklama yapıldı.

Bununla birlikte
Türkiye’de hala darbeci, darbe yanlısı bir zümrenin varlığı da hiç inkar edilemez. Her fırsatta “dışarıdan” aldıkları yardım ile Türkiye’de seçilmiş iktidarı alaşağı etmeye hazır bir zümre var.
Onların ne milletin talepleri ne hür seçimler ne de demokrasi umurlarında.

Umurlarında olan oligarşik iktidarlarını yeniden inşa edebilmek bir de dışa bağımlı iktidarlarını tahkim edebilmek.

Bu yüzden, Adnan Menderes’in mirasının takipçileri her fırsatta “millet” diyor, “seçim” diyor, “demokrasi” diyor, “millet iradesi” diyor.

Türkiye, demokratikleşme sürecinde çok eşikler atladı.

15 TEMMUZ, DARBE GELENEĞİNİ KIRDI
15 Temmuz 2016 gecesi darbeler tarihi Türk demokrasisi lehine önemli bir kazanım elde etti.
Türkiye’de ilk kez bir darbeye karşı bir lider Cumhurbaşkanı Erdoğan direndi. Onunla birlikte millet ayağa kalktı. Mermilerin, tankların, silahların üzerine yürüdü.
Sabah gün ağardığında 250 şehit, binlerce gazi vardı ama darbeciler ilk kez kaybetti.
Türkiye’nin 1960 27 Mayıs’ında başlayan darbe geleneği kırıldı.

Ama 2016’dan bu yana hala darbe heveslileri var. Hala dışarıdan Türkiye’de ara dönem başlatmak isteyenler var.

DİJİTAL DEVRİM, DİJİTAL DİKTATÖRYAYA DÖNÜŞTÜ

Darbenin formunu değiştirerek seçimlere müdahale ederek millet iradesine ipotek koymak isteyenler var.

Dijital devrimin sonrası oluşan dijital oligarşinin son evresi olan dijital despotizm, Türkiye’de milletin iradesine müdahale etmek için hazırlanıyor.

Geleneksel medyanın tüketicisi artık 40’lı yaşların üzerindekiler. Buna mukabil gençler yeni seçmenler yeni medyayı kullanıyor.
Yeni seçmenin siyasal eğilimlerini dönüştürebilecek yegane mecra yeni medya. Burada bir sorun yok.
Ancak yeni medyanın ne kadar demokrat olduğu konusunda kocaman soru işaretleri var.
İşte bu yüzden, olanı değil kendi gerçeğini ya da kendi istediğini bize dayatan dijital despotizm, siyasal tercihlerimiz konusunda bize ne kadar özgürlük alanı bırakacak?
27 Mayıs darbesinin yıldönümünde, size 2023 yılındaki genel seçimlerde dijital despotizmin, “post truth” bir darbe planı içinde olduğunu söylersem abartmış olur muyum?

Yanılmayı çok isterim!

#Dijital despotizm
#Türkiye
#post truth
#Darbe