Gerçek ile sanrının iç içe geçtiği çağı yaşıyoruz. Post truth diyorlar. Gerçek ötesi… Hatta ötesinin ötesi.Cilalı “yeni medya” diye tanımlanan sosyal medya hesabınızdan bir yalan paylaşıyorsunuz. Ve o yalan milyonlarca insan tarafından paylaşılınca büyük infiallere neden oluyor. Büyük travmaların yaşanmasına neden oluyor. Kamuoyu duyarlılığı artıyor. Yalan bir dünya kuruluyor. Gerçek örtülüyor.Ve sonuçta, “suçsuz” suçlu, “suçlu” suçsuz olarak kabul ediliyor.Toplum, yalan ile gerçeğin iç içe geçtiği
Gerçek ile sanrının iç içe geçtiği çağı yaşıyoruz. Post truth diyorlar. Gerçek ötesi… Hatta ötesinin ötesi.
Cilalı “yeni medya” diye tanımlanan sosyal medya hesabınızdan bir yalan paylaşıyorsunuz. Ve o yalan milyonlarca insan tarafından paylaşılınca büyük infiallere neden oluyor. Büyük travmaların yaşanmasına neden oluyor. Kamuoyu duyarlılığı artıyor. Yalan bir dünya kuruluyor. Gerçek örtülüyor.
Ve sonuçta, “suçsuz” suçlu, “suçlu” suçsuz olarak kabul ediliyor.
Toplum, yalan ile gerçeğin iç içe geçtiği sosyal medya üzerinden zihinsel olarak iğdiş ediliyor. Sosyal medya mecraları da olan bitenden hiçbir sorumluluk duymadan zenginliklerine zenginlik katıyor.
Sosyal medya ya da dijital medyanın merkezi Amerika. Neredeyse tamamı Amerikan şirketi ve bu şirketler
olma iddiasıyla çıktıkları yolda artık başka bir dünya kurma iddiasındalar.
Bilginin kaynağı olmaktan öte “gerçeği perdeleme” görevini üstlenmiş durumdalar.
TRÖSTLEŞEN YENİ MEDYA HIZLA HAKİKATI ÖRTÜYOR
Bir de tekelleşme var ki sormayın gitsin. Birkaç girişimcinin kurduğu birkaç küçük sosyal medya mecrası ya da dijital medya organı tröstler tarafından birkaç yıl içinde satın alındı. Şimdi artık birkaç büyük tröst, dünyanın bilgi kaynağı, dünyanın iletişim mecrası.
Tröstlerin kurduğu yeni “iletişim” ortamında. Onlar neyi doğru kabul ediyorsa, o doğru kabul ediliyor. Onlar neyi yanlış buluyorsa, o yanlış oluyor. Mizan da onlar, ölçü de onlar..!
Hızla, “bilginin” tekelleştiğine şahit oluyoruz.
YOUTUBE, ŞEHİT DİPLOMATLARIMIZIN ANILDIĞI SERGİ AÇILIŞININ YAYININA UYARI VERDİ
Dün
deki odamda gazeteleri okurken telefonumun WhatsApp hesabına bir mesaj geldi. Mesajı gönderenler kurumsal iletişimdeki arkadaşlarımızdı.
Mesajda bir video, bir de “uyarı metni” vardı.
Metinde şöyle deniyor; Uyarı:
“İçeriğiniz, Topluluk Kurallarımızı ihlal ettiği için kaldırıldı. Bu durum yeniden gerçekleşirse, kanalınız bir Topluluk Kuralları ihtarı alacak. Video yükleme, gönderi yayınlama ve canlı yayın yapma gibi işlemleri 1 hafta boyunca yapamayacaksınız.”
Peki Youtube tarafından kaldırılan videonun içeriğinde ne vardı?
İçerikte, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un,
“Şehit Diplomatlar Sergisi Açılışı”
münasebetiyle yaptığı konuşma vardı.
“Şehit Diplamatlar Sergisi”
24 Nisan 2021’de Amerika’nın Los Angeles şehri ile İstanbul’da Sirkeci Garı’nda eş zamanlı olarak açıldı. Biliyorsunuz Ermeni teröristler, 1973 yılında ilk kez Los Angeles’te iki diplomatımızı katlederek cinayetlerine başlamıştı.
BU KONUŞMANIN NERESİNDE NEFRET SÖYLEMİ VAR?
Açılış töreninde Fahrettin Altun, aynen şunları söylemiş:
“Bu sergi ile şehitlerimizi anarken, onlara karşı yapılan saldırıları güçlü bir şekilde dünyanın gündemine getirmeyi amaçlıyoruz.
Ermeni terör örgütleri tarafından 16 ülkede gerçekleştirilen, insanlık tarihinin en kanlı sistematik cinayetler serisini bütün dünyaya doğru bir şekilde anlatmamız gerektiğine inanıyoruz. (…)
Diplomatlarımıza yönelik saldırılar şunu açık bir şekilde göstermiştir. Batı ülkeleri, korumakla yükümlü oldukları Türk diplomatları koruyamamıştır. Katillerin çoğu ne yazık ki yakalanamadı. Cinayetler faili meçhul kaldı. Yakalanan teröristler ise gereken cezayı almadı.
Türkiye dünden bugüne, Asala’dan PKK’ya, DEAŞ’tan, FETÖ’ye terörün bütün unsurlarına veçhelerine maruz kaldı ama asla diz çökmedi. Türkiye’yi kendilerince istedikleri yola çekmek için terörden, yaptırıma kadar türlü tehdide başvuranlar başarıya ulaşamadı, ulaşamayacak Allah’ın izni ile…
Terör örgütü PKK’nın emri ve siyasi uzantısının çağrısı sonucunda özellikle sivil insanların kanlı katliamlarına sahne olan 6-8 Ekim olayları da yine böylesine bir girşimdir. (…) Türkiye’yi bölmek, parçalamak ve dahası içeriden hançerlemek isteyen tüm odaklara karşı devletimiz ve milletimiz her daim ayaktadır. Terör örgütleriyle, küresel vesayet odaklarıyla ve darbeci zihniyetle mücadelede bir an olsun geri durmayacağız. (…) Terör örgütlerine ve onların destekçilerine, küçük siyasi hesaplar uğruna sessiz kalanlar, demokrasi ve insan hakları değerlerine de ihanet ettiklerini bilmelidirler.
Dün Ermeni terör örgütlerinin Türk vatandaşlarına yönelik bu cinayetlere sessiz kalanların bugün Türkiye’yi ‘sözde Ermeni soykırımı’ yalanı üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalışmaları en hafif tarifiyle iki yüzlülüktür, kötülüktür. (…) ABD Başkanı J.Biden’in 1915 olaylarını tarihi, bilimsel ve hukuki dayanaktan yoksun biçimde ‘Soykırım’ olarak tanımlayan açıklamasını da talihsiz, hadsiz ve hükümsüz olarak addediyoruz. Ve reddediyoruz.”
Çünkü aynı mecrada, terör örgütü propagandaları, Türkiye aleyhtarı açıklamalar dahil olmak üzere yüzlerce paylaşım var.
Ama ne hikmetse Ermeni terörüne kurban verdiğimiz diplomat şehitlerimizi anmak üzere açılan sergide konuşan
Altun’un sözleri “nefret söylemi” kapsamına alınmış.
Şayet uluslararası konsensüs ile bir hukuki düzenleme olmaz ise… Standartlar belirlenmez ise…
Dijital medyada daha neler göreceğiz, neler!
Hakikat ayaklar altında, farkında mısınız?
#Post truth
#Sosyal medya
#Youtube
#Fahrettin Altun