Medeniyetimizin en önemli özelliklerinden birisi yaşlılarımıza göstereceğimiz sevgi, saygı, şefkat ve bakım ise bunun şu anda bizde ne kadarı var, ne kadarını kaybettik ve yaşlıların insanca bakımı meselesi için neler yapmalıyız?Modernleşme ile birlikte aile gittikçe küçüldü.Çekirdek aileyi geçtik ‘tek ebeveyn’ kavramı ortaya çıktı. Kimse kimsenin sıkıntısını çekmek istemiyor, herkes hayatını ve zevklerini sonuna kadar yaşamak istiyor.Aslında herkesin kendi aklı ve iradesiyle kendi kararını verebilmesi
Medeniyetimizin en önemli özelliklerinden birisi yaşlılarımıza göstereceğimiz sevgi, saygı, şefkat ve bakım ise bunun şu anda bizde ne kadarı var, ne kadarını kaybettik ve yaşlıların insanca bakımı meselesi için neler yapmalıyız?
Modernleşme ile birlikte aile gittikçe küçüldü.
Çekirdek aileyi geçtik ‘tek ebeveyn’ kavramı ortaya çıktı. Kimse kimsenin sıkıntısını çekmek istemiyor, herkes hayatını ve zevklerini sonuna kadar yaşamak istiyor.
Aslında herkesin kendi aklı ve iradesiyle kendi kararını verebilmesi anlamında birey olma, kişi olma güzel bir şey, ama bu bireyselliğe, yani kendinden başka kimseyle ilgilenmemeye götürüyorsa başka problemler doğar.
Geniş aile herkesin bağımsız bir işinin olduğu modern topluma uymadığı için dağıldı.
Çünkü bunun bugün için zorlukları var. Ama o insanlara büyük avantajlar da sağlıyordu. İş bölümü ile birim zamanda çok daha fazla iş görülüyordu. Yeme içme, ısınma, barınma gibi konularda masraf yarıya düşüyordu.
Doğacak çocuklar için bakıcı aramaya, onlara ayrıca masraf yapmaya gerek kalmıyordu. Babaanneler bu işi severek yapıyorlardı.
Üstelik tecrübelerini gelinlerine aktarıyorlardı. Bugün olduğu gibi yeni anneler de tecrübesizlikleri sebebiyle çocuk bakımında bu kadar çok hata yapmıyorlardı. Çocuklarını şefkatsiz kreşlere verme gereği duymuyorlardı.
Osmanlı’dan kalma bu geniş aile geleneği bugün hala Makedonya’da Üsküp’de devam ediyor.
Orada bugün bile gelinlerin ayrı oturmak istemeleri ayıp karşılanıyor. Ama bizde buna mani pek çok durum ortaya çıktı. Şimdi biz de böyle olalım demenin anlamı kalmadı. En azından halen var olan bölgelerde bunun devam etmesini teşvik etmenin de bir sakıncası yok. Ama şehirlerde bu hayli zorlaştı. Hatta çok yaşlı olmayan kayınvalide ve kayınpeder bile gelinleriyle beraber oturmayı istemeyebiliyorlar. Onlar da bir süre daha keyiflerini sürdürme arzusundalar. Bunda dinen de bir sakınca yok elbet. Ama mesele, bakıma muhtaç yaşlıların insanca bakımı meselesi olunca işte orada problemler başlıyor. Bu mesele bizde de acıtıcı sosyal bir yara haline gelme yolunda ilerliyor ve bir medeniyet iddianız varsa buna çareler üretmeniz gerekiyor.
Biz aklımıza gelenleri söyleyelim.
İsterseniz çözüme önce yaşlıların görevlerinden, yani kendimizden başlayalım.
Bu meselenin bir tedbiri olarak bizim inancımızda öncelikle herkesin kendine yeterli olması, imkânı ölçüsünde başkasına yük olmaması, beraber olacaklarsa beraberliğe bir katkı sağlaması esastır. Sırf kayınvalide ya da kayınpeder olmak bir hizmet görme ya da hizmet bekleme sebebi olmamalı. Anadolu ve özellikle de Karadeniz geleneğimizde böyle kötü bir damarın var olduğunu biliyoruz. Gelin, gençlerin bir aile kurmalarından önce ondan hizmet görmek için alınır (idi). Aslında yaşlıların mahrumiyetine sebep olan hususlardan biri de böyle bir yanlış gelenektir. “
”. Gelenekler hakkın, hukukun ve İslam’ın önüne geçmemeli. Hukuken/fıkhen çocukların ebeveyne bakma zorunluluğu, onların buna muhtaç olmalarına bağlıdır. Tabii ki, ahlaki olan fıkhi olandan önce gelir, ama fıkhi olanı da bilmek gerekir.
Çocukları evlenen anne baba artık onları hala terbiye etmeye onlara akıl vermeye kalkışmamalı.
Bu ana kadar onlara gerekeni öğretmemişse bundan sonra da öğretemez. Aksine bu durum onların kişiliğini bastırabilir, onur kırıcı olur, ters tepkiye sebep olabilir. İstişarede fikrini söylemek ise ayrı bir şeydir. Bunu çocuklar da büyükler de yapar, yapmalıdır.
Büyükler çocuklarına ve gelinlerine ve damatlarına bolca dua etmeli, teşekkür etmeli, gönül almalı. Eski tabirlerimizle birer büyük baba, bal nene olmalılar.
‘Yine başladı’ denmesine sebebiyet vermemeliler. Gerektiği yerde susmasını ve sabretmesini bilmeliler. Gerçi çocukları onların gözünde hep çocuk kalacaktır ama onların da en az kendileri kadar anlayabileceklerini artık fark etmeliler. Kaynana kötü kaynana olup gelinin de kötü gelin olmasına meydan vermemeli. Dillerini daha çok Allah’ın zikrine alıştırmalı, sabrı, şükrü, tevekkülü daha hissederek yaşamalılar.
Kuranıkerim’de ‘babalarınızın evleri, anneleriniz evleri, kardeşlerinizin… evleri’ (Nur 61) ifadesi geçen bir ayeti kerimeden hareketle demek ki, herkesin müstakil evi olmalı, o halde gelin ayrı bir evde oturmayı isteme hakkına sahiptir gibi fıkhi çıkarımlar yanlış anlaşılmamalıdır. Ayeti kerimede sözü edilen ve ev diye çevrilen kelime ‘beyt’ir. Beyt, müstakil ev değil, gecelenen yerdir. Yani her bir oda bir beyt’tir ve istenmesi hak olan da işte budur. Yoksa müstakil bir ev istemek belki ideal olandır ama herkes için mümkün olamaz. Müstakil ev anlamındaki kelimeler ise ‘dâr’ ya da ‘menzil’dir.
Şimdi geldik asıl meseleye, çocukların büyüklerine bakması meselesine.
#Yaşlılar
#Bakım
#Aile
#Şefkat
#Üsküp