Şimdi bu ölçülerle fırkalar haline gelen tarikatlarımıza bakarsak tehlikeli noktalara ulaşmış arızaları görmemiz çok kolay olur.
Mesela bugün Batınilikte en aşırı fırkalarımızdan biri, liderlerinin velayeti ve nübüvveti kendisinde topladığını söylüyor ve bağlılarına bunu empoze ediyor. Bu Hıristiyanlarınkini de geçen ve adını koymaktan çekindiğimiz korkunç bir sapmadır. Geçmişte de abilerinin haftada bir evliyaya, ayda bir de enbiyaya sohbet verdiğini anlatıyorlardı. Buna neden ihtiyaç duyuyorlar? Çünkü ilimden ve Allah’ın bizden istediği ölçüden yoksun olan bağlıları gruptan ayrıldıkları takdirde nebilerin de velilerin de yolundan ayrılmış olacağını bilecek ve böyle bir kaybı göze alamayacaktır.
Pek çoğu kendi şeyhlerinin dünyanın tasarrufunu elinde bulunduran yegâne gavs olduğunu, insanların ancak ona bağlılıkla kurtulabileceklerini, hidayetin onun eliyle dağıtıldığını anlatmıyorlar mı? Ehlibeytten olma prim yapınca kendisini evirip çevirip Hasanî ya da Hüseynî (canımız onlara feda olsun) yapan müteşeyyihler yok mu? Yatağınızda hanımınızla yatarken bile sizi gözetleyemeyen, avucunun içine bakıp ne yaptığınızı bilemeyen, kalbinizi okuyamayan, her yaptığında bir hikmet bulunmayan bir şeyh bugünkü şartlarda mürşit sayılır mı? Peki, bu vasıflar sadece Allah’a özel vasıflar değil midir? İnsanların böyle bilinmesi, bu vasıflarda kulun Allah’a ortak görülmesi anlamına gelmez mi?
Durum böyle olunca da bağlıların başta Allah’ın kitabı olmak üzere İslam’ın temel bilgilerini bilmeleri, fırkanın dağılmadan korunması adına tehlikeli bir gelişmedir ve istenmeyen bir durumdur. Oysa eskiler, Kitap ve Sünnet’ten yeterli bilgisi olmayanları halkaya dâhil etmezlerdi.
Böyle eleştirileri yaparken şeriata, yani Kitaba ve Sünnet’e bağlı olan tasavvuf anlayışlarını sürekli müstesna bildiğimizi tekrar tekrar hatırlatalım.
Burada şu noktaya bir kez daha değinelim; sahabe-i kiram efendilerimizin Resulüllah’la (sa) ve ona ait eşyaya değer vermeleri kutsamanın değil, teberrükün bir örneğidir. Ancak bunun kutsamaya vardırılması ihtimalinin bulunduğu her yerde, sedd-i zerayi kuralınca bundan kaçınmak da lazım değil, belki elzemdir. Teberrükün anlamı da, mesela müttaki bir kulun kendisine ya da her hangi bir eşyasına kutsallık bulaşmış olması demek değildir, öyle mübarek bir kulun hatırasına saygıyı Allah’ın ona verdiği değerlere saygı olarak kabul buyuracağı anlamında olabilir. Burada da Hz. Ömer’in bizzat kendi oğlunun başını çektiği tazimde aşırılığı önlemek için, Resulüllah’ın gölgesinde oturup dinlendiği ve sırf bunun için bazılarının gidip altında oturmaya başladıkları ağacı kestirmesini hatırlamalıyız.
Durum böyle olmakla beraber tarikatlardaki şeriatsizlikleri dile getirenlere yöneltilen hücum âlimleri korkutuyor. O halde tarikatlar ya munsıf eleştirileri makul karşılayacaklar, ya da bunu kendileri yapacaklardır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.