Tekrarlayalım; Kutsal, tanrısal, tanrıdan bir özellik taşıyan, kudsi ise, mukaddes, yani şirkin her türlü şaibesinden arındırılmış olan demektir. Birincisi Şamanizm’in bir inancıdır, ikincisi ise İslam akidesidir. O halde bizde kutsal insan ya da kutsal mekân olmaz, bunda şüphe yok. Problem bu kelimelerin karıştırılmasından ileri gelmektedir. Kutsal anlamında kudsi ya da mukaddes adam da olmaz. Ancak Allah’ın kulları O’na karşı takvalı oldukları ölçüde hayatları ve bilgileri bereketlenir, ‘mübarek’ bir insan olabilirler. Onlar takdis edilmez ama onlarla teberrük edilebilir. Yani onlara yakın olma, onlarla beraber bulunma sebebiyle kişi Allah’ın kendisine de bereket vermesini umabilir. Allah’ın (cc) ‘takvalı olun ve sadıklarla beraber bulunun’ buyurmasının böyle bir anlamı olmalıdır. Bu gerçek her biri bir hikmet olan onlarca atasözümüzde ifadesini bulmuştur. ‘Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim’ gibi. Ancak burada kulun önce kendine düşeni yapıp takvalı olması gerektiğine işaret edilmesi de önemlidir. Sadıklarla beraber olma ancak ondan sonra fayda sağlar. Takvalı olma, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ederek kulun kendisini korumasıdır. Korunmayanı kimse koruyamaz.
Şimdi tasavvuftan söz edeceğimiz her yerde şu inancımızı parantez içine aldığımızın varsayılması gerektiğine dikkat çekerek devam edelim. İnancımız şudur: Tasavvuf Kitap ve Sünnet çizgisinden çıkmadıkça İslam’ın zühd, takva ve ibadet boyutuna önem vermek, tek başına ya da müteşerri bir mürşit desteğiyle tezkiye-i nefis yaparak duygularını arındırıp onları dahi Müslümanlaştırmak ve eğitmektir. Bu özellik İslam’ın özüdür ve sahabe-i kiramdan beri hep yaşanmaya çalışılmıştır. Buna sonradan tasavvuf denmiş olması bu gerçeği değiştirmez. Fıkıh, Kelam ve Mezhep kavramları da böyledir.
İmdi, kimse başından itibaren özellikle gönle hitap yöntemiyle İslam’ın yayılmasında bunca etkisi olan tasavvufa düşman olmamalıdır, ama kimse de tasavvufun gücüne sığınarak, onun zırhına bürünerek kendi gayrimeşruluklarına meşruiyet aramamalı, onları eleştirenleri ‘tarikat düşmanı’ yaftasıyla suçlayıp sindirme kurnazlığına girmemelidir. Biz Kitaba-Sünnete bağlıyız diyen tarikatlar da bu özeleştiriyi öncelikle kendileri yapmalıdırlar.
Ne yazık ki, bizim tarikatlarımızın kahir ekseriyeti Selefte zühd, takva, tezkiye ve ibadet olarak kendini gösteren anlayıştan uzaklaşmış, Bâtıni bir çizgiye kaymıştır ve bugün İslam’ın en büyük problemlerinden biri budur. Özellikle de bu ikinci uyanma döneminde kutsamaya sarılmayan, müteşerri tarikat çok azdır. Kutsama, yani önderlerinde ilahi özellikler görme, Allah’a has olan pek çok vasfı onlarda var bilme. Anlattıklarımızı göz önünde bulundurursak, bu durum onları mukaddes bilmeden de öte resmen kutsamadır.
Akılcılığın/rasyonalizmin hâkim olduğu böyle bir ortamda, Müslümanların akıllarına hitap edecek bilgisi olmayan böyle batıni fırkaların ayakta durabilmeleri, bağlılarını zapt edebilmeleri, ancak onlara çeşitli kutsallıklar anlatmalarıyla mümkün olabilir. Aksi takdirde onları gassalin önündeki meyyit gibi tutabilmeleri imkânsızlaşır.
Nasıl mı, örneklendireceğiz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.