Kurban’dan önce son bilgiler

04:0019/08/2018, Pazar
G: 19/08/2018, Pazar
Faruk Beşer

Hanefilere göre kurban kesecek kimse için Zilhicce’nin ilk on gününde tıraş olma ve tırnak kesme yasağı yoktur. Olayın aslı şudur:Sadece Ümmü Seleme Validemizden rivayet edilen bir hadisi şerifte Resulüllah Efendimiz (sa): ‘Keseceği bir kurbanlığı olan, Zilhicce hilali görüldükten sonra, onu kesinceye dek saçından ve tırnaklarından bir şey almasın’ buyurur (Müslim).Bu hadisi şerife dayanarak bazıları Zilhicce’nin ilk on gününde tıraş olmanın ve tırnak kesmenin haram ya da mekruh olduğu kanaatine

Hanefilere göre kurban kesecek kimse için Zilhicce’nin ilk on gününde tıraş olma ve tırnak kesme yasağı yoktur. Olayın aslı şudur:



Sadece Ümmü Seleme Validemizden rivayet edilen bir hadisi şerifte Resulüllah Efendimiz (sa): ‘Keseceği bir kurbanlığı olan, Zilhicce hilali görüldükten sonra, onu kesinceye dek saçından ve tırnaklarından bir şey almasın’ buyurur (Müslim).

Bu hadisi şerife dayanarak bazıları Zilhicce’nin ilk on gününde tıraş olmanın ve tırnak kesmenin haram ya da mekruh olduğu kanaatine varmışlardır. Buna karşılık Aişe validemiz bunun yanlış anlaşıldığını, Medinelilerin hacca giderken Zilhicce’nin başında ihrama giydikleri için bu yasağın hacca gidenler için olduğunu söyler ve ‘ben Resulüllah’ın bu on günde tırnak kesmediğine, tıraş olmadığına hiç şahit olmadım’ der. Çünkü bu böyle olsaydı, koku sürünmek ve eşiyle birlikte olmak da yasak olurdu. Oysa bu yasaklar sadece ihrama girenler içindir. Ama müçtehitler bu rivayet sebebiyle konu hakkında farklı düşünmüşler, Ebu Hanife Hz. Aişe’yi haklı bularak bu günlerde tırnak kesmede ve tıraş olmada bir sakıncanın olmadığını söylemiş, İmam Malik ve Şafii ise tereddüt edip tenzihen mekruhtur demişler. Sadece Ahmed bin Hanbel bir görüşünde haram olduğunu söylemiştir.

Oysa ‘saçından ve tırnağından bir şey almasın’ cümlesini içeren bu hadisi şerifin anlamı, aldığı kurbanlığın yününden ve tırnaklarında bir şey almasın anlamına da gelebilir. Bu hadisi şerif aynı zamanda, hadis sahih olsa bile doğru anlaşılmadan onunla amel edilemeyeceğinin ilginç bir örneğidir. Böyle örnekler çoktur.

Kurban kesen etini, postunu vb satıp parasını alamaz, kurbanın derisi ve sakatatı gibi şeyleri kasap ücreti olarak veremez. Ancak kendilerine kurban eti ya da derisi hibe edilenler bunu satıp başka ihtiyaçlara ya da paraya çevirebilirler. Mecelle’deki bir fıkıh kuralı buna imkân verir “Bir şeyin mülk edinme sebebinin değişmesi, o şeyin değişmesi yerine geçer” (Md 98). Buna göre kurban eti alan kişi ya da Kuran kursu gibi bir kurum elindeki eti satıp bedelini, ya da değiştirip bir başka malı alabilir.

Kurbanlık hayvanın; etinin kilogramı şu kadar, keser tartarız ne çıkarsa verirsin diye yapılan bir kurban kesiminin ben hala caiz olmadığı kanaatindeyim. Caiz diyen hocalarımıza saygı duyuyorum, ama akit nazariyesi açısından baktığımızda burada fiyatın tamamı belli değildir ve akdin unsurlarından biri olan fiyatın tam belli olmaması akdi fasit kılar. En azından bunda şüphe vardır ve bundan kaçınmak gerekir. Canlı halde kilosu şu kadar diye yapılan satış ise caizdir ve bununla diğeri arasında fark vardır. Hayvanı canlı olarak tartar, fiyatını belirlerler, müşteri hayvana bakar, dilerse alır dilerse vazgeçer. Diğerinde ise fiyatın tamamı belli olmadan akit bağlayıcı olmadığına göre hayvan kesildikten sonra, alan taraf vazgeçerse diğeri mağdur olur.

Ölmüş birisi için kurban kesme

Kurban kesip sevabını ölen bir yakınına bağışlama günümüzde fazla abartılan bir husus haline geldi. Selef-i salihin, yani en bilinçli ilk müslümanlar bunu böyle yapmadılar. İslam’ın esas emirlerini yerine getirmede kusurlar olunca, böyle tali şeyler büyütülür, müstehap farzın önüne geçer, bazen de mekruh sünnetin yerini alır. Bunun için Müslümanlar yaptıkları işleri bilerek yapmalıdırlar. Bilgiye dayalı bir amel, cahilce yapılan bin amelden evladır. İşin aslı şudur: Resulüllah (sa) Efendimiz bir defasında boynuzlu iki koç kurban etti, birisini kendi adına, diğerini ümmetinden kurban kesemeyenler adına kesti, anlamında bir hadis vardır. Bazı âlimler bu hadis sahih değildir, olsa da ölü için kurban kesilebileceğini anlatmıyor, sahabe de böyle bir şey yapmadı diyerek bunu mekruh görürler. İmam Malik böyle diyenlerin başında gelir ve böyle bir kurban bana göre mekruhtur der. İmam Şafii de bunun ancak ölenin kendi malından vasiyeti varsa caiz olabileceğini söyler. Diğer bazıları da Resulüllah açıkça böyle söylememiş olsa da buradan buna da bir kapı açılabilir diyerek bunu caiz görürler. Böyle diyenleri de haksız göremeyiz, kısaca meseleyi büyütmeden ‘muhtemelen olabilir’ kıvamında bırakmak gerekir. Bunun yerine ölmüş bir yakını için sadaka vermenin daha sevap olacağı ise açıktır.

Bu vesile ile şunu da bilmemiz gerekir; İslam’ın emirleri ve yasakları arasında çok büyük derece farkları vardır. Mesela kurban bize göre vacip, diğer bütün âlimlere göre sünnettir. Namaz ise herkese göre farzların en başında yer alır. Buna göre şöyle demenin yanlış olmayacağı kanaatindeyim: Bile bile bir namazı bırakmak, bir ömür kurban kesmemekten daha büyük bir günahtır. Ama insanlar nefislerinin arzuladıklarını öne geçirebilir ve dinlerini kendileri ayarlamış olabilirler.

Kurbanınız makbul, bayramınız mübarek olsun

#Kurban bayramı