Kuranıkerim’in anlaşılmasına dair pek çok ilim ehli gibi biz de yazıp çiziyoruz. Çünkü dinin aslı Allah’ın söylediklerinden, yani O’nun kelamından ibarettir. Bunun adı da kısaca ‘vahiy’dir. Bu konuda müminler arasında bir ihtilaf yok. Yani din Allah’ın bildirdiğinden ibaret. Ama vahyin doğru anlaşılması için Allah peygamber göndermiş ve ona uyulmasını ve itaat edilmesini de istemiş. Hatta bunun için onun etrafında ‘sahabe’ dediğimiz özel bir nesil de yaratmış ve onları kısmen ayrıcalıklı kılmış,
Kuranıkerim’in anlaşılmasına dair pek çok ilim ehli gibi biz de yazıp çiziyoruz. Çünkü dinin aslı Allah’ın söylediklerinden, yani O’nun kelamından ibarettir. Bunun adı da kısaca ‘vahiy’dir. Bu konuda müminler arasında bir ihtilaf yok. Yani din Allah’ın bildirdiğinden ibaret. Ama vahyin doğru anlaşılması için Allah peygamber göndermiş ve ona uyulmasını ve itaat edilmesini de istemiş. Hatta bunun için onun etrafında ‘sahabe’ dediğimiz özel bir nesil de yaratmış ve onları kısmen ayrıcalıklı kılmış, özel olarak övmüş.
Allah’ın gönderdiği vahyi Peygamberin onlar üzerinde tatbik etme biçimine de ‘Sünnet’ diyoruz ve Kuranıkerim’in onsuz anlaşılamayacağını biliyoruz.
Bu sebeple dinin yegâne kaynağının vahiy olmasına rağmen, Sünnete de mecazen dinin ikinci kaynağı olarak bakılmıştır. Müminler bu konuda da ittifak halindedirler. Bunun anlamı, dinin birazını Allah, birazını da peygamber koymuştur demek değildir. Dinin tamamı Allah’ın vahyidir, ama onun açıklamasını resulüne yaptırmıştır, hatta ulemaya bile ondaki derin manaları çıkarabilme/istinbat görevi ve yetkisi vermiştir. Bunların tamamı dindir ve böyle olduğu bizzat Kuranıkerim’den anlaşılmaktadır. Bunları zaman zaman anlatmaya çalıştık. Bu esnada yaptığımız okumalar arasında Gazali’nin söyledikleri dikkatimizi çekti. Onun İhya’sındaki ‘Kuran’ bahsinde söylediklerini çok kısa özetlemek istiyorum. Diyor ki:
‘Kuranıkerim tilavetinin manevi edepleri ondur. Yani Kuranıkerim bu edeplere riayet edilerek okunursa doğru anlaşabilir. Bunlar: Kelamın kaynağını tanıma, tazim, kalp huzuru, tedebbür, tefehhüm, tahsis, teessür, terakki, teberri ve anlamanın engellerinden sıyrılma/tehalli. Bunları açalım:
Kelamın kaynağını ve kadrini bilme;
onun büyüklüğünü, yüceliğini, Allah’ın kullarına bir lütfu ve keremi olduğunu, O’nun yüce arşından kullarının anlama düzeyine indirgendiğini düşünme ve kavrama demektir.
, Bu kelamın söyleyeninin büyüklüğünü bilmektir. Okuyanın okurken bu sözün sahibinin yüce Allah olduğunu düşünmesi, bunun bir beşer sözü olmadığını, meleklerin bile onun aslına ancak tertemiz olma vasfıyla dokunabileceklerini, okuyanın da hem zahiren temiz/abdestli olması, hem batınen kalbinin tereddütlerden, bozuk düşüncelerden ve şüphelerden arınması gerektiğini, onu okurken söyleyeninin yüceliğini düşünmesi demektir.
. Okurken kalbin sadece onu anlamakla meşgul olması, başka hiçbir şeyi akla getirmenin onu düşünme lezzetine denk olmadığını bilmesi. Kuranıkerim ifadesiyle, ‘ona kuvvetle tutunması’ demektir. Bu özellik bir önceki tazimin gerçekleşmesinin ardından oluşur.
. Derin düşünme demektir ve kalp huzurundan öte bir şeydir. Çünkü insan bazen Kuran’dan başka bir şey düşünmez ama sırf onu dinlemeye takıldığı için onu tedebbür edemeyebilir.
Kuranıkerim’in tertil ile/tane tane okunmasının sebebi de onun tedebbür edilebilmesidir.
Bu sebeple tedebbür edemediği cümleleri tekrar okuması gerekir. Resulüllah’ın okurken bazı ayetleri tekrarlamasının sebebi budur.
. Derin anlama demektir. Kuranıkerim’de sözü edilen Allah’ın sıfatları, geçmiş milletlerin helaki, emir ve yasaklar gibi konuları hikmetleriyle beraber kavramadır.
. Kuranıkerim’in her emir ve yasağının bizatihi neyi kast ettiğini anlama, kıssaların sırf birer kuru anlatım olmadığını kavrama demektir. Katade der ki,
Kuranıkerim’i eline alan herkes ya bir ziyade ile ya da bir noksan ile kalkar. ‘Çünkü Kuran müminler için şifa, zalimler için ziyan sebebidir’.
. Okuduğu her bir ayetin anlamından etkilenme, üzülme, ya da sevinmedir. Korkma ya da ümitlenmedir. Ağlamaklı okuma bunun içindir.
. Kuranıkerim’in sadece lafızlarını kıraat etme derecesinden, onu Allah’a okuma, hatta bizzat O’dan dinliyor olma noktasına yükselmedir.
. Kendi varlığından, gücünden kuvvetinden soyutlanıp kendisine bir varlık düşünmeme, anlatılan bütün güzel vasıfların adamlarının salihler olduğunu akla getirip onlardan olmaya gayret ve ümit etme ve kendi eksikliklerinden dolayı istiğfar etmedir.
Tehalli/anlamanın engellerinden sıyrılma.
Kuranıkerim okuyanların çoğu bu engellerden biri ya da bir kaçı sebebiyle onu hakkıyla anlayamaz. Bu engellerin önemlileri dörttür:
, bazı hafızların yaptığı gibi, harflerin mahreçlerine fazla takılıp manayı izleyememek. Bu durum şeytanın hilelerinden biridir.
, her hangi bir mezhebin ya da meşrebin kör taklitçisi olduğu için Kuranıkerim’den hep onun dediğini demesini beklemek.
, bir günahta ısrar etmek, kibir ya da hazlarına uyma sebebiyle kalbinin kararması. Bu ne kadar çok olursa anlama da o kadar engellenmiş olur.
, her hangi bir ayet konusunda bir tefsirde bazı yorumlar duyup, onlardan başka bir şey söylenmediğini, anlamın bunlardan ibaret olduğunu sanmak.
#Kuranıkerim
#Gazali
#Tilavet
#Edep