Hz. İbrahim’in örnekliği hangi konulardadır?

04:005/10/2018, Cuma
G: 5/10/2018, Cuma
Faruk Beşer

Demiştik ki, peygamber olmaları bakımından peygamberlerin hepsi eşittir, bu açıdan aralarında bir fark görmeyiz ve hepsine Allah’ın elçileri olarak iman ederiz. Ama bazılarının diğerlerine göre farklı meziyetleri olabilir. Mesela Resulüllah Efendimiz (sa) ‘hatemu’l-enbiyadır’ ve ‘efdalü’l-beşerdir’. Hz. İbrahim de farklı özellikleri olan bir peygamberdir, bilinen pek çok peygamberin atasıdır.Ve yine demiştik ki, Kuranıkerim bize rehber edinilecek güzel örnek, yani üsve-i hasene olarak Hz. İbrahim’i

Demiştik ki, peygamber olmaları bakımından peygamberlerin hepsi eşittir, bu açıdan aralarında bir fark görmeyiz ve hepsine Allah’ın elçileri olarak iman ederiz. Ama bazılarının diğerlerine göre farklı meziyetleri olabilir. Mesela Resulüllah Efendimiz (sa) ‘hatemu’l-enbiyadır’ ve ‘efdalü’l-beşerdir’. Hz. İbrahim de farklı özellikleri olan bir peygamberdir, bilinen pek çok peygamberin atasıdır.



Ve yine demiştik ki, Kuranıkerim bize rehber edinilecek güzel örnek, yani üsve-i hasene olarak Hz. İbrahim’i ve onun milletini, bir de bizim peygamberimizi göstermiştir. Sorumuz şu idi: Hz. İbrahim bize hangi özellikleriyle örnek teşkil eder? Bu sorunun cevabını elbette Kuranıkerim ve sahih Sünnet dışında öğrenebileceğimiz bir kaynağımız yok. O halde onlara bakmalıyız; Kuranıkerim’de Hz. İbrahim’den söz eden birden çok olayı onun örnekliği olarak görebiliriz. Bunlardan birisi şudur:

O önce kendisini sonra da inanmayanları ikna etmek için güçlü akli deliller arar. Malı mülkü sebebiyle gururlanıp, öldürenin ve diriltenin Allah olduğu konusunda onunla tartışmaya giren ve ben de öldürür ve diriltirim diyen Nemrut’a; ‘peki, benim rabbim güneşi doğudan doğduruyor, hadi sen de batıdan doğdur bakalım’ demiş ve onu susturmuştu. Onun Allah’ın varlığını ve yüceliğini ispat için önce yıldıza, sonra Aya, sonra Güneşe, rabbim bu olmalıdır demesi, aslında onun rabbi konusundaki tereddüdü değil, muhataplarını ikna etmek için olmalıdır. Sanki putlara tapanlara; ‘bakın, bunlar sizin taptıklarınızdan daha yücedirler, hepsinden büyüğü de Güneştir, ama bunların hepsi batıp gitti. O halde yerde olan ve onlarla kıyaslanamayacak kadar küçük ve beceriksiz putlarınız nasıl ilah olabilir?’ demek istemiştir.

Aynı şekilde, onun bizzat Allah ile tekrar diriltme konusundaki muhaveresi, kendi kendini ikna etmekten ziyade, her müminin böyle ikna olması gerektiğini anlatmak için olmalıdır. Olay Kuranıkerim’de şöyle anlatılır:

‘Hani İbrahim Rabbim, sen ölüleri nasıl diriltirsin bana göster demişti. Allah, inanmadın mı, diye sordu ona. Hayır, inandım ama istiyorum ki, kalbim de mutmain olsun dedi. O halde dört kuş yakala, onları kendine alıştır, sonra parçalayıp her dağın başına onlardan bir parça bırak. Sonra da onları çağır, koşarak sana gelsinler ve bil ki, Allah hem Azîz’dir/mutlak galiptir, hem Hakîm’dir/her işinde ve her hükmünde hikmetler vardır. (Bakara 260) buyurdu.

Fakire göre Hz. İbrahim’in bize güzel örnek oluşunun zirvesi bu olaydır. Kendisiyle konuştuğu zat Allah’tır ve kalbi mutmain olmadığı bir konuda O’ndan ikna edici bilgi istemektedir. İşte bu tavrı Allah bizim için de güzel bir örnek olarak zikretmektedir. Şimdi günümüze gelelim, siz de şuna benzer ifadeleri duymuşsunuzdur: Mürşidinin her dediğini mutlak doğru bileceksin, onun yanlış söylediği ihtimalini kalbinden dahi geçirmeyeceksin, yoksa mahvolursun. Şimdi tekrar ayeti kerimeye dönelim, eğer bu edebiyat doğru olsaydı o zaman Allah’ın Hz. İbrahim’e şöyle demesi gerekmez miydi? ‘İbrahim, ben Allah’ım, sen bir kulsun; senin bana böyle bir soru sorman (haşa) haddini bilmezliktir’. Ama Allah ona böyle mukabele etmedi, hem aklına, hem duygularına hitap ederek onu ikna etti.

Bu ayeti kerime dolayısıyla Hz. Peygamber (sa), “şüphelenmekte biz İbrahim’den daha haklıyız” (Buhari), buyurur. Müfessir İbn Atıyye bunu şu açıklamayla yumuşatır: “Biz şüphelenmekte daha haklı iken şüphe etmiyoruz, o halde İbrahim hiç şüphe etmemiştir”. Ama böyle de olsa yine de biz şüphelenmekte daha haklıyız, o halde bizim şüphelerimizin de Hz. İbrahim’inki gibi akli delillerle giderilmesi gerekir.

Hz. İbrahim’in en sevgili varlığı olan oğlu İsmail’i tereddüt etmeden Allah için kurban etmeye hazır olduğunu ispat etmesi, ateşe atılırken bile gösterdiği sabrı ve Allah’a tam tevekkülü, putları kırmak için sergilediği cesareti onun her biri ancak bir kitapla anlatılabilecek örneklikleri cümlesindendir. Bugün insanların kafalarındaki putları kırmak daha kolay değildir.

Bir başka mesele: Neden biz namazlarda ‘salli, barik’ dualarını okuyarak; ‘Allah’ım, İbrahim’e ve onun ehline salat ettiğin gibi, Muhammed’e ve onun ehline de salat eyle…’ deriz? Allah’ın salat etmesi, O’nun övmesi ve değer vermesi demektir. Kısaca bu sorunun cevabı için söylenenlerden benim çıkardığım özet şudur: Biz bu duaları okurken sanki şöyle demiş oluyoruz: Allah’ım, sen nasıl hem Hz. İbrahim’i, hem de onun ehlini ve milletini güzel örnek yaptıysan, Muhammed’in böyle güzel örnek olduğunu zaten kendin söylüyorsun, onun ümmetini de bütün insanlık için böyle güzel örnek yap. Bize de sanki sizin hedefiniz de bu olsun denir gibidir. Ya da bütün dinlerin Hz. İbrahim’i kabullendikleri gibi, bundan sonra gelecek bütün insanların da Muhammed’i (sa) kabullenmelerini sağla demiş oluruz. Allahualem.

#Hz İbrahim
#İslamiyet
#ü