Duanın ibadetin özü olduğunda şüphe yok. Çünkü insan ne kadar ibadet ediyor olursa olsun dua ile Allah’a iltica etmiyorsa, sırf ibadetiyle görevinin bittiğini zannediyor olabilir. İnsan bu yakarışta bulunamıyorsa sanki Allah’a, sen bana ibadet et dedin ben de yaptım, artık benim görevim bitti, şimdi sıra sende, demiş gibi bir istiğna hissi yaşıyor olabilir. Allah’ın kudret ve azametini hissedip kendi acizliğini, itiraf edememiş olabilir. Kısaca Allah’a karşı minnetsiz davranmış olabilir. Oysa Allah’ın kulu üzerindeki nimetleri bir an sekteye uğrayacak olsa kul hiçbir şey yapamaz. Allah’ın ise hiçbir şeye ihtiyacı yok. İhtiyacı olan kuldur. Mümin Allah’a niyazda bulunduğu zaman O’nun kendisini gördüğünü, ona icabet ettiğini bilir. İçtenliği, samimiyeti ve ihlası oranında duasının karşılığını alır. Gerçi duanın sırf psikolojik etkisi bile insanı bir nebze rahatlatmaya yeter.
İkinci mesele; dua da tıpkı tevekkül gibi kulun kendine düşeni yaptıktan sonra Allah’a müracaat etmesidir. ‘Siz Allah’a yardım ederseniz Allah da size yardım eder’. ‘Siz sözünüzü yerine getirin ki, ben de sözümü yerine getireyim’. ‘Siz beni anın ki, ben de sizi anayım’ anlamındaki ayetler bunu anlatır. Allah’a yardım etmek, O’nun dinine destek çıkmaktır. Şimdi bu virüs sebebiyle duaların arttığını görüyoruz. Ama burada sözünü ettiğimiz açıdan bir edep ihlali olduğu da açıktır, bu da duaların getirisini azaltır. Resulüllah (sa) ‘siz geniş zamanlarınızda Allah’ı anın ki, dar zamanlarınızda da Allah sizi ansın’ buyurur. Korkulardan emin olup bolluğa çıkınca kelimenin tam anlamıyla ‘hayatını yaşayan’ insanların, sıkıştıklarında dua etmelerinin ne kadar değeri olabilir. Gerçi bunun yine de şöyle bir faydası düşünülebilir. Dara düşmeyince Allah’ı hatırlamadık, O’na iltica etmedik ama hata ettik, şimdi hatamızı anladık, bir daha asla böyle yapmayacağız diye düşünülüp gelecek için buna karar verilirse, yine de böyle zorda kalınarak yapılan duaların uyarılıp çizgiyi düzeltme gibi bir yararı olur.
Bir başka mesele de şudur: Böyle zamanlarda Peygamber’in eksik bıraktıklarını (haşa) tamamlayan onun sadık yardımcıları virüs maskesi gibi seri ve hızlı dua üretimine başlıyor ve; şunu şu kadar okursan, üzerine de şu kadar şundan, bu kadar bundan ilave edersen hiçbir şeyin kalmaz yollu cazgırlıklarla dinin asaletini ve ana maksadını unutturuyorlar. Oysa duanın esası Allah’a gönülden yakarıştır. Bunu yapabiliyorsanız söylediğiniz kelimelerin o kadar da önemi olmaz. Sihir, sözlerde ve kelimelerde değil, Allah’la olan gönülden irtibatınızdadır. Tabii ki, en güzel dualar Kuranıkerim’de bize öğretilen dualardır. Ama unutulmasın ki, Kuran’da bulunan duaların da bir yerde başka, bir yerde başka olduğunu görüyoruz. Sanki demek isteniyor ki, siz bunları isteyin, şunlardan da Allah’a sığının, bunu farklı kelimelerle de yapsanız fark etmez. Resulüllah’ın yaptığı ve öğrettiği dualarda da bu özellik çok daha belirgindir. Onun için yapabilen elbette Kuran’da ve Sünnet’te öğretilen dualarla dua etsin, yapamayan, istenecek şeylerde haddi aşmadan kendi kelimeleriyle ve içten gelerek istesin. Allah bütün dilleri de bilir kalpleri de. Bu arada yiyip içtiklerinin helal olduğuna azami dikkat etsin ve Allah’a karşı görevlerini yerine getirsin, sonra da duasının boşa gitmeyeceğinden emin olsun.
Bir başka mesele şudur: Gerek ayetlerdeki duaların, gerek Resulüllah’ın yaptığı duaların aynı zamanda bize bir talim ve bir hedef gösterme özelliği vardır. Biz bu dualarda bize istememiz öğretilen şeylerin iyi ve olması gereken şeyler, Allah’a sığınmamız istenen şeylerin de kötü ve izale edilmesi gereken şeyler olduğunu anlarız. Yani bunlarla bize aynı zamanda şöyle denmiş olur: Şunlar şunlar iyi şeylerdir, siz kendi çabalarınızla bunları oluşturmaya çalışın, bu konuda kendinize düşeni yapın ve bunu Allah’tan da isteyin. Şunlar şunlar da kötü şeylerdir, onları da hayatınızdan çıkarmaya ve yok etmeye çalışın. Bu konuda da üzerinize düşeni yapın, sonra Allah’tan yardım isteyin, O size yardım edecektir.
Dualarımızı Resulüllah Efendimizin öğrettiği dualarla yapmanın şöyle bir faydası daha vardır: Biz isterken bile edep sınırlarını gözetemeyebiliriz, ama istediğimiz bir şeyi Resulüllah istemişse, ya da biz Allah’a sığındığımız bir şeyden o da Allah’a sığınmışsa demek ki, bizim de böyle yapmamız yanlış olmaz.
Peki, bizim neleri istememiz, nelerden Allah’a sığınmamız istenmiş? Onu da Pazar günü görelim inşallah.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.