Dini anlamanın ölçüleri – 5

04:002/08/2019, Cuma
G: 2/08/2019, Cuma
Faruk Beşer

İMANIMIZINGÜCÜNÜ ÖLÇEBİLİRİZDindarlık düzeyi daha çok imanla, dolayısıyla kalple alakalı bir şeydir. Ameller bunu destekler ve güçlendirir. Müslümanlığımızın canlı, diri ve yükselme eğiliminde olup olmadığını anlamamızın önemli bir göstergesiAllah için üzülebilmemiz ya da sevinebilmemizdir.Eğer Allah’ın sözünün üstün gelmesi ya da gelmemesi, yani dünyada İslam ve Müslümanlar için gördüğümüz, duyduğumuz güzellikler ya da kötülükler bizde sevinç ya da üzüntü oluşturmuyorsa bizim imanımız zayıflama

İMANIMIZIN
GÜCÜNÜ ÖLÇEBİLİRİZ
Dindarlık düzeyi daha çok imanla, dolayısıyla kalple alakalı bir şeydir. Ameller bunu destekler ve güçlendirir. Müslümanlığımızın canlı, diri ve yükselme eğiliminde olup olmadığını anlamamızın önemli bir göstergesi
Allah için üzülebilmemiz ya da sevinebilmemizdir.


Eğer Allah’ın sözünün üstün gelmesi ya da gelmemesi, yani dünyada İslam ve Müslümanlar için gördüğümüz, duyduğumuz güzellikler ya da kötülükler bizde sevinç ya da üzüntü oluşturmuyorsa bizim imanımız zayıflama eğilimine girmiş demektir. Böyle bir insan isterse gecenin yarısını teheccütle geçiriyor olsun, kimseye faydası olmaz.
Bu sevinci ya da üzüntüyü İslam için duymamız aslında bütün insanlık için duymamız demektir.
Biz bütün insanların hakikati bulamayıp kötü bir akıbete doğru gitmelerinden üzüntü duyarız. Ayrıca dünyanın neresinde ve hangi inançta olursa olsun, zulme uğrayan, ezilen, ekmekleri elinden alınan insanları duyduğumuzda üzülemiyorsak imanımız bizi uyaracak güçte değil demektir. Sadece insanlara değil bütün canlılara, hayvanlara yapılan zulümler bizi sarsmıyorsa imanımızda problem var demektir. Bu sarsılmayı ilk harekete geçiren duygu vicdandır ve vicdan imansız insanlarda da olabilir. Ama onu canlı tutan, sürekli ve sağlıklı kılan ise imandır. Bu sebeple nice hayvanlar için çırpınan kimseler görürsünüz, insanların haksız yere katledilmesine duyarsızdırlar. Bu da iman açısından marazi/patolojik bir durumdur.
İLMİN/BİLİMİN İSLAMİ OLMAYANI YOKTUR FİZİK İLMİ FIKIH İLMİNDEN DAHA SEVAP OLABİLİR
Düzenli bilgi üreten disiplin bilimdir. Bizim geleneğimizde bilgiye de bilime de ilim tabir edilir.
İlim Allah’tandır ve eşyanın aslına uygun olan her bilgi hikmettir, hepsi Allah’ı gösterir, o halde hepsi İslamidir.
Allah’ın iki türlü ayeti vardır:
Münzel/indirilen ayetler. Bu, vahiy ile gelen bilgilerdir. Kevnî/tabiattaki ayetler.
Allah bizden bunların her ikisini de okumamızı ve anlamamızı ister. Hatta Kuranıkerim’de ‘ayet’ kelimesinin tabiattaki deliller için kullanılması diğerinden daha fazladır. Bizce Müslümanların bu ölçüde mağlup olmalarının, geri kalmalarının sebebi, kevnî ayetleri okumayı, yani bugün bilim denen şeyi ihmal etmeleridir. Oysa bugün bilgi ve bilim en büyük güçtür.
Allah ‘onlara’ karşı gücümüzün yettiği her kuvveti hazırlamamızı ister.
Bir konuda kendi yapmamız gerekenleri yapmadan onu Allah’tan istememiz ayıptır.
İstesek de alamayız. O halde Allah için, İslam için, insanlık için en öncelikli bilgiler ve bilimler diğerlerine göre daha öncelikli farzlardır. İlk Müslümanlar meseleyi fark edip astronomiyi geliştirirken bizim bugün Ramazanımızı ve bayramlarımızı tespit edebilmek için dağlarda ay’ı aramamız üzücü bir durumdur. Bu sebeple Müslüman gençlerin, ilmihal olarak yeterli dini bilgilerini aldıktan sonra öncelikli bir bilim dalında Allah için ihtisas yapmaları fıkıhçı, tefsirci ve hadisçi olmalarından daha sevaptır ve daha önceliklidir. Yeter ki bunu Allah için yapmış olsunlar.
FITRAT, HAKİKATİ ANLAMADA ÖNEMLİ BİR GÖSTERGEDİR
Fıtrat; tabir caiz ise Allah’ın, yarattıklarındaki, yani halk’ındaki ilk formatı, fabrika ayarları ve O’nun seçimi demektir.
Eşyanın, canlıların ve bitkilerin fabrika ayarlarıyla oynamak, aslını değiştirmek caiz değildir. Ancak her şey insan için yaratıldığından, eşyaya kişiselleştirme anlamında müdahale, eğitme, geliştirme, ıslah etme caizdir. Bu tamamen ayrı bir konudur. Bizim burada demek istediğimiz şudur. Hükmü belli olmayan iki ya da daha çok seçeneğin fıtrata en uygun olanı, her zaman bağlayıcı olmasa da tercih sebebidir. Bu açıdan tedavilerde aslolan fıtrata uygun alternatifleri bulmaktır. Mesela tüp bebek uygulaması üremenin aslını değiştirmedikçe caizdir. Ancak insanın mahiyeti ve fıtrata uygunluk açısından tartışılabilir. Organ nakli de böyledir. Bugün bunlara karşı çıkılmasının bir dayanağı yoktur. Ancak fıtrat ölçüsüyle baktığımızda bunlar, üzerinde durulması, felsefesini kendimizin oluşturmamız gereken şeylerdir. Fıtrata uygun hareket etmemek bizi böyle şeylerin meşru alternatiflerini bulmaktan alıkoyar.
MEFSEDET MASLAHAT HESABI BÜTÜN HÜKÜMLERDE ESASTIR
Mefsedet maslahat, yani hayır şer, ya da kâr zarar demektir. Safi hayır/maslahat olanlar meşrudur. Safi mefsedet/şer olanlar ise haramdır.
Ancak hayatta böyle olan şeyler çok azdır. Geriye kalanlarda mefsedet de maslahat da karışıktır. Bu ölçmeyi her konuda akıl tek başına başaramaz. Bu itibarla şeriatın açık naslarının iyi dediğine iyi, kötü dediğine kötü deriz. Açık olmayanlarda bilgi ve bilim desteğinde akıl devreye girer. Gerçek fakih her ikisini de kullanarak ölçme yapar ve hükmünü söyler. Mesela diyebilir ki, sigara hükmü naslarla belli olan bir şey değildir ama kâr zarar ölçüsüyle baktığımızda zararı çok daha fazladır. Hatta kârı hiç yoktur. O halde kullanılması caiz olmamalıdır.
#İman
#İlim
#Bilim
#Fıkıh