“Eğer Allah bazı insanları diğer bazılarıyla defetmeseydi yeryüzü fesada uğrardı. Ama Allah’ın herkese nimetleri vardır (2/251). Eğer Allah bazı insanları diğer bazılarıyla defetmeseydi içlerinde Allah’ın isminin çokça zikredildiği nice havralar, manastırlar, kiliseler, mescitler yıkılıp giderdi. Allah kendinden yana olana mutlaka zafer verecektir (22/40).”Demek ki Allah sadece bizim Allah’ımız değil, herkesin Allah’ıdır, önce bunu bilelim.Bunu niçin söyledik?Görüldüğü gibi bir savaş çıkmasıyla
“Eğer Allah bazı insanları diğer bazılarıyla defetmeseydi yeryüzü fesada uğrardı. Ama Allah’ın herkese nimetleri vardır (2/251). Eğer Allah bazı insanları diğer bazılarıyla defetmeseydi içlerinde Allah’ın isminin çokça zikredildiği nice havralar, manastırlar, kiliseler, mescitler yıkılıp giderdi. Allah kendinden yana olana mutlaka zafer verecektir (22/40).”
Demek ki Allah sadece bizim Allah’ımız değil, herkesin Allah’ıdır, önce bunu bilelim.
Görüldüğü gibi bir savaş çıkmasıyla sadece insanlar ölmedi, paraların değeri, yani satın alma gücü de düştü,
muhtemelen daha da düşecek. Çünkü bugün paraların gerçek gücü yoktu, paralar devletlerin ekonomik durumlarına göre belli bir değerde sayılıyordu. Savaş bu itibarı zedeledi. Altın gibi bizatihi/reel değeri olan araçların değeri ise yükseldi, muhtemelen daha da yükselecek.
Altının gerçek değeri düşüp çıkmaz, insanlar sahte paralardan kaçıp ona hücum edince bir süreliğine olduğundan fazla yükselebilir.
Dünyayı sömüren işte bu sanal para sistemidir. Bunu ancak bilimin ne demek olduğunu anlayan, güçlü bir ekonomik varlığa sahip bir İslam devleti halledebilir. Ona varacak yol da çok uzun gözüküyor. Ama imanla ve kararlılıkla atılmış her adım o yolu bir miktar kısaltır. Niyet halis olursa atılan her adıma on adım da Allah katar.
Enflasyon
“Dolaşımdaki para ile, satın alınan mal ve hizmetlerin toplamı arasında açık oluşması ve aynı para ile toplamda daha az mal ve hizmet alınabilir hale gelinmesi durumu”
diye tanımlanır.
Bizim anlayacağımız şu: bu ay elimizdeki bin lira ile toplam yüz birim mal ya da hizmet alabilirken, gelecek ay aynı parayla aynı mal ve hizmetlerden sadece, mesela doksan sekiz birim alabilmemizdir. Demek ki, çeşitli sebeplerle paramız %2 değer kaybetmiş, enflasyona uğramıştır. Oysa elimizdeki 100 liranın üzerinde yine yüz lira yazmaktadır. O halde mesele rakamsal değil, paranın bizim görmediğimiz gizli satın alma gücündeki azalması meselesidir.
Bunun bir anlamı şudur: Bugün para sayılan her türlü enstrüman aslında bizatihi/reel bir değere sahip değildir, sadece o sebeplerini herkesin tam anlamadığı itibari değerin bir göstergesidir.
Öyleyse alışverişlerde hakkı ve adaleti temsil eden şey rakamlar değil, para sayılan şeylerin gerçek alım gücüdür.
Bir şey aldığınız ya da sattığınız anda hangi alım gücünü ölçü almışsanız tediyenin de o alım gücü kadar olması gerekir ki bir taraf diğerine haksızlık etmiş olmasın. Bunun için Allah (cc):
“Ey iman edenler! Allah’a karşı saygılı olun ve mümin iseniz artık faizi bırakın. Eğer böyle yapmazsanız Allah ve O’nun Resulü tarafından bir harp içinde olduğunuzu bilin. Eğer tövbe ederseniz anaparanız sizindir.
Ne zulmetmiş ne de zulme uğramış olursunuz
(2/278-79). Demek ki faiz ve enflasyon bir zulüm aracıdır ve bu zulmün olmaması için taraflar anaparaları yani gerçek hakları ne ise onu alıp faizi bırakmalıdırlar. Şimdi bu gerçek hak, paraların üzerinde yazılan rakamlar ile mi, yoksa onların satın alma güçleri ile mi belirlenmelidir? Enflasyon farkının faiz olup olmaması bununla alakalıdır.
Çok eskilerde paralardaki hile kenarından kırpma ya da törpüleyip tozunu alma ile olurdu. Mesela on altın alacağınız olan birisi size gramajıyla oynanmış on altın verirse bu bir haksızlık sayılırdı ve alacaklının o farkı alma hakkı var kabul edilirdi. Bu oynama toplumda da bir fesat/bozgungunculuk olarak görülürdü. Allah, Salih peygamberden bahsederken “Bulunduğu şehirde dokuz çete vardı, ülkede hep fesat çıkarıyor, ıslahçı olmuyorlardı” (27/48) buyurur.
Onların fesatçılığının, bazılarının tefecilik yapıp halkı sömürmeleri olduğu söylenir.
Bu ayet münasebetiyle İmam Malik (ra) “Paralardan kırpma ülkede fesat çıkarma anlamına gelir” der (İbn Kesir).
Demek ki faiz ve enflasyon aynı zamanda bir fesat unsurudur, fukaradan alır zenginlere verir.
O halde fıkhın hükmü şudur: Borçlanmalarda ve ödemelerde satın alma gücü esastır, buradaki denge rakamlarla ölçülmez.
O halde enflasyon farkı faiz değildir demek faize cevaz vermek olmaz.
Faizin her türlüsü haramdır. Ama neyin faiz olduğuna İslam kendi karar verir. Devletin enflasyonun kesin altındaki bir rakamla faizli dediği krediler de faizli değildir. Yeter ki bunu sağlam tespit edebilelim. “
Ukûdda itibar makâsıd ve meâniyedir, elfaz ve mebâniye değildir”
(Mecelle md 3).