Risalelerle ilgili bir hatıra ve üzücü bir durum

04:004/06/2021, Cuma
G: 4/06/2021, Cuma
Faruk Beşer

Hedefimiz suçlama ve sataşma değil. Allah’ın lütfettiği kadar bildiklerimizle hatalarımıza ümmet ölçeğiyle dikkat çekmeye çalışıyoruz.Şunu da hep söylüyoruz, fırka paradigması ve bakışıyla doğruyu bulabilme çok zordur. İdeolojik kabuller insanın gözünü perdeler.Diyelim ki biz de hata ediyoruz. Ama hatalarımız, bugün yanlışlıkla, ya da sosyolojik anlamıyla ‘cemaat’ denen ve aslında Resulüllah’ın tanımıyla çoğu birer fırka olan oluşumlar içinden bakarak düzeltilemez.Biz Gazzalî’nin ölçüsüyle hareket

Hedefimiz suçlama ve sataşma değil. Allah’ın lütfettiği kadar bildiklerimizle hatalarımıza ümmet ölçeğiyle dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Şunu da hep söylüyoruz, fırka paradigması ve bakışıyla doğruyu bulabilme çok zordur. İdeolojik kabuller insanın gözünü perdeler.
Diyelim ki biz de hata ediyoruz. Ama hatalarımız, bugün yanlışlıkla, ya da sosyolojik anlamıyla ‘cemaat’ denen ve aslında Resulüllah’ın tanımıyla çoğu birer fırka olan oluşumlar içinden bakarak düzeltilemez.
Biz Gazzalî’nin ölçüsüyle hareket ediyoruz. Onun ilim yolculuğunun sonunda ulaştığı ölçüyü defalarca tekrarlamaya değer. El-Münkiz’de diyor ki, (bizim üstadımızdır, bizim meşrebimizdir diye söylediklerini mutlak doğru bildiklerimizi)
taklit çukurundan kurtulup sorgulama zirvesine ulaşınca anlamaya başladım’.
Hakikat arayıcısı bu ölçüyü asla göz ardı etmemelidir. Saygı ayrı şeydir, onun ifadesiyle istifsar/sorgulama ayrı şeydir.

Bizlerin Allah için yapmış olma kaydıyla, İslam adına bunca emek ve mesai sarf eden kişilerin, oluşumların/grupların yanlış gördüğümüz düşünce ve kabullerini söyleme zorunluluğumuz vardır. Çünkü fırkacılık korkunç bir sapmadır. Bizim yanlışımız da söylendiğinde biz de kabul eder ve özür dileriz. Risale-i Nur’a bakışımız hakkında yazdıklarımız da Allah biliyor ki, bu kabil sapmalardan endişe ettiğimiz içindir.

Elbette işi bilen biliyor. Daha önce yazdıklarımız için Risale-i Nur mektebinden yetişen işin erbabı bazı insanlar aradılar ve teşekkür ettiler. Bunlardan biri de Ümit Şimşek Beydi.
‘Kalem Yazmak Zorunda-Kur’an ve Sünnet Işığında Risale-i Nur Cemaatlerinin Dünü Bugünü Yarını’
adlı kitabını da gönderme lütfunda bulundu ve benzer yanlışlara kendisinin de başından beri dikkat çektiğini, bir kısmını bu kitaba aldığını söyledi. Biz de teşekkür ettik.
Yazdıklarıma ilave olarak uzun zamandır dikkatimi çeken bir hususa daha değinmek istiyorum. Bilindiği gibi, basım imkânı bulunmadığı yıllarda Risaleler eskimez harflerle ve elde yazılarak çoğaltılmıştı. Sonra bu hizmet ‘Yazıcılar’ diye bir grubun oluşmasını sonuç verdi. İyi mi oldu kötü mü oldu bunu da erbabı tartışsın. Bunun benim dikkatimi çeken yönü ise şudur: Bu yöntem rik’aya çalan kırma ve bence hiçbir özelliği bulunmayan bir yazı türünün sahiplenilmesine sebep oldu.
Estetik bir özelliğinin olup olmadığını hattatlar söylesin ama sırf Risaleler böyle bir yazıyla yazıldı diye Mushafların da bununla yazılıp basılması
benim zihnimde hep Kuran’ın bile bu konuda Risalelere tabi kılınması gibi bir anlam çağrıştırır. Bu da ilgililerin ıttılaına arz olunur.

Bilmemiz gerekir ki, Risaleler bütün değerine rağmen bir insan ürünüdür ve hatasız olması aklen de şeran da mümkün değildir. Bunu da erbabı tartışmıştır. Ben sadece bir hatıramı nakledeceğim:

Yetmişli yıllarda Erzurum’da İslamî İlimler Fakültesinde okurken
Ruhi Özcan adında çok müstesna bir fıkıh hocamız vardı.
Bir kazaya kurban gitmeseydi şu anda bir numaralı fıkıh alimimiz olabilirdi, tanıyan bilir. O günlerde her öğrenci bir fırkaya bağlıydı ve herkes ötekine karşı olmak zorundaydı.
Ruhi Bey ülkücülere de Nurculara da özel dersler verirdi.

Bir gün bir öğrenci ona niçin ülkücü gençlere ders verdiğini ve onlarla ilgilendiğini sordu. Aldığı cevap şu idi: “Bu arkadaşlar milliyetçiliği öne çıkarmakla beraber İslam’ı reddetmiyorlar. Onları İslam’a karşı gruplar gibi görüp ilişkiyi kesmek onları İslam’dan uzaklaştırır. Buna hakkımız yoktur. Ben sırf İslam’la ilişkilerini canlı tutmalarına katkıda bulunmak için gidiyorum.”

Bir başka gün aynı şekilde bir karşı öğrenci hocaya,
niçin Nur Medreselerine gidip Risale dersleri yaptığını sordu.
Ona da şunları söyledi: “Bakın, İslam’a davette Risale-i Nur’un etkisini küçümsememek lazım. Benim babam emniyetçidir, ondan biliyorum, 1960’lı yıllarda istihbarat, Milli Eğitime bağlı bütün okullarda gizli bir araştırma yaptırmıştı.
Acaba İslam’ı seçen gençlerin bu seçimini etkileyen şeyler nelerdir diye.
Çıkan sonuç, o zamanlar İslam’ı seçen öğrencilerin yüzde sekseninin Risale-i Nur yoluyla seçtiğini ortaya koymuştu. Bu küçümsenecek bir etki değildir.
Ayrıca ben Risaleleri baştan sona tetkik ettim. Yirmi altı yerde Ehl-i Sünnet akidesine göre yanlış olan hususlar gördüm.
Risaleleri, o yanlışları bilmeyenler okutursa onları doğru diye anlatırlar. İkinci olarak ben bu yanlışlara dikkat çekmek için risale dersleri veriyorum”. O araştırmayı bugün de yapmak lazım.

Hocamızın söylediği yanlışlar nelerdi? Maalesef bunu ona sorup öğrenmeyi düşünemedik ve bildikleri onunla beraber gitti.

#Allah
#Risale
#Gazzalî
#El-Münkiz
#Ümit Şimşek
#Kur’an
#Ruhi Özcan