Önceki yazımızda söyledik Kudüs sadece Filistinlilerin meselesi değildir; müslüman olarak bütünüyle bir ümmetin namus ve onur meselesidir. Bizden alınan ve dibimizde bulunan bir toprak olarak önce bizim, sonra bütün sınır ülkelerin jeostratejik bir hak ve güven meselesidir. Şu andaki haliyle de ayrıca bir insanlık meselesidir. Bu meseleyi halletmede her bakımdan yine en başta biz olmalıyız.Neler yapılabilir? Bunun için herkes aklına geleni söylüyor.Bu tespitlere devam edilmeli ve böylece en makul
Önceki yazımızda söyledik Kudüs sadece Filistinlilerin meselesi değildir; müslüman olarak bütünüyle bir ümmetin namus ve onur meselesidir. Bizden alınan ve dibimizde bulunan bir toprak olarak önce bizim, sonra bütün sınır ülkelerin jeostratejik bir hak ve güven meselesidir. Şu andaki haliyle de ayrıca bir insanlık meselesidir. Bu meseleyi halletmede her bakımdan yine en başta biz olmalıyız.
Neler yapılabilir? Bunun için herkes aklına geleni söylüyor.
Bu tespitlere devam edilmeli ve böylece en makul ve en sonuç veren çarelere ulaşılmalıdır.
Artık bir ucundan da olsa laf kalabalığını öteye geçmeliyiz. Bendeniz de çare olarak aklıma gelen dokuz on kadar husus tespit ettim. Bugün en basitinden başlayarak onları duyarlı vicdanların ıttılaına sunacağım.
Her şeyden önce bu mesele bir iman meselesidir,
namus ve onur meselesidir. İman, namus ve onur değerleri olanlar bu zulüm karşısında duyarsız kalamazlar. Yani öncelikle imanımızı gözden geçirmeliyiz; biz nasıl bir Allah’a inanıyoruz? Böyle durumlarda O bizden ne yapmamızı istiyor?
İşte benim aklıma gelenler:
Her şeyden önce bu hale düşmemizin sebepleri ilmi yollarla teker teker masaya yatırılmalıdır. Bunu yapınca görülecek ki, asıl sebep bizim gücümüzü kaybetmiş olmamızdır. Bu ‘güç’ içerisinde iman ve özgüven dahil çok şeyler vardır. O zaman da gücümüzü kaybetmemizin sebepleri üzerinde durulacaktır. Dünyaya hükmeden güçtür. Bu Allah’ın bir kanunudur. Onun için O bize buyurmuştur ki,
‘kendi düşmanlarınızı, Allah’ın düşmanlarını ve sizin bilmediğiniz ama Allah’ın bildiği daha başka düşmanları korkutup caydırabilmek için
onlara karşı her türlü gücü hazır bulundurun’.
Bunları daha sonra açacağız ama şimdi yapılabileceklerin en basitinden, her duyarlı müminin başarabileceğinden başlayalım:
Ne söylediğimden emin bir şekilde fetva veriyorum;
Bize düşmanlık yapanlara ekonomik destek anlamına gelen, onların mallarını ve ürünlerini satın alıp tüketmemiz hukuken/kazaen olmasa bile ahlaken/diyaneten haramdır. Bunu olsun yapamayacak bir mümin bulunamaz. Bu konuda duyarsız olan hiç kimse, benim elimden bir şey gelmiyor ki, mazeretine sığınamaz. Çünkü bu yapmakla değil yapmamakla başarılabilecek bir iştir. Bunu kimse hafife almamalıdır.
Biz ırk olarak Yahudiliğe ya da bir başka bir ırka düşman değiliz. Irklar Allah’ın yarattığı gerçeklerdir. Ama kimden olursa olsun, ırk üstünlüğüne ve Siyonizm’e dayalı zulümlere şiddetle karşıyız
. Bu da bizim, bütün insanların insan olarak Allah’ın eşit yarattığı kullar olduğu imanımızdan kaynaklanır.
Bu sebeple hangi ülkenin üretimi olursa olsun, Siyonizm’e destek veren bütün ürünleri, bu düşmanlıkları bitinceye kadar boykot etmek zorundayız. Herkes masasında yudumladığı kolanın içinde müslüman kanı olduğu bilinciyle onu içmeli ya da içmemelidir.
Çamaşırını yıkadığı deterjanının Filistinli çocukların kemiklerinden üretildiğini var saymalıdır, yaladığı dondurmanın, göğsü yarılıp kalbi çıkarılan bir Filistinli gencin kalbi olduğunu aklına getirmelidir.
Üç kuruş daha fazla kazanacağım diye zalimlerin mallarının reklamlarını dükkanına asmamalıdır. Bu başlangıç işin en basitidir. Bunu bile yapamayanlara Allah diğerlerini yapabilme imkânı vermez.
Herkes neyin ne olduğunu biliyor, Siyonizm’i destekleyen ürünlerin listelerini yayınlamak da bir hamakat belirtisi olabilir. Çünkü onlar reklamın kötüsü olmaz diyorlar. Herkes kullandığı ürünün kimin malı olduğunu öğrenecek kadar duyarlı olmalı ve bunu bizzat kendisi bulmalıdır. Bu bilme eylemi dahi bir cehdin/cihadın eseri sayılır.
Bakın her şey ekonomiye bağlı görüldüğü için bizim üniversitelerimizin bir kısmı çocuk ve sivil katliamını kınayan bildiriye dahi imza atamadılar. Bunun adını herkes düşünerek kendisi koysun ve aklını başına toplasın. Allah arzularını/hazlarını ilah edinenlerden söz eder. Resulüllah (sa) altına, gümüşe/paraya, yumuşak döşeklere tapanlardan söz eder. Kim neyi en öndeki öncelikli değeri görüyorsa onun ilahı/mabudu odur.
Resulüllah da Yahudilerle alışveriş yapmıştır gibi basit gerekçelerle bu ilk adımın önü kesilmemelidir. Yahudi ile ya da bir başkasıyla alışveriş yapılamayacağını söyleyen bir alim yoktur. Ama Allah (cc)
‘iyilik ve takvada yardımlaşın, günahta ve düşmanlıklarda yardımlaşmayın’, ‘zalimlere en küçük bir meyil göstermeyin, yoksa sizi ateş çarpar’
buyuruyor. Gazze’nin üzerinde gördüğümüz alev dağları işte bu ateş cinsindendir.
Heyecanımız bizim çarelerin en basitinde ve avamcasında takılıp kalmamıza sebep oldu. Diğerlerini de söyleyeceğiz.
#Kudüs
#Müslüman
#Filistin
#İsrail
#Yahudi