İslam hukukunda şirket çeşitleri

04:0030/07/2021, Cuma
G: 30/07/2021, Cuma
Faruk Beşer

Bu yazı bazı okuyucularımızın karmaşık olan şirket konusu hakkında bir özet bilgi istemesi üzerine yazılmıştır.Şirket ya da şerike birden çok kişinin bir malda ya da hakta ortak olmasıdır diye tarif edilir. Şirket iki açıdan hayatın zorunluluğudur. Önce miras gibi insanın elinde olmayan bazı sebepler birden çok kişiyi bir malda ortak kılar. İkinci olarak, daha büyük ve daha garantili kazançlar ancak insanların güçlerini ve sermayelerini bir araya getirmeleriyle mümkündür. Bu da şirket kurmakla olur.Bugün

Bu yazı bazı okuyucularımızın karmaşık olan şirket konusu hakkında bir özet bilgi istemesi üzerine yazılmıştır.

Şirket ya da şerike birden çok kişinin bir malda ya da hakta ortak olmasıdır diye tarif edilir. Şirket iki açıdan hayatın zorunluluğudur. Önce miras gibi insanın elinde olmayan bazı sebepler birden çok kişiyi bir malda ortak kılar. İkinci olarak, daha büyük ve daha garantili kazançlar ancak insanların güçlerini ve sermayelerini bir araya getirmeleriyle mümkündür. Bu da şirket kurmakla olur.

Bugün dünyanın en büyük firmaları hep şirket şeklindeki teşebbüslerdir. İnsanlık tarihinde şirket her zaman var olmuştur. İslam geldiğinde Resulüllah’ın (sa) toplumunda da vardı,
Resulüllah’ın kendisi de peygamberliğinden önce ticari ortaklık kurmuştu
. Kur’an-ı Kerim mirastaki ortaklıktan (Nisa 12) ve güvenilir ortakların değerinden söz eder.
‘Ortakların çoğu birbirlerine haksızlık ederler. Ama iman edip salih amelleri yapanlar böyle değildir. Ama onlar da ne kadar azdır
(Sâd 24). Bir hadis-i kutside de şöyle buyrulur:
‘Allah (cc) der ki, biri diğerine hıyanet etmedikçe iki ortağın üçüncüsü benim. Ama hıyanet ederse ben aralarından çıkarım’
(Ebu Davud, hasen). Bu aynı zamanda şirketleşmeye bir teşviktir çünkü güvenilen ortaklıklara Allah’ın bereket katacağına işaret eder.
Ancak teknik açıdan burada ortaklıkla şirketi birbirinden ayırmak gerekir.
Çünkü mesela miras, hibe, vasiyet, mubah/serbest bir malı beraber edinme ya da mallarını karıştırma sebebiyle bir malda ortak olunması, daha doğru ifade ile bir malda birden çok kişinin hakkının bulunması bugünkü anlamda şirket değildir. O halde buna şirket değil de hissesi bulunması anlamında sadece ortaklık denebilir. Böyle bir malda ortaklar tasarruf açısından birbirine tamamen yabancıdırlar, birbirleri adına iş göremezler, birbirlerinin kefili ya da vekili değildirler. Ama fıkıhçılar böyle bir mülk ortaklığına da şirket dedikleri için şirketleri mülk ortaklığı ve akit ortaklığı diye ikiye ayırırlar. Asıl şirketler sözleşme ile kurulan akit ortaklıklarıdır ve biz burada onlardan söz edeceğiz.

İslam toplumundaki gelişmeye paralel tarihte çok farklı şirketler ortaya çıkmıştır. Sonradan adı konan ve fıkhi hükümleri tartışılan şirketlerin bir kısmı başlangıçta bilinmiyordu. Fıkıh da Müslümanların fiilen uyguladıkları şirketler hakkında hükümler verdi. Bazı uygulamalar caiz görülürken diğer bazıları caiz görülmedi. Bir şirketin caiz olup olmaması içerdiği özelliklere göre belirlendi. O halde şirketlerde meşruiyeti belirleyen temel ölçü; bir şirketin önceden beri bilinen bir şirket olması değil, Kitap ve Sünnetle belirlenmiş haram bir unsur içermiyor olmasıdır. Kıyamete kadar pek çok şirket türü ortaya çıkacaktır ve hepsinde aranacak özellik bu olacaktır. Çünkü ‘eşyada aslolan helalliktir’, helal haramdan çoktur, o halde haram olmayan her şey helaldir.

İslam fıkhındaki şirketler ticari ilişkilerin karmaşık olmadığı zamanlarda kurulmuş ve daha çok iki ortaklı basit şirketlerdir. Bunun için tüzel kişilikleri/hükmi şahsiyetleri olmamıştır. Ayrıca bazı mezhepler de fıkıhta sözü edilen şirketlerin bazılarını kabul etmezler. Bu tamamen ticari gelişmelerle ilgili bir durumdur.

Tüzel kişiliği olmaması bakımından İslam fıkıh mezheplerindeki şirketler bugünkü şirketlerden ayrılır.
Üçüncü kişilere borçlanılması durumunda sorumlu olan şirket değil, şeriklerdir/ortaklardır, dolayısıyla ortakların sorumlulukları onların sair mallarını da kapsar.
Bununla birlikte İslam fıkhında vakıf ve cami gibi kurumların zimmetinden söz edilmiş, yani borçlanabilecekleri söylenmiştir. Bu da bir nevi tüzel kişiliktir.
O halde fıkıhtaki şirketlerde tüzel kişiliğin olmaması bir zorunluluk değil, zaman ve maslahatla alakalı bir durumdur. Haram unsurların bulunmaması halinde tüzel kişiliğin kabul edilmesinde bir sakınca olmamalıdır.

Sözleşme/akit ile kurulan şirketler de fıkıhta farklı açılardan iki gruba ayrılır.

Şirketi oluşturan unsurlar açısından:

1.Şirket-i emval: Her iki tarafın da sermaye koyup, elde edilen kârın anlaştıkları oranda taksim edilmesidir. Buna sermaye şirketi de denir. Mesela inan, mufavada ve mudarebe şirketleri böyledir.

2.Şirket-i a’mal: Ortakların her birinin çalışma alanlarını belirleyip bir üretimde emekleriyle ortak olmalarıdır. Buna iş ortaklığı da denir. Sanayi şirketi böyledir.

3.Şirket-i vücuh: Sermayeleri olmadan ortakların halk nezdindeki kredileriyle bir ortaklık kurmalarıdır. Buna da itibar şirketi denebilir.

Diğerlerini gelecek yazımızda görelim.

#İslam
#Hukuk
#Şirket