“Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin”. Bu, Allah’ın yasak cinsinden bir hükmüdür. O’nun hükümleri emir ya da yasak şeklinde olur. Emrettiği şeyler farz, yasakladığı şeyler haramdır. Mümin böyle inanır. Bunların da farklı tonları ve dereceleri vardır.Haram bir şey aynı zamanda bâtıldır. Bâtıl, hak olmayandır. O halde hak ve bâtıl birbirinin zıddıdır. Hak hem gerçek hem de doğru anlamına gelir. Mutlak yani her bakımdanHakolan sadece Allah’tır. O’nun dışındakiler bir bakıma hak olabilir ama
“Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin”. Bu, Allah’ın yasak cinsinden bir hükmüdür. O’nun hükümleri emir ya da yasak şeklinde olur. Emrettiği şeyler farz, yasakladığı şeyler haramdır. Mümin böyle inanır. Bunların da farklı tonları ve dereceleri vardır.
Haram bir şey aynı zamanda bâtıldır. Bâtıl, hak olmayandır. O halde hak ve bâtıl birbirinin zıddıdır. H
ak hem gerçek hem de doğru anlamına gelir. Mutlak yani her bakımdan
olan sadece Allah’tır. O’nun dışındakiler bir bakıma hak olabilir ama her bakımdan hak olamaz. Bizim varlığımız haktır/gerçektir ama her bakımdan değil, geçici olarak ve hiç olmayana göre böyledir.
Resûlüllah (sa) Lebîd için: “Bu şairin söylediği en doğru söz, ‘Allah’ın dışındaki her şey bâtıldır’ sözüdür” buyurmuştu (Buhari). Bu hadis-i şerifte hem doğru hem gerçek bir arada kullanılmıştır. Her bakımdan hak olan Allah’tan başka bir varlığın bulunmadığı gerçektir/hakikattir ve böyle söylenmesi de doğrudur. Tabii, bundan vahdet-i vücuda bir kapının açılmayacağı da ayrı bir gerçekliktir. Çünkü eşyanın varlığı, dolayısıyla bizim varlığımız göreceli de olsa haktır/gerçektir.
Hak, Allah’ın buyurduklarıdır, bâtıl ise bunun zıddıdır, şeytan işidir. Allah hem şeytana hem insana hakkı ya da batılı seçme yetisi vermiştir.
Hakkı sözlükler şöyle tarif eder: “Her şeyi hikmetin gereği olarak var eden Allah, bâtılın zıddı, sabit ve gerçek olan, hikmete uygun olarak var olan, mesela ölüm haktır denir. Bir şeye tam olduğu gibi inanmak, ayrıca bir şeyi kullanma ve ondan yararlanma yetkisi. Yani yapılması ve edinilmesi meşru olan”.
Hakkın zıddı olan bâtıl ise şöyle tarif edilir: “Hak olmayan, aslı ve gerçekliği bulunmayan, yapılması hükümsüz olup boşa giden, meşru sayılmayan, bu sebeple yaptırım ya da cezayı gerektiren”. Çok cesur insana ‘batal’ denmesi de buradandır. Çünkü o kanını ve canını korkusuzca yok sayabilir.
H
ak varsa bâtıl yoktur, bâtıl varsa hak yoktur.
Tıpkı gece ve gündüz gibi. Onun için
“De ki, hak geldi, batıl yok olup gitti. Batıl yok olmaya mahkûmdur” (17/81) buyrulmuş olması, bâtılın yok olup gitmesi için hakkın var olması gerektiğine işaret eder.
Hak ortaya konmadan bâtıl yok olmaz, ya da bâtıl işlenmekte olduğu sürece hak gerçekleştirilemez demek. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: Bâtılı işleyenler sadece Allah’ın bir yasağına riayetsizlik etmiş, böylece geleceklerini tehlikeye atmış olmazlar, aynı zamanda hakkın gelmesine ve onun hakimiyetine de engel olurlar.
Mutlak anlamda hak Allah ve O’nun hükümleri ise, bâtılı işlemek de Allah’a ve O’nun hükümlerine kafa tutmak demektir. Bu sebeple Allah (cc) faizli işlemlerden vaz geçmeyenlerin, Allah ve resulü ile bir savaş halinde olduklarını bildirir.
Şimdi tekrar baştaki ayet-i kerimeye dönelim: “Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin.
Başkalarının malından bir parça yiyebilmek için günaha girerek kendi malınızı da bile bile yöneticilere aktarmayın” (2/188).
“Aranızda” dendiğine göre burada akla gelen karşılıklı ilişkilerdir. Yoksa bireysel haramlar da vardır. Ve demek ki bâtıl yollar başkasının hakkı olanı gasp etme sebebidir, onun için bâtılı irtikâp aynı zamanda kul hakkıdır.
Burada sözü edilen bâtıl yollar, bugünkü ifadesiyle haksız iktisap yollarıdır yani hak edilmemiş kazançlardır.
Cahiliyede olduğu gibi; gasp, hırsızlık, kumar, yetim malına tecavüz, garar yani aldanma riski yüksek alışverişler, rüşvet ve faizin her türlüsü bâtıl yolların başta gelenleridir.
“Yöneticilere aktarmayın” denen şey öncelikle rüşvettir ve ayet-i kerime işaret ediyor ki rüşvet de rüşvetle alınan şey de aslında alanın değil başkalarının hakkıdır. Ya da onlara aktarılan bu mal, bireylerin kontrol görevlerini yapmamaları sebebiyle yöneticilerin gasp ettiği haksız iktisaptır.
Herhangi bir görevliye, o görevde olmasaydı vermeyeceğiniz hediyeler de rüşvettir.
Ve “rüşvet alan da veren de ateştedir”.
Müslümanlar bu sayılan şeylerin haram olduğunu bilir ama bunların ortadan kalkması için gereken çabayı göstermezler, ya da gösteremezler. Çünkü şu anda faizin alternatifini bulmanın ilmini yapma ihtiyacı duymuyorlar ve bunun için bir gayret sarf edenleri de yetersiz. Neyin faiz olduğunu neyin olmadığını bile tam olarak bilemiyoruz. Eski bir reklamda söylendiği gibi: “Daha çook çalışmalıyız çoook”.
#Batıl
#haram
#Cahiliye
#rüşvet