“Hak bildiğin yolda yalnız da olsan…”

04:004/02/2018, Pazar
G: 18/09/2019, Çarşamba
Erol Göka

Psikolojik bakımdan sağlam insanların hayat karşısında taş gibi değil toprak gibi durduklarını, yaşadıkları her olayı duyguca sindirdiklerini cesur ve kabullenici oluşlarının yanı sıra başlarına gelen zorlayıcı yaşam olaylarını kişiselleştirmeden, genelleştirmeden, felaket tellallığı yapmadan salim kafayla düşünüp üstesinden gelmeye çalıştıklarını söyledik. Bir kez daha vurgulayalım.Yeterince sağlamlık gösteremeyen kimseler ise asla bu becerileri haiz değiller. Her kötü olayı kendi kafasızlıklarına

Psikolojik bakımdan sağlam insanların hayat karşısında taş gibi değil toprak gibi durduklarını, yaşadıkları her olayı duyguca sindirdiklerini cesur ve kabullenici oluşlarının yanı sıra başlarına gelen zorlayıcı yaşam olaylarını kişiselleştirmeden, genelleştirmeden, felaket tellallığı yapmadan salim kafayla düşünüp üstesinden gelmeye çalıştıklarını söyledik. Bir kez daha vurgulayalım.


Yeterince sağlamlık gösteremeyen kimseler ise asla bu becerileri haiz değiller. Her kötü olayı kendi kafasızlıklarına yoruyor, hemen “ah benim akılsız başım” diye dövünmeye başlıyorlar. Tüm belaların sözleşmişçesine gelip kendisini bulduğunu, gelecekte de böyle olacağını, zaten doğuştan talihsiz olduklarını söyleyip duruyorlar. Çevrelerindeki insanların yardım etmeye çalışmalarının önüne geçiyor, onları da bıktırıyorlar. Yeniden derlenip toparlanmaları, hayata kaldığı yerden devam edebilmeleri imkânlarını yok etmek için ne lazım gelirse yapıyorlar. İç dünyalarında umuttan eser bırakmayıncaya kadar ısrarla sızlanıyor, mızmızlanıyorlar.

Oysa psikolojik bakımdan sağlam olanlar, kanguru gibi umutlarını ceplerinde taşır, belaları bir engelli koşudaymışçasına zıplayarak geçmeye çalışırlar. Her umutlu insan gibi hayat karşısında gerçekçi ama bir o kadar kendilerine güvenlidirler. Bu arada umudu, umutla yaşamayı “dolduruş” sanan gafillerin umuttan bihaber olduklarını en çok psikolojik bakımdan sağlam olanların bildiklerini de şuracığa ilave edelim.

Sağlam psikolojili kişiler, hayatın onlar için sürekli engel çıkartacağının, hayatın iniş çıkışlarla dolu olduğunun öylesine farkındadırlar ki, akıllarının bir yerinde nereden tehlike gelebileceği ve geldiğinde alt etmek için ne yapmaları gerektiğiyle ilgili fikirler dolanır durur. Gerçekten hiç kopmadan başına gelen duruma umut kapısını hep aralık tutarak bir açıklama yapmaya çalışır ve bu arada yeniden denemek için güçlerini toparlamaya gayret ederler. Kendini temize çıkarmak için olaylarda hiç dahi bulunmaya insanları suçlamaya kalkmaz, hatayı en çok kendinde ararlar. “Hatasız kul olmaz” diye düşünürler. Elbette başına gelenlerde payı bulunduğundan emin olduklarını da kayda geçer, hafıza arşivine not düşerler. Vakti zamanı geldiğinde, neden böyle olduğunu sorumlulara sormak, duygularını ifade etmek isterler ama vakti zamanı geldiğinde...

Psikolojik bakımdan sağlam insanın en belirgin özelliği, sürekli belirtmeye çalıştığımız gibi, kendine olan güvenidir. “Hak bildiğin yolda yalnız da olsa yürüyeceksin”, onlar için vazgeçilmez bir yaşam düsturudur ama bu, kendisine yardım eli uzatanların, arkadaş ve dostların uyarılarını dikkate almadan dik başlı bir biçimde davranacağı manasına gelmez. Kendine güveni, daha ziyade azmine ve umuduna, iradesinin değiştirme gücüne inandığına işaret eder.

Hazır yeri gelmişken şu özgüven üzerinde biraz daha duralım. Kendi gücüne güvenmek, gücünün sınırları bilmemekle karıştırılmamalı. Gücünün sınırsız olduğunu düşünen, böyle bir zehaba kapılarak davranan insan sanıldığı gibi güvenli birisi değildir. Özgüven, insanın kendisine, benliğine güvenmesini, saygı duymasını ifade eder. Gurur ve kibir abidesi, şişinmeci, büyüklenmeci kişiliklerin balon yapmış egolarıyla hiç mi hiç alakası yoktur. Kendine güvenen kimse, başka insanlara da saygılı, barışıktır. Kendisinin de başkalarının da hata yapabileceği bilinciyle hareket eder.

Kendine güvenli insanlar, kim oldukları ve ne yaptıkları konusunda kendilerinden emin ve müspet bir bakışa sahiptirler. Başarılarından gurur duymasını bilir ama asla kibre kapılmazlar. İnsan ilişkilerini güç savaşları olarak görmez, sırf başarılı görünmek için taktiklere, oyunlara başvurmazlar.

Gerçekte kendine güvenmeyen, benlik saygıları düşük olanlarımız, olayların, kendileri hakkında başkalarının düşüncelerinin etkisiyle oradan oraya savrulurlar. Onların kendilerini iyi hissetmeleri, olayların ve insanların onlar hakkındaki değerlendirmelerinin hep olumlu olması halinde mümkündür. Kendilerine güvensiz, benlik saygıları az olan insanlar, kendilerini tam tersi gibi göstermeye çalışsalar da aslında içten içe her zaman başkalarından daha başarısız olduklarına inanırlar.

Kendilerine güvenli, özsaygısı yüksek olanlar, başka insanların başarıları karşısında da onları övmeyi, alkışlamayı elden bırakmazlar. Kimseyi aşağılamazlar. İnsanlardan gelen yıkıcı olmayan eleştirileri can kulağıyla dinler, onları ciddiye aldıklarını gösterirler. Özgüvenli duruşları, gelip geçici değil sebatkâr ve kararlıdır. Özgüveni düşük olan insanlarda gerçekte eksik olan da bu kararlılıktır. Zira özgüvenli insanlar, kararlarında kendi irade ve isteklerini esas alırlarken, diğerlerinin kriteri, başkalarının memnuniyetine dayanır, hep başkalarını memnun etmeye çalışırlar.


#SPikoloji
#Doğru
#Hakikat