Reuters haber ajansının son dakika olarak duyurduğu açıklamalar, dünyada çok ses getirdi. “Türkler zekice oynuyor, istediğini aldı” ifadeleri şüphesiz Türkiye’nin savaş yerine barışçıl diplomatik zaferini öne çıkaran tespitlerdi. Yunanistan’ın Doğu Akdeniz ve Ege’deki haksız hukuksuz şımarıkça dayatmalarına karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘diyalog’ stratejisinin savaş lobisine karşı kazanması şüphesiz Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege’deki politikalarının haklı ve hukuki olduğunun Batı ve AB ülkeleri tarafından da kabul gördüğünü ortaya koyuyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkel ve Macron ile el ele fotoğrafları Türkiye’nin büyük bir devlet olduğunun açık işaretlerini tüm dünyaya ilan ediyordu.
Ancak bu fotoğrafın mürekkebi bile kurumadan Ermenistan son derece provokatif bir askeri harekatla Azerbaycan’daki sivil yerleşim birimlerine saldırdı. Bilindiği gibi Ermenistan yalnızca 2 ay önce de 12 Temmuz’da Tovuz’a saldırmıştı. Son saldırıdan günler önce Cumhurbaşkanı İlham Aliyev uluslararası birçok platformda Ermenistan’ın yeni bir saldırıya hazırlandığı istihbaratını aldıkları konusunda dünyayı uyarmaya çalışıyordu. Bu çağrılar ile aynı zamanda Ermenistan’ı da bir anlamda ikaz ediyordu. Ancak gözü dönmüş Ermenistan yetkilileri bu çağrılara aldırmayarak 27 Eylül sabah saatlerinde Ermenistan-Azerbaycan cephe hattında, Azerbaycan sivil yerleşim birimlerine ateş açması emri üzerine çatışmalar başlamıştı. Azerbaycan ordusu karşı saldırı başlatmış ve bazı yerleşim birimlerini işgalden kurtarmıştı. Bu kez ava giden avlanacaktı. Nitekim Azerbaycan Savunma Bakanlığı Ermeni birliklerine ait 22 tank, 15 OSA uçaksavar, 18 İHA, hava savunma sistemleri ve Ermeni ordusunda görevli 550’den fazla askerin öldürüldüğünü duyurmuştu. Azerbaycan ordusu tarafından ağır yenilgiye uğrayan Ermenistan paniğe kapıldı. Azerbaycan Savunma Bakanlığı Basın Servisi Başkanı Albay Vagif Dargahli “Ermenistan askeri komutanlığı, cepheden kaçan askerlerine karşı silah kullanma emri vermesi ‘’ yenilginin boyutlarını gözler önüne seriyordu.
Bu gelişmeler üzerine Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Azerbaycanlı kardeşlerimizin öz topraklarını savunmasında yanlarındayız. Ermenistan derhal saldırılarını durdurmalı, yurt dışından getirdikleri paralı askerleri, teröristleri geri göndermeli ve işgal ettikleri Azerbaycan topraklarını boşaltmalıdır. Böylece ateşkesin, barışın, istikrarın önü açılmalıdır’’ açıklamasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı minvalde kararlı sözleri takip etmişti. İki devlet tek millet olarak Türkiye ve Azerbaycan bu kez Ermenistan’dan 30 yıl önce işgal ettiği tüm toprak ve şehirlerden özellikle Karabağ’dan çekilmesini istiyorlardı. Zira bu konuda BM’nin aldığı 4 karara 3 milyon nüfuslu Ermenistan hangi cesaretle uymuyor üstelik Azerbaycan’a yönelik saldırılarını devam ettiriyordu. Ermenistan hegemonik küresel güçler ve Batı’nın taşeronluğunu yapan bir terör devleti olma ötesinde bir varlık gösteremeyen bir ülke görünümündedir. Bu nedenle PKK terör örgütüne ve paralı askerlere kucak açmış Azerbaycan saldırılarında bu güçleri kullanmaktan çekinmemiştir. Ermenistan’ın arkasındaki güçler ise Azerbaycan ve Ermenistan savaşı veya gerilimini önlemek için yaklaşık 30 yıl önce kurulan Minsk Üçlüsü dediğimiz devletler Rusya, ABD ve Fransa olduğu biliniyor. Cumhurbaşkanımız Erdoğan bu devletlerin sorunu çözmemek için ellerinden geleni yaptıklarını şimdi ise akıl verdiklerini zaman zaman da tehdit ettiklerini ifade etmişti. ‘’Türkiye burada mı? Türk askeri burada var mı? Bunu söyleyenler güneyimizde, özellikle Suriye’nin kuzeyinde binlerce TIR silahı oraya taşıyanlardır” demişti. Aslında Ak Parti sözcüsü Ömer Çelik, CHP’de dış politikadan sorumlu Ünal Çeviköz’ün ‘Türkiye’den Azerbaycan’a silah yardımı yapıldığı ve söylentilere göre cihatçı grupların da Azerbaycan’a gönderildiği ifade ediliyor’ şeklindeki provokatif açıklamasını şiddetle kınamıştı. “Bu açıklama Türkiye karşıtı ahlak dışı bir provokasyondur. Ermenistan’ın Dışişleri Bakanı ve Moskova Büyükelçisi tarafından dile getirilen bu yalanların maksadı bellidir. CHP sözcüsünün eş zamanlı olarak bu yalanları ifade etmesi manidardır” demişti. Zira MSB Akar ‘’Barışçıl yollarla çözüm diyenler, ‘derhal ateşkes’ isteyenler, şimdi diyaloğu hatırlayanlar, Dağlık Karabağ ile Azerbaycan’ın yüzde 20’si işgal altındayken, Hocalı’da barbarlıkla, hak-hukuk tanımadan çocuk, kadın, yaşlı demeden binlerce masum insan katledilirken, milyonlarca insan evinden, yurdundan edilmişken 30 sene önce neredeydiler” ifadesine, Başkan Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in iki devlet bir millet olarak, Karabağ sorunu başta olmak üzere Ermenistan’ın 30 yıl önce işgal ettiği toprakları geri alma iradesine karşı yapılan açık bir tepki olarak görebiliriz. Türkiye ve Azerbaycan’ın bu konuda kararlı olarak devam edeceği yapılan açıklamaların tonundan anlaşılıyor. Bu kararlı tutuma Minsk Üçlüsü ülkelerin alacağı tavır ne olur? Özellikle Rusya, NATO’ya karşı oluşturduğu Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nü Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı kullanır mı? Bekleyip görelim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.