Telefonlarımızı mı dinliyorlar?

04:009/09/2020, Wednesday
G: 9/09/2020, Wednesday
Bülent Orakoğlu

Muharrem İnce’nin CHP’den ayrılarak bayram sonrası bir parti kuracağının ilk işaretlerini kamuoyu bu köşe vasıtasıyla öğrenmişti. Her ne kadar bu haberi kendi gazete yazarlarına mal etmeye çalışan yazarlarımız olsa da bunun bir önemi yok. Zira gerçeği kendileri biliyor ya önemli olan o. Yanlış anlaşılmasın bu konuda haber atlatma veya gazetecilik refleksi gibi bazı saplantılara asla prim vermedim vermem de. Ancak bu haberin medyaya yansıması sonrasında Sayın İnce ile yakın çalışma arkadaşları arasındaki

Muharrem İnce’nin CHP’den ayrılarak bayram sonrası bir parti kuracağının ilk işaretlerini kamuoyu bu köşe vasıtasıyla öğrenmişti. Her ne kadar bu haberi kendi gazete yazarlarına mal etmeye çalışan yazarlarımız olsa da bunun bir önemi yok. Zira gerçeği kendileri biliyor ya önemli olan o. Yanlış anlaşılmasın bu konuda haber atlatma veya gazetecilik refleksi gibi bazı saplantılara asla prim vermedim vermem de. Ancak bu haberin medyaya yansıması sonrasında Sayın İnce ile yakın çalışma arkadaşları arasındaki konuşmaları da yazmadan geçemeyeceğim. Zira bu açıklamalar kamuoyunda kafa karıştırmaya yönelik algı operasyonlarına son vererek gerçekleri ortaya çıkaracak. Muharrem İnce parti kuracağı haberinin bu köşede yayınlanması sonrasında yakın arkadaşlarıyla yaptığı toplantıda haberin nasıl sızdığı konusu tartışılmıştı. Dar bir kadro tarafından bilinen bu gerçeğin istihbarat kökenli bir yazar tarafından deşifre edilmesi üzerine ‘Acaba telefonlarımızı mı dinliyorlar’ sorusu ortaya atılmıştı? Bunun üzerine tarafıma konuyu intikal ettiren yakın arkadaş X haberi kendisinin sızdırdığını açıklamış veya itiraf etmişti. Bunun üzerine Muharrem İnce ‘Partiden ayrılacak milletvekilleri nasıl biliniyor o halde’ diye sormuştu. Çünkü o konu daha dar bir çevreyi kapsıyordu.

Muharrem İnce bilindiği gibi CHP’den ayrılmaması yönünde büyük baskılara maruz kaldı sonunda parti kurma meselesi ertelendi veya İnce tekrar Cumhurbaşkanı adayı olmak üzere “Bin Günde Memleket Hareketi”ni, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki en önemli kilometre taşlarından Sivas Kongresi’nin 101. yılında Sivas’tan yola çıkarak başlattı. Ben ise Muharrem İnce’nin 29 Ekim’de patlatacağı büyük bombanın ne olduğunu aynı yakın arkadaştan öğrenmeye çalışıyordum. 29 Ekim’de öncelikle Kılıçdaroğlu CHP’sini zora sokacak önemli bir bilgi mi vardı yoksa bazı çok okunan yazarların iddia ettiği gibi İnce “Gölge Kabinesini” mi açıklayacaktı. X arkadaş bu kez temkinliydi. Ya da 29 Ekim’de kamuoyu ile paylaşılacak büyük sır ona söylenmiyordu. Ancak bana genç CHP’lilerin parti içindeki bazı yolsuzluklardan rahatsız olduklarını bunu da kendilerine ilettiklerini bildirdi. İddialara göre “2008’de 1,8 milyon TL’ye kongre yapan CHP son Kongre’yi salgın sebebiyle seyircisiz yaptığı halde 12 milyon TL’ye çıkarmıştı”. X’e göre bu durum iddiadan öte kesin bir bilgi. Belgeli ve faturalı yolsuzluğa işaret ediyordu.

İNCE HABERLERİ İLE OKUR YANILTILIYOR MU ACABA?

Hürriyet gazetesi Okur Temsilciliği (Ombudsman) görevinden ayrılan ama halen mesleğine “Medya Ombudsmanı” olarak devam eden Faruk Bildirici ‘Son dönemde İnce haberleriyle okur yanıltılıyor’ açıklamasında bulunuyor.

Medya mahallesinde “yakınındaki kişi konuştu” diye yazıldığında aslında kendisinin konuştuğunun bilindiğini söylüyor.

Bildirici, “Yazılanların üslubu, bugüne değin yalanlamaması ve gazetecilik açısından gerekmediği halde ‘yakınındaki kişi’nin adının gizli tutulması Muharrem İnce’nin kendisini işaret ediyor. Böylece Muharrem İnce, ‘sözcüsü’ haline getirdiği gazeteciler aracılığıyla düşüncelerini topluma duyurup parti hazırlıklarıyla ilgili nabız yoklamış oluyor. Üstelik de hiçbir sorumluluk üstlenmiyor; ilerde bir sorun olursa ‘Karargâh rahatsız’ haberinde Genelkurmay’ın yaptığı gibi ‘Ben konuşmadım ki’ deyip işin içinden sıyrılabilir. O zaman da fatura gazetecilere kesilir. Okuru yanıltmaya dayalı bu yöntem Muharrem İnce bakımından yararlı olabilir ama gazetecilik açısından asla kabul edilemez” diyerek başta şahsım olmak üzere bu konuda yazı yazan tüm yazarları suçluyor veya uyarıyor.

Bu yazarlar arasında 28 Şubat cuntasının emirlerini ve iftiralarını birebir uygulayan post modern cuntacı Yalçın Bayer de bulunuyor. Kendisinin 28 Şubat sürecinde 1997-1998 yıllarında şahsım hakkında yazdığı iftiraları yine o günleri anımsayarak yaşadım. 28 Şubat sürecinde bilindiği gibi 21 üst düzey asker ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Dava istinaf mahkemelerinde sürüyor. ‘Karargah rahatsız’ haberi ile Genelkurmay’ı örnek gösteren Faruk Bildirici ve gazetenin üst düzey yöneticileri, 28 Şubat sürecinde üst düzey bir devlet görevlisine darbe ortamı içinde ve cuntanın verdiği bilgilerle X şahıslar üzerinden iftira atan bu şahsın yazılarının bunca yıl arşivde kamuoyuna açık tutulmasına nasıl göz yumdular? Bu yazıları yeni öğrendim ve okudum. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hukuki haklarımı sonun kadar kullanacağım. Bu durumu gazete üst düzey yönetiminin de dikkatine sunuyorum.

Hürriyet gazetesinde halen 28 Şubat’ın üst düzey cuntacıları ile ilişki içinde olan eski genel yayın yönetmenleri var. Bunları kim, hangi güç, neden koruyor? Sivil ayaklara operasyon yapılamaması neyin işareti, ne dersiniz?

#Muharrem İnce
#Telefon
#CHP