Dönemin ABD Başkanı Obama’nın bizzat açıkladığı Irak ve Şam İslam Devleti (DEAŞ) karşıtı stratejik planda, bu sefer Washington, DEAŞ’a karşı Avrupa-Atlantik ülkeleriyle birlikte hareket edecek Arap ülkelerini içeren geniş tabanlı bir koalisyon oluşturmaya öncelik verdiğini ifade etmişti. Bu koalisyonun temel stratejik hedefi, Ortadoğu ve dünya için tehdit teşkil eden DEAŞ’ın yok edilmesiydi. Arap Baharı projesinde ABD’nin hedefi sadece DEAŞ değildi şüphesiz. ABD kendi kurguladığı DEAŞ hamlesi ile Ortadoğu’daki enerji kaynaklarına dair tüm kararların ve tasarrufların son söz merciinin kendisi olduğunu gösterdi. DEAŞ sebebiyle ABD’den bağımsız olarak hareket edebilecek devletlere açık bir gözdağı verildi. Günümüzde de bu proje ABD tarafından Suriye İdlip’de HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) üzerinden uygulanmak isteniyor. CIA ve MOSSAD, İdlib’deki HTŞ’nin varlığını örgüte sızarak sürdürmek suretiyle 17 Eylül 2018’de Türkiye-Rusya arasında imzalanan Soçi mutabakatını tabiri caizse dinamitlemektedirler. ABD’nin HTŞ’yi terör örgütü listesinden çıkaracağına yönelik mesajları güvenilir kaynaklar tarafından ortaya atılmaktadır.
Varılan anlaşmaya göre, muhalif gruplarla Suriye hükümetine bağlı güçler arasında silahlardan arındırılmış bir bölge oluşturulacak, muhalifler bulundukları alanda kalacak ve ‘terör örgütleri’nin faaliyetlerini sonlandırmak için ise Ankara ağırlıklı Moskova ile birlikte çalışılacaktı. Diğer önemli bir madde de Soçi mutabakatı kapsamında, 15 Ekim’e kadar bölgede bulunan ve Türkiye’nin de “terör örgütü” kabul ettiği Heyet Tahrir el-Şam gibi El Nusra bağlantılı örgütler ile ağır silahların bölgenin dışına çıkarılması kabul edilmişti. Zirveden çıkan ve ABD’yi ilgilendiren önemli bir gelişme de Ruhani ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın PYD ve YPG’yi Suriye’nin geleceğine yönelik en büyük tehdit olarak görmeleriydi. İdlib düğümünün çözülmesi ardından yeni hedefin PKK/PYD’nin etkili olduğu Menbiç ve Fırat’ın doğusu olacağı konusunda fikir birliğine varılmıştı.
Erdoğan, gazetecilerin soruları üzerine, Putin’le yaptığı görüşmede Türk askerlerine yapılan saldırılar kapsamında Rusya’nın da verdiği hasarı ele aldıklarını söylemesi, Suriye ordusu güçlerinin saldırılarına Rusya’nın da katıldığını kaydetmesi dikkat çekti. Erdoğan’ın Rusya’yı da sorumlu tuttuğu saldırıları “katliam” olarak tanımlaması ve Suriye-Rusya ikilisinin ‘sivil halkı hedef aldığını’ vurgulaması Rusya’ya yönelik önemli bir mesajdı. Bu saldırıların gerçekleşmesinde İran destekli milislerin de rol oynadığını belirten Erdoğan, Rusya ile beraber diğer Astana Süreci ortağına da suçlama yöneltmiş oldu. Erdoğan’ın, “Mehmetçiklerin kanının döküldüğü bir yerde, kendini ne kadar büyük görürse görsün, hiç kimsenin güvende olamayacağını da burada açıkça söylüyorum” sözleri ise Putin’i hedef almıştı.
Rusya ise yaptığı açıklamada İdlib’de yaşanan gerginlikten Türkiye’yi sorumlu tuttu. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova “Bugün yaşananların nedeni olarak Türkiye’nin 17 Eylül 2018’deki Soçi mutabakatına kronik bir şekilde uymamasını ve Ankara’nın asker göndermesini görüyoruz” şeklindeydi. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov da Türkiye’nin “İdlib’de teröristleri etkisizleştirme sözünü” yerine getirmediğini iddia etti.
İdlib, ABD’nin başını çektiği Körfez çetesi, Rusya ve Suriye’nin tüm rejim karşıtlarını HTŞ ve El-Kaide orijinli terör örgütlerinin belirli bir strateji ile sürülerek toplandığı bir bölge durumuna özellikle getirildi. Türkiye Soçi mutabakatı gereği terör örgütlerini elimine etmek isterken Rusya ve rejim bir plan dahilinde ılımlı rejim karşıtlarını çoluk çocuk demeden devamlı bombalayarak ılımlı ve radikal terör örgütlerinin ayrıştırılmasını engelledi. Diğer taraftan CIA, MOSSAD, GIP (Suudi Arabistan) istihbarat birimlerinin terör örgütlerine sızarak bölgede kaos stratejileri yaratması ABD ve Rusya’nın desteklediği PKK/PYD’nin, yine Rusya’nın desteklediği Esed rejiminin güçlü bir şekilde masaya oturması içindi. Türkiye’ye minimal bir rol verilmek istenmesi üzerine bilindiği gibi TSK kısa bir süre önce İdlib’e girdi. Oyun büyük, Türkiye’yi HTŞ ve bazı terör örgütlerini Soçi mutabakatı gereği İdlib’de etkisiz hale getirmemekle suçlayanlar, Türkiye’nin masaya güçsüz bir şekilde oturmasını istiyorlar. Erdoğan Putin, Macron ve Merkel ile diplomatik kanalları zorluyor. Dileriz ki Putin, Soçi mutabakatını bozan ülkeleri bu kez görür ve Soçi mutabakatında terör örgütleri ve rejim muhaliflerini birbirinden ayırarak kabul ettiğini bu konudaki imzasını hatırlar ve kendine gelir. Ancak unutulmasın ki “Zor oyunu bozar”.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.