Bu iddia gazeteci-yazar Murat Yetkin’e ait. Üstelik 30 Mayıs’ta kaleme alınmış “Endişe verici gelişmeler” başlığıyla. Türkiye’de son yaşanan gelişmelere dikkat çekiyor. Devlete meydan okumadan tutun da Başkan Erdoğan’ı iki asker arasında eli kelepçeli olarak karikatürize ederek darbe çığırtkanlığı ve FETÖ destekçiliği yapan aşağılık gazete ile Başkan Erdoğan’a hakaret tahkir ve tezyif edilmişti. Kovid-19 virüsünün yayılmasını engelleme amaçlı camilerde toplu namaz kılınması yasağına karşı gelen Alparslan Kuytul bu kez de provokasyonlarına namazı alet etmişti. Polis bu provokatif eyleme haklı olarak müdahale etmişti. Cübbeli Ahmet Hoca, Kuytul’a tepki göstererek sen AJAN MISIN, PROVOKATÖR MÜ? sorusunu sormuştu. Diyanet İşleri Başkanlığının 15 Temmuz darbesi sonrasında hazırladığı tarikatlar raporunda Kuytul’un devlet karşıtlığı söylemi, darbecileri PKK ve FETÖ’yü savunmaya kadar götürdüğü iddia edilmişti. Kuytul tipi tarikat görünümlü yapıların finans kaynaklarının ve sosyal medyayı kullanmaktaki tecrübe ve maharetlerini nasıl kazandıklarının araştırılması çok önemli. Zira sahte hesaplarla yapılan kışkırtmalarda Türkiye’de de ABD ‘de olduğu gibi KAOS ve sokak hareketleri ile iç çatışmaların çıkarılmasına çalışılıyorsa da şu anda bu imkansız. Zira Türk Devleti, kovid-19 salgınında inanılmaz başarılara imza attı. Devlet Başkanı Erdoğan’dan Sağlık Bakanı’na ve en alt birimde çalışan sağlıkçılara kadar Türk Milleti bu kadro ile iftihar ediyor. ABD’de ise Batı’da olduğu gibi birçok devlet sınıfta kaldı. Sağlık alanındaki başarısızlıklar ve yetersizlikler Toplumsal olayları ve sokak hareketlerini tetikleyerek ABD başta olmak üzere BATI’yı etkisi altına aldı. Bu nedenlerle Türkiye’de neden ve nereden tezgahlanırsa tezgahlansın darbe tehdidi çok zayıf bir ihtimal olarak gözüküyor.
Sayın Yetkin’e göre, “Gelişmeler adeta ikinci bir Ergenekon sürecinin başlatıldığı kuşkusuna yol açıyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı her gün çıkıp kendisini devirme amaçlı bir darbe ihtimalinden söz ediyor”. Bulunduğumuz konjonktürde yaşanan gelişmeleri olayları ilk Ergenekon operasyonları öncesine benzeten Yetkin “İlk Ergenekon operasyonlarında da böyle bir çeteleşme olduğunu gözlüyor, tahmin edebiliyordum. O zaman Jandarma Komutanı olan Orgeneral Şener Eruygur ile 2003 Aralık ayında, makamında darbecilik tartışması yapmış ve bunu da yazmış bir gazeteciyim” diyor. 2004-2005 yıllarında bir değil, iki defa kendisini o çevrelerle toplantıya davet eden ve ikinci defa yaptığı daveti “Beni böyle işlere bulaştırma” tepkisiyle, sertçe reddettiğim kişinin şu anda devletin en üst katlarında baş danışmanlık yaptığını, duyup kayda almak isteyen savcı varsa ifade vermeye hazır olduğunu söylüyor. “Böyle bir çeteleşmenin varlığını bilmek, daha sonra Fethullahçı savcı ve hâkimlerin onu bambaşka bir şekle sokup devlet içinde Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ dahil, siyasi bir tasfiyenin aracı yapıp, kendi darbe tertiplerinin mıntıka temizliği olarak görmeme engel değildir” ifadesi aslında yargıda bu konuda alınan çok önemli karaları etkisiz kılma özelliğini taşırken Ergenekon terör örgütünün var olduğunu ve halen faaliyette bulunduğunu gözler önüne seriyor.
Yargıtay’ın Ergenekon yoktur kararı 22 iddianameden oluşan davada suçsuzların yanında suçluların da aklanmasına yol açmıştı. Bu durum devletin üst yetkilileri olmak üzere kamu vicdanını tatmin etmemiş, bu karar eleştiri bombardımanına tutulmuştu. Burada sorulması gereken en önemli soru hangi Ergenekon’u kastettiğimiz olmalı diye düşünüyorum. Bir tarafta NATO’nun gölge ordularının Türkiye versiyonu olan eski Ergenekon’u mu, diğer tarafta FETÖ kumpası için oluşturulan yeni Ergenekon’u mu? DEV-Sol tarafından 1991 yılında bir suikastla öldürülen emekli general Memduh Ünlütürk, Ergenekon’un 50’li yıllarda, Kıbrıs’taki Türk’leri korumak için Turgut Sunalp başta olmak üzere pek çok askerin katılımıyla kurulduğunu, 1960 sonrası Türkiye’ye taşındığını açıklamıştı. FETÖ’nün kurguladığı kumpas amaçlı Ergenekon operasyonlarının faaliyete geçme tarihi ve arka planı ise eski İstihbarat Başkanı Sabri Uzun tarafından açıklanmıştı. Uzun’a göre önce 2001 daha sonra 2006 yıllarında halen FETÖ’den tutuklu şube müdürü Recep Güven, kumpas Ergenekon soruşturmalarında göz altına alınacak kişileri içeren operasyon planı ve şemalarını kendisine iki kez onaylatmak istemiş, ancak kendisi inandırıcı olmadığı gerekçesiyle operasyon izni vermemişti. Sabri Uzun’dan sonra FETÖ kumpas operasyonlara 2007 yılında başlatılmıştı.
Silivri’de Ergenekon davasına bakan FETÖ’cü mahkeme savcısının davanın önemli tanıklarına Ergenekon ismini hangi tarihte duydukları veya tespit ettikleri konusundaki zorlayıcı sorularının kumpasın açığa çıkmamasına yönelik olduğu aşikar. Zira Ergenekon isminin kumpas operasyonların başlatıldığı 2007 tarihinden önce bilenler Erol Müterrecimler gibi tevkif edilip susturulmuşlardı. Gazeteci Yetkin’in de tespit ettiği gibi Silivri’de FETÖ’cü savcı ve hakimler, 1950’li yıllarda kurulan Kontrgerilla veya Ergenekon yapısını 2006 yılında kurdukları yeni Ergenekon terör örgütü vasıtasıyla sulandırarak Türkiye’nin bu derin yapı ile hesaplaşması engellenmişti. (Devam edeceğiz).
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.