Haziran ayı içinde ABD’nin Minnesota eyaletinin en büyük kentlerinden Minneapolis’te siyah bir adamın polis tarafından gözaltına altına alınırken boğazına basılması sonucu hayatını kaybetmesi ırkçılık tartışmaları ve gerilimiyle ülke çapında protestolara yol açmıştı. Floyd’un hayatını kaybetmesinin dördüncü gününde olaylar Minneapolis, Saint Paul, Chicago, Los Angeles ve Memphis’in ardından Atlanta ve New York başta olmak üzere 30 il’e sıçradı. 10 ilde sokağa çıkma yasağı getirildi. Philadelphia’daki gösterilerde çıkan çatışmalarda 13 polis yaralandı, en az 35 kişi gözaltına alındı. Kentte bazı dükkanlar yağmalandı, polis araçları kundaklandı. Koronavirüsün bulaşma riski ve sosyal mesafe sebebiyle ülke çapına yayılmaz denen protestolar New York’un neredeyse her bölgesinde gerçekleşirken, Brooklyn’de olaylar içinden zor çıkılacak bir hale geldi. Zira neredeyse 77 gündür hayatın durduğu, yaklaşık 30 bin kişinin hayatını kaybettiği, insanların işlerinden ve hatta evlerinden olduğu şehirde sabır taşının çatlayacağı aşikardı. Dört gündür yaşananlar Covid-19 endişesini aldı ikinci sıraya attı. New York’ta çeşitli sosyal medya ağlarından New Yorklulara yayılan mesajlarda, protestolara maskesiz gelinmemesi sosyal mesafeye dikkat edilmesi ve hatta kimliksiz yola çıkılmaması iletiliyordu.
ABD Başkanı Donald Trump, önce olayın videosunu “şoke edici” bulduğunu açıkladı ve soruşturma açılması talimatı verdi. Ancak daha sonraki günlerde Trump’ın eylemcileri “eşkıya ve çete” olarak nitelendirmesi ve yağmalama olursa güvenlik güçleri tarafından ateş açılabileceğini söylemesi manidardı. Trump’ın aniden göstericilere karşı bu kadar aşırı sertleşmesi ne anlama geliyordu. Olayların büyümesinden dolayı mı “çetelerin gösterilere egemen olmalarına izin veremeyeceğini” açıklamıştı. Ancak daha sonraki gelişmeler Trump’taki ani değişimin ipuçlarını veriyordu. Olay tamamen 3 Kasım Başkanlık seçimi ile direkt irtibatlıydı. 3 Kasım’da yapılacak Başkanlık seçimlerinde Demokratların adayı Biden, Trump’a yaklaşık 10 puan fark atmışken olaylar sonrasında fark hızla kapanmaya başlamıştı. Yapılan kamuoyu araştırmalarında siyahi gencin polis tarafından öldürülmesi nedeniyle yapılan sokak gösterilerine halk desteğinin yüzde 61’den yüzde 48’e gerilemesi bu artışın nedenini açıkça ortaya koyuyordu. Amerikan kamuoyunun büyük bir bölümü huzur ve güvenlik istiyordu. Bu çatışma ortamının bitmesini arzu ediyorlardı. Trump 2016’da başkan seçilmesinden bu yana ABD’de görülen en büyük şiddet olaylarından “yağmacıları, anarşistleri ve radikal solcuları” sorumlu tuttu. ABD’deki antifaşist hareketi Antifa’yı “terör örgütü” ilan edeceklerini açıkladı. Trump bu kesimleri, George Floyd’un anısına saygısızlık yapmakla suçladı ve “Öfkeli bir kalabalık adaleti tesis edemez” dedi. Demokrat Parti’nin başkan aday adayı Joe Biden ise gösterilerde şiddete başvurulmasını kınadı. Biden ayrıca “Polis şiddetine ve gaddarlığına karşı protesto gösterisi düzenlemek demokratik bir haktır ve gereklidir” dedi. Biden, Trump’ı da, açıklamalarıyla “bağnazlığa oksijen vermekle” suçladı.
11 Eylül 2001 tarihinde Pentagon ve ikiz kulelere yapılan terör saldırılarında 3 bini aşkın kişi ölmüştü. Dönemin ABD Başkanı George W.Bush yaptığı ilk açıklamasında “Bu saldırı ülkemizin demokratik sisteminedir. Demokrasimizden nefret ediyorlar. Sistemimizi değiştirebileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar” demişti. Zaten bir noktadan sonra Bush yönetimi de, halkı “tarihin kritik bir döneminde düşmanla savaşın özgürlük demokrasi ve insan hakları ile kazanılamayacağı” konusunda ikna etme çabaları sonucunda ‘Patriot Act (Vatansever Yasası)’ adlı “güvenlik yasa paketi” böylesi bir ortam ve zihniyetin ürünü olarak ortaya çıkmıştı. Amerikalılar güvenliklerini özgürlüklerine tercih etmişlerdi.
Trump Amerikalıların bu refleksine hitap ederek, özgürlük-güvenlik dengesinde Floyd’un polis tarafından öldürülmesiyle ortaya çıkan olayları güvenlik güçleri ile zor kullanarak önlemesiyle güvenlik boyutunu öne çıkarırken, Demokrat Biden’in “Polis şiddetine ve gaddarlığına karşı protesto gösterisi düzenlemek demokratik bir haktır” söylemini de boşa çıkarmıştı. Amerikalılar bu kez de güvenliği özgürlüklerine tercih etmiş görünüyorlar. Zaman yeter mi bilinmez ama Demokratlar için artık Başkanlık çantada değil. Ortada görünüyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.