28 Şubat’ta suikastlara kurban giden sivil ve askerlerin listesi hangi üst düzey komutanda ele geçirildi

04:003/03/2021, Çarşamba
G: 3/03/2021, Çarşamba
Bülent Orakoğlu

28Şubat darbe süreci, 1989 Aralık ayında dönemin MİT Müsteşarı Teoman Koman’ın, Başbakanlık’a gönderdiği yazıyla fiilen başlamıştı. 1990’lı yılların başından itibaren laik kimliğiyle tanınan sembol isimlere suikastlar düzenlenmeye başlamıştır. Faili meçhul cinayetler tırmanmaya başlamış, kamu kurumlarında geniş kapsamlı tasfiye ve kadrolaşma başlatılmıştır. 1993-1994’lerde tırmandırılan terör eylemleri, ‘laik-anti-laik’, ‘Alevi-Sünni’ çatışması denemeleri, bu tarihlerde darbe planlandığının açık

28Şubat darbe süreci, 1989 Aralık ayında dönemin MİT Müsteşarı Teoman Koman’ın, Başbakanlık’a gönderdiği yazıyla fiilen başlamıştı. 1990’lı yılların başından itibaren laik kimliğiyle tanınan sembol isimlere suikastlar düzenlenmeye başlamıştır. Faili meçhul cinayetler tırmanmaya başlamış, kamu kurumlarında geniş kapsamlı tasfiye ve kadrolaşma başlatılmıştır. 1993-1994’lerde tırmandırılan terör eylemleri, ‘laik-anti-laik’, ‘Alevi-Sünni’ çatışması denemeleri, bu tarihlerde darbe planlandığının açık işaretlerini taşımaktadır.

1995 seçimlerinde, Refah Partisi’nin birinci olmasıyla, darbe süreci yeniden hız kazanmıştır. Darbeye hazırlık amacıyla, ikinci ve üçüncü sıradaki iki partiye, zoraki koalisyon hükümeti kurdurulmuştur. Kurulduktan üç buçuk ay sonra dağılan ANAYOL koalisyon hükümeti döneminde, (bu hükümetin dağılmasından sonra) Refah Partisi’nin içinde olacağı (müstakbel) hükümeti düşürmenin altyapısı hazırlanmıştır. Cumhurbaşkanlığı eski Başdanışmanlarından emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi TSK içindeki iç temizliğin 1993’te başladığına dikkat çekiyor. 28 Şubat, inançlı kadroların tasfiyesine yönelik 1993’te başlayan bir süreçti. 16 Mayıs 1993’te Özal’ın koltuğuna oturan Demirel, İsmail Hakkı Karadayı ile 1. Ordu Komutanı iken İstanbul orduevinde görüştü. Teamüllere aykırı bir şekilde Doğan Güreş’in görev süresi uzatılırken Genelkurmay Başkanı olması gereken Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhittin Fisunoğlu emekli edildi. Bu şekilde Karadayı’nın önünün açılması sağlandı.

1993 yılı sadece Özal’ın kalp krizi !!!, Mumcu ve Eşref Bitlis’in suikastlar ile ortadan kaldırıldığı; 33 erin katledildiği, Sivas’ta 37 kişinin katledildiği adı koyulmamış bir darbeye işaret etmiyor. 1990’lı yıllardan başlayarak 1997-28 Şubat darbesine giden yolda tuğgeneraller İsmail Selen, Hulusi Sayın, Bahtiyar Aydın, Temel Cingöz, eski MİT Müsteşarı Orgeneral Adnan Ersöz vs DEV-SOL tarafından katledilerek 28 Şubat’a giden yola yeşil ışık yakılıyor. 28 Şubatçı cuntanın Ankara 13’ncü Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandıkları süreçte ilk iddianamede önemli bilgi ve iddialar ortaya atılmıştı. Dönemin Genelkurmay Psikolojik Harekat Dairesi Başkanı Oğuz Kalelioğlu’nun ev aramasında suikastlara kurban giden sivil ve askerlerin isim listesi ele geçirilmişti. 77’den 83’e kadar numaralandırılan ‘Sayın Komutanım’ ibaresi ile başlayan ve ‘Arz ederim’ ibaresiyle son bulan el yazısı dökümlü 11 Şubat 2013 tarihli 2 sayfadan oluşan araştırma tutanağında !!!! (Tutanak el ile yazılmış 28 Şubat cuntasının arkada iz bırakmama stratejisi gereği tutanağın neden imha edilmediği araştırılmamış anlaşılan.) siviller ve askerler ayrı ayrı listelenmiş. Listede suikasta kurban giden sivillerin isimleri “Turgut Özal, Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, Adnan Kahveci, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi ve Hrant Dink” şeklinde belirtilirken, askerlerin isimleri de “Oramiral Kemal Kayacan, Orgeneral Adnan Ersöz, Korgeneral Hulusi Sayın, Korgeneral İsmail Selen, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Tümgeneral .... (Temel) Cingöz ve Orgeneral Eşref Bitlis”ten oluşuyor. Anlaşılan 28 Şubat’a giden kilometre taşları küresel güçlerle birlikte adım adım tezgahlanmış. 28 Şubat’ta Demirel - Karadayı arasındaki dostluğun sırrı ise darbe kardeşliğiymiş. Demirel’in 28 Şubat darbesinin 1 numarasını neden devlet üstün hizmet madalyası ile ödüllendirdiğinin sırrı da bu şekilde aydınlanmış oluyor.

Hatırlanacağı üzere, Türkiye, 28 Şubat’a giderken, hükûmet ortağı DYP’de büyük bir istifa depremi yaşandı. 47 DYP’li bakan ve milletvekilinin istifası hem partinin başındaki Tansu Çiller’i hem de hükûmeti zor durumda bıraktı. Bu isimlerin büyük bir bölümünün devrin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e yakın olması dikkat çekiyordu. Aslında o dönemde sadece DYP’de değil, Meclis’teki diğer partilerde de aynı şok vardı. Âdeta bir milletvekili transferi furyası yaşanıyordu. İstifacı vekiller, bir süre sonra Hüsamettin Cindoruk’un liderliğinde Demokrat Türkiye Partisi’ni (DTP) kurdu. Dönemin başbakanı Necmettin Erbakan ise istifaların arkasında rüşvet, baskı ve tehdit olduğunu ileri sürdü. Aslında Demirel’e en yakın bakanlardan İsmet Sezgin’in bürosunda resmen bir milletvekili pazarı kurulmuştu. O dönem bu büroda görevli olan X şahsın medyaya yaptığı açıklamalar “Yeni bir Güneş Moteli skandalı” ile karşı karşıya olduğumuza işaret ediyordu. İsmi bizde mahfuz istifacılardan bir DTP milletvekili “Demirel’in istifalarda etkisi oldu mu” sorusuna aynen şöyle diyor: O da rejisördü, her zamanki gibi. Demirel bence bu sürecin tam da göbeğindeydi. Ona göre, DTP ‘parayla’ kuruldu. Bu partinin kurulması özel bir operasyondu.

28 ŞUBAT’IN GEREKÇESİ NEYDİ?

28 Şubat’ta harika bir işçilik yaptılar. Fadime’yi sokaktan alıp başına türbanı geçirdiler, olay birden irtica tehlikesine dönüşüverdi. Tam bir toplumsal mühendislik ve manipülasyon. Olayların perde arkasına baktığınızda en önemli sebeplerinden biri D-8 ve havuz sistemini kuran ve bunları uygulayan bir hükûmetin ülkeyi yönetmeye başlaması. Cumhuriyet tarihinde Atatürk’ten sonra kurulan en mübarek hükûmetti . Yani nitelikli hırsızların bu zavallı halktan çalarak yurtdışına kaçırıp tekrar bu halka borç vermesi ile elde ettiği yüksek faiz dönemini bitirdiği ve milli para sistemine geçme çalışmalarını başlattığı için küresel güçlerce Refah-Yol’un yıkılmasına karar verildi. Ve içerideki işbirlikçi cunta ile REFAH-Yol iktidarı devrildi.

#28 Şubat