15 Temmuz, emperyalizmin uşaklığını yapan FETÖ’cü hainlerin Türkiye’de iç savaş çıkarmaya yönelik darbe görüntüsü altında ülkemizin ulusal güvenliğini hedef alarak işgal edilmesine zemin hazırlanmasına yönelik küresel bir saldırıdır. 15 Temmuz milletin devletine sahip çıktığı Türk ulusunun yeniden diriliş destanıdır. 1-2 gün sonra 5’inci yılına gireceğimiz ikinci kurtuluş savaşımızın kazanıldığı tarihtir. Bu vesile 15 Temmuz şehitlerini bir kez daha rahmet ve minnetle anarken gazilerimize sağlık sıhhat ve şükranlarımı sunarım. 15 Temmuz saldırısının üzerinden geçen 4 yılda Türkiye olarak başta Türk ordusu, yargısı ve emniyet teşkilatı başta olmak üzere diğer kamu kurumlarına sızan kalkışma hareketine katılan bu hainlerin büyük kısmını yargı önüne çıkararak hesap sorduk. Bu zaman zarfında kılcal damarlarımıza kadar sızan bu örgütün arkasındaki ülkeleri açık olarak tespit ettik. Örgüt hakkında çok önemli bilgi arşivimizi oluşturduk. 15 Temmuz’da isyancı FETÖ’cü askerlerin darbe veya kalkışma teşebbüslerinde ilk kırılma noktasının Fetö’cü askerlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesini ele geçirememesi ile yaşandığı çok açık. ABD medyasının darbenin başarılı olmamasını Sayın Cumhurbaşkanımız’ın öldürülememesine bağlayan iddialarını esefle ve nefretle okuduk. Kalkışmanın kırılmasındaki ikinci büyük neden ise milletimizin bu vatan hainlerine karşı sokaklara çıkarak darbecilere karşı koyması olduğunu biliyoruz. Kalkışmanın kırılmasındaki üçüncü büyük neden ise Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın ele geçirilememesi ve ÖKK Fetö elebaşı Semi Terzi’nin Aksakallı paşanın emriyle Ömer Halis Demir tarafından öldürülmesi ile yaşanmıştı. Halis Demir de FETÖ’cüler tarafından olay yerinde şehit edilmişti. İsyancı FETÖ’cüler tarafından Türksat uydusunun ele geçirilememesi, 17/25 Aralık başarısız darbe girişimlerinde polis ve yargı içindeki FETÖ’cülerin tasfiyesi. 17/25 Aralık’ta FETÖ’nün diğer cemaatlerin cazibe merkezi haline gelmesinin engellenmesi de kalkışmanın başarısız olmasının önemli nedenleri arasındaydı. Ancak kalkışmanın kırılmasında çok önemli bir neden daha var ve bu konu bildiğim kadar hiç yazılıp çizilmedi.
21.12.2011 tarihinde TBMM yerleşkesindeki Muhafız ve Tören Taburu, düzenlenen törenle Meclis’e veda etti. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, gönderden indirilen tabur flamasını ve şükran plaketini, Tabur Komutanı Piyade Yarbay Mehmet Ali Şenkara’ya teslim etti. TBMM Teşkilat Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle TBMM’de bir nöbet değişimi gereği doğduğunu ifade eden Çiçek, sözlerini şöyle tamamladı:
“91 yıldır Meclisimize şanla şerefle hizmet veren askerlerimizin Meclis’i koruma görevleri sona erdi. Günümüzde güvenlik hizmetleri çok çeşitlendi. Artık güvenlik hizmetleri emek yoğun olmaktan çıkmaya başladı. Teknolojik yeniliklerin getirdiği imkanlar, güvenlik hizmetlerini merkezileştirmeye başladı. İnsan ve çevre güvenliğinde kameralı takiplerin ağırlığı arttı. Bugün TBMM yerleşkesinin güvenliğinde onlarca kamera hizmet vermektedir. Nöbet noktalarında eskisi gibi insan bulundurmak gerekmiyor. Meclis çevresi gece gündüz kameralarla takip edilebiliyor. Dolayısıyla yoğun bir koruma zinciri artık gerekli değil. Üstelik uzunca bir süredir askerlerimizin koruma hizmetlerindeki varlığı sembolik denilecek düzeye inmişti. Bu nedenle TBMM Muhafız Taburu’nun görevi sona ermişti.
15 Temmuz gecesi başlatılan ve 16 Temmuz sabahı etkisiz hale getirilen darbe girişimi ve Meclis’e yönelik saldırılara karşı 2’nci kez Gazi olan Meclisimiz tek yürek bir duruş sergiledi. Darbe girişimi duyulur duyulmaz TBMM’ye gelen TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın çağrısıyla bakanlar, grup başkanvekilleri, milletvekilleri ve görevliler hızla TBMM’de toplandı. TBMM Başkanı İsmail Kahraman, AK PARTİ, CHP ve MHP Grup başkanvekillerini Divan’a davet ederek Genel Kurul’u açtı. TBMM Başkanı ve Meclis’te bulunan tüm milletvekilleri darbeyi kınayan konuşmalar yaptılar. Darbeye karşı ortak bir bildiri hazırlandı. 2’nci kez Gazi olan Meclisimiz; Başkan’ıyla, milletvekilleriyle, personeli ve güvenlik görevlileriyle sabaha kadar tek yürek ve tek vücut olarak mecliste durmuştu. TBMM’sinden Türkiye’nin dört bir yönüne vekiller konuşma yapıyor, millete Meclis’in duruma el koyduğu mesajını veriyorlardı. Eğer TBMM Muhafız Alayı Allah’ın bir lütfu olarak 21. 12. 2011 tarihinde TBMM Teşkilat Kanunu’nun yürürlüğe girmesi nedeni ile kaldırılmamış olsa FETÖ’nün bu tabura da sızması kuvvetle muhtemeldi. Bu durumda 15 Temmuz’da TBMM’ye koşan milletvekillerinin darbeci FETÖ askerleri tarafından gözaltına alınmaları söz konusu olabilirdi. Veya milletvekillerinin TBMM’ye giderek Türk milletine ve dünyaya olumlu mesaj verme imkanları olmayabilirdi.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.