Türkiye, bir kez daha, küresel sistemin (Faiz lobisi) ekonomik saldırısı ile yüz yüze kaldı. Uzmanların dolardaki yüksek artışın hiçbir ekonomik veriyle açıklanması mümkün değil görüşünü paylaşmaları önemli ve dikkat edilmesi gereken bir husus doğrusu! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da geçtiğimiz gün kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada “Ülkemizi denklemin dışına itmek için kur ve faiz üzerinden oynadıkları oyunu görüyoruz. Biz aynı oyunu terör örgütleri ile mücadelemizde gördük, karşı atağımızı yaptık ve başardık. Aynı oyunları darbe girişiminde gördük, milletimizle beraber direndik ve başardık. Güçlü bir duruş sergileyerek girdiğimiz her mücadeleden alnımızın akıyla çıktık. Milletimiz ile birlikte bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkaracağız” ifadelerini kullanmıştı. Başkan Erdoğan’ın “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” ilan etmesi sonrasında dolardaki artışı manipülasyon için kullanan, spekülasyon peşinde koşan küreselcilerin iç piyonları FETÖ’cüler başta olmak üzere, PKK’lılar etki ve nüfuz ajanları, CHP başta olmak üzere muhalefet partileri sosyal medyada operasyona girişerek 5’inci kol faaliyetleri ve asparagas haberlerle panik havası yaratmaya çalışarak, sevinçle bayram yapıyorlar. Hatta Başkan Erdoğan’ı istifaya çağıranlar bile oldu. Doların yükselişini bahane eden bazı gruplar da sokağa çıkarak “Siyasi tutsaklara ve Kürt halkına özgürlük” sloganları ile 28 Şubat sürecinde gördüğümüz tencereli tavalı protesto gösterileri yapıyor. Kılıçdaroğlu, Akşener, Babacan, Davutoğlu Karamollaoğlu’ndan oluşan ‘Zillet İttifakı’ ise acil erken seçim istiyor. Hatta AK Parti iktidarını istifaya çağırmak için müşterek miting bile planlıyorlar.
Türkiye’ye döviz silahı ile saldıran küreselcilerin Türkiye’deki iç piyonlarının en önemli argümanlarından biri dolardaki yükseliş nedeniyle hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısından dolayı zor durumda kalan geniş bir kitle, ‘Zillet İttifakı’ tarafından insafsızca istismar edilerek Cumhur İttifakı suçlanıyor. Ancak döviz kurlarındaki yükselmenin ekonomik gerçeklerle değil, Türkiye’ye yönelik finans operasyonlarıyla ilgili olduğu hususunda yüz binler sosyal medya hesaplarından “Ekonomik operasyona geçit vermeyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz, ‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’nı kazanacağız, devletimizin yanındayız” mesajları ile Cumhurbaşkanı ve Cumhur İttifakı’na desteklerini açıklıyorlar. Milletimiz tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi Yenikapı ruhu ile devleti ile kenetlenmiş durumda.
Türkiye geçmiş yıllarda da darbe ve kritik süreçlerde küresel sistemin kontrolündeki ‘faiz lobisi’nin ekonomik saldırılarıyla karşı karşıya kalmıştı. Şüphesiz en önemli ve büyük saldırı 28 Şubat sürecinde yaşanmıştı. 28 Şubat post modern bir askeri darbe olarak nitelendirilmekle birlikte büyük ölçüde finansal çıkar çatışmaları tarafından tetiklenmiş olduğundan esas itibarıyla post-modern finansal bir darbe olarak da tanımlanabilir. Çünkü 28 Şubat’ın başlı başına Türk ekonomisine verdiği zarar o derece büyük olmuştur ki Türkiye, bu süreçte küresel bir finans operasyonu ile (faiz lobisi) ekonomisi üzerinden siyaset diz üstü çöktürülmüştür diyebiliriz. ‘Faiz lobisi’nce kontrol edilen CUNTA ve bir kısım medya tarafından ülke, 28 Şubat sürecinde ‘irticai kalkışma ‘senaryoları ile içe kapatılıp başta bankalar olmak üzere cumhuriyet tarihinin en büyük soygunları gerçekleştirilmişti. TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu’nda, 28 Şubat Darbesi’nin ülkeye verdiği ekonomik zarara dikkat çekilerek, 2001 krizine de uzanan sürecin finansal maliyetinin ülkeye 384 milyar dolara mal olduğu açıklanmıştı. 28 Şubat zulüm dönemi, Türkiye ekonomisini, siyasetini, toplumsal huzur ve barışını dibe vurdurduğu krizin adıdır. O krizde bir anda yüzde 100’ün üzerinde döviz kuru artışı meydana geldi, faizler gecelik yüzde 7000’lere fırladı. Türkiye yeniden IMF’den borç isteyecek hale getirildi.
2008 ekonomik krizi Batı’nın mutlak hâkimiyeti ile milletleri diz çöktürdüğü küresel bir sistem kriziydi. Çünkü dünyanın ezici çoğunluğu ve yükselen yeni ekonomiler bu finans sistemine savaş açmıştı. Dünyadaki finans sistemlerini ezip geçen 2008 krizinin ekonomik etkilerini Erdoğan ‘Teğet geçti’ şeklinde açıklamıştı. 15 Temmuz sonrasında Türkiye’nin manipülatif küresel finans operasyonlarını etkisiz kılacak tedbirleri alabildiğini görmemiz ülkemiz adına sevindirici bir gelişme olmuştu. Ancak ‘küresel sermaye’nin Türkiye içindeki uzantılarının (FETÖ ve faiz lobisi) etkisiz hale getirilmesinin Türkiye’nin 2023 ve 2071 idealleri açısından elzem olduğunu günümüzde daha iyi anlıyoruz sanırım. Milletimiz ile birlikte bu ‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’ndan da zaferle çıktığımız gün FETÖ’nün arkasındaki azmettirici güce de önemli bir darbe vuracağız inşallah.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla kamuoyunda yaygın olarak konuşulan manipülasyon iddialarını aydınlatmak üzere çalışma başlatan Devlet Denetleme Kurulu (DDK) manipülasyon olup olmadığını, varsa kimler tarafından yapıldığını belirleyecek. DDK yüklü miktarda döviz alıp özellikle dolar ve euronun artmasına yol açan kurum ve kuruluşları tespit edecek. Devlet Denetleme Kurulu Başkanı Yunus Arıncı ve ekibi, araştırma sonucunu bir rapor haline getirerek eğer bir suç tespit edildiyse işlem yapılmak üzere ilgili kurumlara gönderecek. Haydi hayırlısı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.