Mossad ajanı iddialarına cevap veremeyen Özdağ, 28 Şubat Cuntası’nın asparagas iddialarına sığındı?

04:0025/05/2022, Çarşamba
G: 25/05/2022, Çarşamba
Bülent Orakoğlu

Türkiye’nin siyasi tarihi bir darbeler manzumesi olarak telakki edilebilir. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 fiili darbelerine karşın, 28 Şubat, sorgulanabilirlik açısından, yakın tarihimizin iç ve dış aktörlerinin, ıslak imzalı belgelerinin deşifre edildiği ve cuntacı üst düzey askerlerin yargılanarak cezaevlerine kapatıldığı önemli bir postmodern darbe sürecine işaret ediyor. Günümüzde 28 Şubat sürecinde askeri ve sivil cuntanın arka planında azmettirici olarak ABD-NATO- MOSSAD ve

Türkiye’nin siyasi tarihi bir darbeler manzumesi olarak telakki edilebilir. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 fiili darbelerine karşın, 28 Şubat, sorgulanabilirlik açısından, yakın tarihimizin iç ve dış aktörlerinin, ıslak imzalı belgelerinin deşifre edildiği ve cuntacı üst düzey askerlerin yargılanarak cezaevlerine kapatıldığı önemli bir postmodern darbe sürecine işaret ediyor. Günümüzde 28 Şubat sürecinde askeri ve sivil cuntanın arka planında azmettirici olarak ABD-NATO- MOSSAD ve FETÖ’nün olduğu artık inkar edilemez bir şekilde ortaya çıkmış görünüyor. Bu süreçte darbeciler tarafından “irticai kalkışma” olduğuna yönelik kamuoyu algısı yaratma ve güçlendirme amacıyla, MGK ve Genelkurmay içinde kurulu psikolojik harekat birimleri “Apoletli Medya” asıl görevlerinin dışına çıkarılarak, darbenin haklı ve meşru olduğuna yönelik çeşitli psikolojik harp metot, usul ve taktiklerini merkez medyayı da kullanmak suretiyle darbeye karşı çıkan milli ve yerli unsurlar üzerine uygulayarak Refah-Yol iktidarının antidemokratik bir şekilde iktidardan uzaklaştırılmasına neden olmuşlardı.

Bu dönemde İstihbarat Daire Başkanı olarak BÇG’nin deşifre edilip devletin üst katlarına bildirmem nedeniyle Apoletli Medya tarafından hedefe alınmış, hakkımda, cuntacı askerlerin masa başında ürettikleri yalan, iftira ve asparagas olarak hazırlanan manşetler kamuoyuna servis edilmişti. 02.07.1997 tarihinden itibaren ulusal basın ve görsel medyada gerçeği yansıtmayan objektif hukuk kurallarına ve maddi hiçbir delile dayanmayan şahsım ve çalışma arkadaşlarım kara propaganda ile casus, vatan haini, çete, Gladio gibi yakışıksız sıfatlarla linç ve yargısız infazlarla karşı karşıya kalmıştık. 28 Şubat Süreci içinde ‘Apoletli Medya’ya Mossad tarafından milyar dolarlar gönderildiği Refah Partili bazı milletvekilleri tarafından açıklanmıştı. Aslında 28 Şubat darbesinin 1 numaralı destekçisi ve organizatörünün Mossad olduğu, Çevik Bir ve bazı komutanların sık sık İsrailli üst düzey asker ve siyasilerle yaptıkları toplantıların deşifre edilmeleriyle ortaya çıkıyordu.

PERİNÇEK-ÜMİT ÖZDAĞ ZIMNİ
İŞ BİRLİĞİ Mİ?

28 Şubat Süreci’nde cuntacı askerlerin masa başında ürettiği ‘kara propoganda’ içerikli asparagas haberler ve manşetlerin günümüzde 28 Şubat’tan 25 yıl sonra enteresan bir şekilde Aydınlık’ta, Ulusal Kanal’da, ‘Aydınlık’çı bazı köşe yazarlarının konuşma ve yazılarında kullanılması ne anlama geliyor? Türkiye’de ikinci bir 28 Şubat’a zemin hazırlamak ile 28 Şubat zihniyetini diri tutmak gayret ve amacı açıkça görülebiliyor. Bu konuda Perinçek’in yaptığı itiraflar mevcut. ‘Perinçekgillerin tamamen şahsımı hedef alan 28 Şubat Cuntası’nın psikolojik harp söylemleriyle günümüzde beni hedef alması, Ümit Özdağ’ın da Mossad ile ilgili iddia ve suçlamaları bir kez daha gözardı ederek Aydınlık’ta ve Ulusal Kanal’da çıkan haberleri baz alarak şahsımı aşağılamaya çalışan ifadelerinin sözde bu iki zıt ideoloji taraftarlarının zımni bir işbirliğine işaret ettiği çok açık. Perinçekgillerin organize bir şekilde tarafıma yönelik kasıtlı asparagas yalan haberleriyle FETÖ ile iltisaklı olduğum yönündeki haberleri tamamen kurmaca yalan dolan ve iftiradan ibaret. Eğer Perinçekgiller FETÖ ile mücadele konusunda bu kadar samimi iseler 28 Şubat’ta FETÖ’yü koruyup kollayan, TSK içinde FETÖ’nün önünü açan eski Genelkurmay Başkanı Karadayı’ya neden toz kondurmuyorlar? Sakın Karadayı paşa bir taraftan TSK içinde FETÖ’nün önünü açarken diğer taraftan da Perinçek grubuna yol vermiş olmasın? Zira Perinçekgiller FETÖ ile iltisaklı polisler için sayısız suç duyurusunda bulundular, bu doğru. Ancak TSK içindeki FETÖ örgütlenmesi ile yaptıkları bir suç duyurusunu doğrusu hatırlamıyorum.

Özdağ’ın ‘28 Şubat Cuntası›nın kara propaganda olarak öne sürdüğü söylemler ile tarafıma saldırması, kendi orduma casusluk yaptığımı iddia etmesi ne hazin ki kendisinin darbeci cuntaları öven vesayetçi bir zihniyete sahip olduğunun işaretlerini veriyor. Oysa 28 Şubat Cuntacılarından ve FETÖ’den arınmış Türk Silahlı Kuvvetlerimiz günümüzde dünyanın en güçlü orduları arasında hak ettiği yeri almış durumdadır. Devletin üst katlarına istihbarat birimlerimize karşı faaliyetlerini bir devlet düşmanı olacak şekilde dillendiren Özdağ’ın 28 Şubat Cuntacılarına destek anlamına gelen söylemleri muhakkak ki hukuk açısından hak ettiği şekilde değerlendirilmekte olup bu uygulama halen devam etmektedir. Unutmadan Ümit Özdağ’ın FETÖ ile ilgili ithamlarına bakarak Aydınlık grubundan esinlendiği çok açık görülüyor. Bazı uzmanlar ise “Karanlıklar dünyasında FETÖ her savunmada var zaten. İşin içinden çıkamayan karanlık simalar FETÖ deyip sıyrılmaya çalışıyorlar.’’ tespitinde bulunmuşlardı. Bir de unutmadan 28 Şubat’a darbe diyen herkes Perinçek’e göre FETÖ’cü imiş! Ne zeka ama!

UYDURMA MANŞET VE İFTİRALARA KARŞI ANKARA 2 NO.’LU
DGM’NİN “KANUNİ GÖREVİNİ YAPTI” KARARI

Perinçekgiller ve Ümit Özdağ’ın hakkımdaki iftira, kumpas belgelerde tahrifat yaparak günümüzde attıkları psikolojik harp ürünü uydurma manşetlerle ilgili, Ankara 2 No.’lu DGM’nin 17.3.1999 tarih 11 Esas Kararı ile 2559 sayılı PVSK. Ek 7 Maddesi’ndeki hükme göre “Kanuni görevini yerine getirmiştir” yönündeki hukuki kararının, bu zımni şer ittifak tarafından kasıtlı, bilerek gözardı edilmesinin ciddi karşılığı olacağı kesindir. Bu böyle biline!

#ABD
#NATO
#MOSSAD
#FETÖ
#Ümit Özdağ