Bu günkü köşe yazımın başlığını okuduğunuzda hadi canım bu kadar da olmaz şeklinde itiraz edecek çok sayıda okurumun olacağını düşünüyorum. Bu şekilde düşünenler haklı da olabilirler. Zira ben de bu başlığı atarken inanın en az sizin kadar düşündüm. Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ suçundan tutuklanan şarkıcı ‘Gülşen’e sahip çıkan hadsiz ve küstah açıklaması karşısında kendi kendime olabilir mi sorusunu sorarak köşe yazıma bu başlığı attım. Amerika, Türkiye’de milyonlarca İmam Hatipli’ye yapılan hakaret ve aşağılamayı göz ardı ederek şarkıcı Gülşen’in skandal açıklamalarını ‘İfade Özgürlüğü’ kılıfı içinde değerlendirip ,Türk yargısının tutuklama kararını ‘Adli taciz biçimlerinden biri’ olarak ifade etmektedir. Ayrıca “Türkiye’yi ifade özgürlüğüne saygı duymaya ve güvence almaya çağırıyoruz” açıklaması Amerika’nın Türkiye’nin yargısı ve içişlerine açık bir müdahale anlamındadır. Nitekim, TBMM AK Parti Grup Başkanvekili Yılmaz Tunç, sosyal medya hesabından verdiği sert cevapta “İfade özgürlüğü, milletimizin değerlerini aşağılamak, eğitim yuvalarımıza ve orada eğitim görenlere hakaret etmek değildir. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Türkiye’de yargı bağımsızdır. ABD’nin ülkemizde devam eden bir dava ile ilgili açıklama yapması hadsizliktir” demişti.
Türkiye’de yeni bir darbe veya 2’nci 28 Şubat yaratma hevesinde olan küresel güçler ve onların ülkemiz içindeki piyonlarının asparagas haber ve manipülatif manşetlerle fonlanmış medya ve internet sitelerini kullanarak mezhep kavgalarına zemin hazırlama teşebbüsleri, milletimizin birlik ve beraberliğini, devletin anayasal kurumları arasındaki ahenk ve işbirliğini bozmaya yönelik faaliyetleri günümüz konjonktüründe pek mümkün görünmüyor. Ancak sanat dünyası içinde son aylarda Fazlı Say, Sezen Aksu, Şahan Gökbahar, Cem Yılmaz Tarkan, Sedef Kabaş ve son olarak Gülşen’in mevcut iktidar ve devlet büyükleri aleyhinde tenkit sınırlarını aşan hakaretamiz açıklamaları Türkiye gibi darbe ve teröre hedef olan bir ülkede kabul edilemez sanırım. Diğer taraftan Türkiye’deki yasal veya illegal derin yapılarca veya yabancı ülke gizli servisleri tarafından ajanlaştırılmış ünlüler, gazeteciler ve tüm mesleklerden insanlar olması kuvvetle muhtemeldir. Şüphesiz ki bu ilişkiler çok gizli kripto kategorisindedir. Kolay kolay ortaya çıkmaz veya çıkarılamazlarsa da istihbarat birimlerimizin şarkıcı Gülşen olayının arka perdesini tüm yönleri ile araştırmaları ülke güvenliği ve barışı açısından elzemdir.
Şarkıcı Gülşen savcılıkta verdiği ifadesinde kamuoyuna yansıyan İmam Hatipler ile ilgili hakaretamiz sözlerini kendince izah ederek özür dilemişti. “25 yıllık sanatçıyım” diyen Gülşen şakalaşmanın detaylarını da ifadesinde şöyle özetlemişti: “Benim müzisyen çalışma arkadaşlarım var. Bu grupla birlikte konserlerde sahne alırım. Benim kadromda klavye müzisyeni olarak yer alan Miraç isimli arkadaşımın lakabı imamdır. Ayrıca arkadaşlarla kendi aramızda aptal, salak, sapık olarak şakalaşırız. Talihsizlik olarak bu iki kelime bir araya gelmiştir. Arkadaşımız İmam Hatip’te okumamıştır. Grupta tüm arkadaşlarımın lakabı mevcuttur” ifadesine gel de inan? Zira Amerika’nın şarkıcı Gülşen’e verdiği tam destek hayli manidar!!!
ABD Başkanı Biden’in Türk siyasetini dizayn etme niyet ve gayretlerini açıkça ifade ettiği bir ortamda Amerika başta olmak üzere hiçbir yabancı devlet ve kuruluşun medya sektörüne çeşitli fonlar sağlamasını söz konusu çıkar ve hedeflerden bağımsız yorumlayamayız. Kimsenin şüphesi olmasın ki ne basın özgürlüğü ne ifade özgürlüğü ne de başka bir nedenle demokrasimizi kimsenin aşağılamasına izin vermeyiz. Yeni kisveler altında beşinci kol faaliyetlerine müsaade etmeyiz. Gerçekten de ABD’nin Türkiye’de siyaseti dizayn etme yaklaşımı ile medyayı yönlendirme stratejileri arasında bir paralellik var. Bu noktada ilginç olansa Türkiye’deki bazı sol partilerle sol medyanın Amerikancı bir çizgide buluşmaları. Bu da yeni değil ve bir stratejiye dayanıyor. Bu stratejinin mimarı da Obama ve yardımcısı Biden idi. O günlerde ‘OBAMA Doktrini’ denilen bu strateji dünyanın birçok bölgesinde ’vekalet savaşları’ adıyla hayata geçirildi. Bunun bir ayağında terör örgütleri, diğer ayağında ise legal muhalefet partileri, medya ve sivil toplum örgütleri vardı.
Büyük Taarruz’un 100. Yıl Dönümü Kutlamaları sebebiyle Afyonkarahisar’da konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, isim vermeden İmam Hatipli’lere yönelik hakaretamiz sözleri nedeniyle tutuklandıktan sonra ev hapsi cezasıyla tahliye edilen Gülşen’e yüklendi. Erdoğan, “Milletimizin kutsallarına hakaret edenler hesap vermekten paçalarını kurtaramayacak. Sizlerden 2023’e giden kritik süreçte birliğimize, kardeşliğimize daha fazla sahip çıkmanızı bekliyorum. Son günlerde milletimizin en büyük gücü olan, kardeşliğine yönelik provokasyonların çok ciddi boyutlara ulaştığını görüyoruz. 2023 yaklaştıkça, sandıktan çıkamayacaklarını anlayanlar sinsi emellerini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Uyanık olacak ve hiçbirimiz buna fırsat vermeyeceğiz. Millet olarak aynı delikten asla ısırılmayacağız. Muhabbetimizi daha güçlendirerek bu oyunları boşa çıkarmak hepimizin boynunun borcudur.” ifadelerini kullandı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.