Romanla Türkiye’nin röntgenini çekmek …

04:0025/05/2019, Cumartesi
G: 25/05/2019, Cumartesi
Ayşe Böhürler

Kutuplaşma var mı yok mu? Daha doğrusu bizi kutuplaştıracak mevzularımız hangileri?Bu tartışmalar ben kendimi bildim bileli vardı, hep oldu ve de hep var olacak. Bu nedenle herhangi bir dönemde herhangi bir iktidarı ‘’kutuplaştırma’’ ile itham edenleri tarih cahili sayıyorum. Bir de bunun üzerine dünya cehaletini ekleyerek cehaletini katlayanlar da var. Kutuplaşma sadece Türkiye’ye mahsusmuş ve dünyada eşi benzeri yokmuş gibi…Geçen hafta Türk Kahvesi programına konuk ettiğim Mustafa Özel’i dinledikten

Kutuplaşma var mı yok mu? Daha doğrusu bizi kutuplaştıracak mevzularımız hangileri?

Bu tartışmalar ben kendimi bildim bileli vardı, hep oldu ve de hep var olacak. Bu nedenle herhangi bir dönemde herhangi bir iktidarı ‘’kutuplaştırma’’ ile itham edenleri tarih cahili sayıyorum. Bir de bunun üzerine dünya cehaletini ekleyerek cehaletini katlayanlar da var. Kutuplaşma sadece Türkiye’ye mahsusmuş ve dünyada eşi benzeri yokmuş gibi…



Geçen hafta Türk Kahvesi programına konuk ettiğim Mustafa Özel’i dinledikten sonra da bu cehaletin sebebinin ‘’roman’’ okumamak olduğuna kani oldum.

Mustafa Özel, kendi deyimiyle romanperver bir iktisatçı. Roman okumamayı insana bigane kalmak olarak görüyor. ‘’
Bilimler dünyanın ve toplumun “dış gerçekliğini” kavramada yardımcı olur. Şeytan’ın doğrudan müdahil olduğu “iç gerçekliğin” esrarı ise şiir, hikâye ve romanlardadır…
’’ bakışıyla her romanı bambaşka bir pencereden ele alıyor.
‘’Tarihçiler insafsız oluyor, kötü ile yanlışı karıştırıyor…’’

Özel, roman okumadan önce mutlaka bir ön hazırlık yapıyor. Romancının kurguladığı dünyayı anlamak için dönem tarihini ekonomisini, düşünürlerini okuyor. Romanı bu hazırlığın ardından analize tabi tutuyor.

Rousseau’nun ‘’
roman Avrupa toplumlarının röntgen cihazıdır
“ tezine karşı bizde roman yazarının azlığını ‘
’tarihle münasebetimizin utangaç bir firari psikolojisinde
’’ olmasına bağlıyor…

Mustafa Özel roman okumanın aynı zamanda Kur’an-ı anlamayı dahi kolaylaştırdığına inanıyor. ‘İyi okunduğunda her roman Tanrı özlemini hissettirir’ diyor. Bu fikri sadece savunmakla kalmıyor, tüm hayatını da bir kod çözücü (decoder) gibi bu romanları çözmeye adamış durumda.

Hülasa roman ilmi yapıyor.

Okuduklarını da bir çuval keçiboynuzunu, bir tutam bal özünde okuyucularıyla paylaşıyor. Şehir Üniversitesi’nde verdiği derslerde ekonomi, siyaset, terör, finans gibi pek çok önemli başlığı romanla birleştirerek anlatıyor. İktisat biliminin rakamlarını romanlardaki kurguyla birlikte açıklıyor.

‘’21. yy Amerikan siyaset bilimi dehşet (terör) kelimesine, iktisat bilimiyse dehşete düşmüş zamanın ifadesi olan iktisat kelimesine odaklandı. Amerikan sinema ve romanı en makul olanı yapı (sinema ve ) romanda ikisini birleştirdi ; finans romanın ikiz kardeşiydi.’’
Bugünü Kozmopolis romanından örneklendiriyor; Keynes’in kuramsallaştırdığı finansal kapitalizm çağını Mobydick romanından alıntılandığı şu cümleyle özetliyor. ‘’
Hz İsa yoruldu artık şehre bin bir yüzüyle iblis geldi…
’’

Romanlarda elbette kutuplaşma dediğimiz tabii ayrımın sebepleri de yer alıyor.

En çok örneklendirdiği romanlardan birisi olan Sinekli Bakkal romanına hayatın merkezini camiden alıp bakkala yani çarşıya taşımanın hikayesi olarak bakıyor. Bu roman üzerinden yaptığı analizlerle romanı adeta bugüne taşıyor.
Rabia: Oğlumuz olursa Robert Kolej’e verelim. Peregrini: “Allah esirgesin! Oğlunu Sinekli Bakkal olmayan her şeyden esirge, Rabia. Damarlarında karışık kan olanların içlerindeki daimî didişme, çarpışma kendilerine yetişir! Ben oğlumun kafasında, kalbinde ahenk, sükûn isterim.”

Bugünün tartışmalarına ne kadar yakın…

O’na göre birey,toplum, ulus,millet bütün muğlak kavramlar roman üzerinden ete kemiğe bürünüyor. Onlara bakarak milli devletten medeni devlete yükselmenin daha önemli olduğunun altını çiziyor.
Programda en çok dikkatimi çeken konulardan birisi de ulus ve millet üzerine yaptığı vurgu oldu. ‘’1600 Avrupa prensliğin 30 ulus devlette birleşti. Bu onlara uygun bir modeldi. Uluslaşma Avrupalıyı bütünleştirdi, bizi ise dağıttı. ‘’
Ulus inşası neden bizde batıda olduğu gibi olmadı, maya tutmadı
’’ sorusunun cevabını ise yine en iyi romanlarda buluruz…’’Çünkü diyor ‘’
Unutamayan ulus olamaz! Biz unutamadık….
’’ Ve ilave ediyor. ‘’Türkiye ulusçu Cumhuriyet yoluna girdi. Oysa ihtiyacımız olan medeniyetçi cumhuriyet idi.’’

Türk Kahvesi’ndeki sohbet bu başlıkların sadece birkaçını içeriyordu. Roman sevmeseniz de Mustafa Özel’I izlemenizi öneririm. 21. Yüzyılın eşiğinde buhranlarımız, sorunlarımız, kutuplaşmamız sürerken;bitmeyen ama her seferinde yeni icat olmuş gibi görünen tartışmalarımızı olgunca yürütebilmek için bu analizler büyük önem taşıyor. Ayrıca roman okumanın bizi çocuksuluktan çıkartıp olgunlaştıracağına da inanarak bu satırları yazdım. Programdan sonra kendime okuma ödevi bile verdim. Sömürgeciliğin ruhunu anlatan Joseph Conrad’ın ‘’ Karanlığın Yüreği’’ ve finansçıların ruhunu anlatan Don Delillo’nun ‘’Kozmopolis’’i.

Bu arada yazarın ‘’Romanperver İktisatçı’’ kitabının yeni çıktığını da buradan duyurmuş olalım. Yazıyı Orhan Pamuk’un Cevdet Bey ve Oğulları kitabından yaptığı bir alıntıyla bitireyim…
‘’Şeytanın namını bir Alman mühendisi yüceltir. Herr Rudolph’a göre “aydınlanmak içine şeytan girmesi demektir.”
#Kutuplaşma
#Mustafa Özel
#Roman