Postmodern Dünyada Kıbleyi Bulmak

04:0016/05/2020, Cumartesi
G: 16/05/2020, Cumartesi
Ayşe Böhürler

Kim ki lütuflar için şükretmez,Onu kaybetme riskiyle karşı karşıyadır;Kim ki şükreder, o lütufları manevi bağlarlaKendine bağlamış olur.(İbn Atâullah)Dine felsefi bakabilmek çok kolay bir şey değil. Ayrıca bunu tehlikeli bulanlar geçmişte de bugün de hep olacak. Zâhirle uğraşmak ise kolay. “Kolunu dirseklere kadar yıkayınca abdest oldu, yıkmayınca olmadı mı’’ sorularının sonu hiç gelmez. Ancak sınırımızı bu sorular olarak çizersek Müslüman bireyin manevi olarak ilerlemesine hiçbir katkımız olamaz.

Kim ki lütuflar için şükretmez,

Onu kaybetme riskiyle karşı karşıyadır;

Kim ki şükreder, o lütufları manevi bağlarla

Kendine bağlamış olur.

(İbn Atâullah)

Dine felsefi bakabilmek çok kolay bir şey değil. Ayrıca bunu tehlikeli bulanlar geçmişte de bugün de hep olacak. Zâhirle uğraşmak ise kolay. “Kolunu dirseklere kadar yıkayınca abdest oldu, yıkmayınca olmadı mı’’ sorularının sonu hiç gelmez. Ancak sınırımızı bu sorular olarak çizersek Müslüman bireyin manevi olarak ilerlemesine hiçbir katkımız olamaz. Manevi olarak derken romantik hayalperest bir din algısından söz etmiyorum. Tam tersine dini kendi hayatında ayakları yere basarak mânâlandırma, felsefesini önce kendinde içselleştirme, hazmetme, sonrasında da evrene, insana, çevresine ilişkin gelişmiş bir bakıştan söz ediyorum. Mukallit olmanın ötesine geçebilme kapasitesinden, bağnazlıklara ya da tam tersi yozlaşmalara maruz kalmadan dosdoğru bir vasatı tutabilmekten söz ediyorum.

İslâm’ı insanı anlamanın kesin anahtarı olarak gören postmodern dönem düşünürlerinden Abdülhakim Murad, Postmodern Dünyada Kıbleyi Bulmak kitabında Müslümanların iki durumla karşı karşıya kaldığını söylüyor: “Hüsranla dağılmak ya da ihya ile hayat bulmak!’’ Bu iki seçenek arasında seçeneklerimizi çoğaltmak için daha çok dini felsefeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu ihtiyacı herkes hissediyor olmalı ki karantina günlerinde ha bire sohbetler yapıyor, az okuyup çok dinliyoruz. Ama bunların hepsi kendi mahallelerimizde, gettolarımızda oluyor. Birbirimizi teyit edip dursak da ‘’Postmodern dünyada kıbleyi hem bulmak hem de orada kalmak’’ için “İslâm insanı”, fıkhı kadar felsefesiyle gündemimizde daha çok olmalı duygusu herkeste hâkim. Ancak kendi aramızda bildik konular ve cümlelerle kalmak işe yaramıyor. Aynı mahallede farklı düşünenlerimiz olduğu gibi farklı mahallerde de dinleyebilme ve anlayabilme kapasitesi olan çok insan var. Zamanın ruhu, çağın bizi getirdiği yerde bir araya gelebilmeliyiz… Ayrıca kendi mahallerimiz içinde yeni düşünce ufukları açabilme kapasitesine sahip farklı insanları daha çok duymaya ihtiyacımız var.

Postmodern çağda “sabun köpüğü’’nün etkili olduğunu varsaysak da internet âlimlerinin ya da internet mühtedilerinin baskılarına da ancak böyle direnilebilir. Bizim kadim bir meselemiz, bir davamız var. Bu çerçevede size bugün önereceğim birinci kitap bu olacak: Postmodern Dünyada Kıbleyi Bulmak.

M. Said Hatiboğlu

Mehmed Said Hatiboğlu bir dönem Diyanet İşleri Başkanlığı’nı reddetmiş birisi, Ankara ekolünden bir hadis âlimi. Dünya Bizim’de yer alan bir röportajında şunları söylüyor: “İslâm, her zaman aktüelliğini korumuş bir dindir. Çünkü İslâm, aktüel olanla irtibat halinde olan bir dindir. Sorular ve sorunların aktüelliği Kur'ân'da ve Sünnet'te karşılığını bulmuştur. Buna göre İslâm, aktüel olaylar üzerinden ilerlemiştir, canlılığını korumuştur. Kur'ân-ı Kerim'de geçmiş kavimlere ait olaylardan haber verilirken bile onun bir aktüalitesi vardı o gün. Hâlâ vardır. Bu, İslâm'ın, ‘zamanın idrakine uyması’ değil; zamanın olaylarına kendince çekidüzen vermesi ile mümkün olmuştur. Bir yönü ile sabitelerine bağlı, diğer yönü ile değişen şartlara cevap veren bir sistem. Tabiin devrinde, onları izleyen dönemde aktüel olan birçok sorun vardır ve onlar bugünkü anlamda bid'atlerdir.’’

Hatiboğlu, İslâm dünyasının nakil tarafına daha ağırlık verdiğini ve bunun da önümüze donmuş bir din çıkarttığını söylüyor. “Galiba cevap ‘nakle bağlı olarak iş gören akıl’ olmalıydı. Nakilciler önümüze donmuş bir din çıkardı; akılcılar ise sabit ve sağlam zeminden mahrum oldukları için tutunamadı...”

İkinci tavsiye edeceğim kitap Hatiboğlu’nun “İslâm’ın Aktüel Değeri Üzerine” olacak. Postmodern dünyada popülizmin, bütünden kopuk bakış ve yorumların ana göre değişen değerlerin tuzağına düşmeden, kadim olanı yeniyi ıskalamadan tutmakta fayda var…

İbrahim Ceylan

İbrahim Ceylan ismini Hollanda’da Beyza Vakfı’ndaki arkadaşlarımdan işitmiştim. İbrahim Ceylan’a çok itimat ediyorlardı. Afrika’ya su kuyusu açmaktan başlayarak tüm yardımlarını bu Gönüllüler gurubuyla organize ediyorlardı. Bu hafta İbrahim Ceylan’ı Türk Kahvesi’nde konuk ediyorum. Bu vesileyle bu güvenin sebebini görmüş olmanın ötesinde sınır ötesinde çalışan sivil kuruluşların başarısının altında yatan sebepleri de yakından görme imkânım oldu.

Ceylan’ın işadamı kimliği, sivil kuruluşlarla çalışma deneyimi, bürokrasi ve iş tecrübesi, her bir sarf giderinin, zaman maliyeti dâhil olmak üzere çok iyi hesaplandığı, projelerin ortaya çıkmasına önayak olmuş. İbrahim Ceylan, ismi öne geçse de her seferinde on binlerce gönüllüsünün desteğinin, devletten farklı sivil kuruluşların, doktorların, hemşirelerin, paydaşlarının bu hareketin asıl sahibi olduğunu sürekli vurguluyor.

Ölümü sıradanlaştırmış, kadınların, kız çocuklarının en büyük zorlukları yüklendiği bir coğrafyada önceliklerini bölgenin ihtiyaçlarına göre belirlemiş. Senede iki kez ameliyat malzemesinden başlayarak hekimlerin ihtiyaç duyacakları her şeyin olduğu, 3.5 ton malzemenin taşındığı bir uçakla Nijer’e gidiyor. Ceylan, uçağın içindeki bu 3.5 ton malzemeyi tek tek sayabilecek, neredeyse ne kadar ameliyat ipliği gittiğini söyleyebilecek kadar duruma hâkim.

En iyi hekimlerin yer aldığı bu Gönüllüler grubu, ameliyat sayısıyla 8 yıldır dünya birincisi oluyor. Nijer’deki bu ameliyatlar hayatlar kurtarıyor, kimi zaman 38 yıldır görmeyen göze şifa oluyor. “Bizi Türkler geliyor diye büyük bir sevinçle karşılıyorlar, gittiğimizde hastanenin bahçesinde binlerce insanı uzun yollardan gelmiş halde bizi bekler buluyoruz” diyor. Hatta bu nedenle hastane bahçesinde bekleyenlere de yemek çıkartıyor. Yakında o bölgede kendi hastanelerini de tamamlayacak durumdalar. Ceylan, her bir adımı, her bir kalemi maliyet olarak hesaplanmış projeleri, şeffaf yönetim şekli, kendi aile şirketlerini de seferber ettiği imkânlarıyla; sürdürülebilir, kalıcı etkileri olacak iyiliklerin peşinde birçok gönüllüsüyle gidiyor.

15 yıldır süren bu iyilik hareketinin, paydaşlarıyla çok daha büyüyeceğine olan inancım tam.

#Postmodern
#Kıble
#Felsefe