Kurum ve kuruluşlar için farkındalık

04:007/04/2018, Cumartesi
G: 7/04/2018, Cumartesi
Ayşe Böhürler

Perşembe günü Eskişehir’de Osmangazi Üniversitesi’nde yaşanan katliam üzerine konuşacak çok şey var. Kendisi ve eşi Amerika’da yüksek lisans yapmış, eğitimi ve donanımı yerinde ancak şüpehli hareketleri olan akademisyen. Kimine göre antisosyal kişilik bozukluğu kimine göre şizofren. İkisi de sonradan olunacak hastalıklar değil. Elbette belirtileri görülmüştür. Böyle bir hastalıkla Volkan Bayer’in kariyer basamaklarını nasıl tırmandığı, bugünlere nasıl geldiği ise bence üzerinde durulması gereken

Perşembe günü Eskişehir’de Osmangazi Üniversitesi’nde yaşanan katliam üzerine konuşacak çok şey var. Kendisi ve eşi Amerika’da yüksek lisans yapmış, eğitimi ve donanımı yerinde ancak şüpehli hareketleri olan akademisyen. Kimine göre antisosyal kişilik bozukluğu kimine göre şizofren. İkisi de sonradan olunacak hastalıklar değil. Elbette belirtileri görülmüştür. Böyle bir hastalıkla Volkan Bayer’in kariyer basamaklarını nasıl tırmandığı, bugünlere nasıl geldiği ise bence üzerinde durulması gereken en önemli konu.



Birçok yayınlanmış makalesi var. Tasavvuf çalışmış, Hacı Bektaş Veli üzerine tonlarca yazısı var. Asıl çalışma alanı da bunlardan yola çıkarak eğitim! Mesela makalelerinden birisinin adı, “Erdemli İnsan Yetiştirme Modeli Hacı Bektaş Veli Felsefesinden Çağcıl Eğitim Sistemleri İçin Bazı Çıkarımlar”. Bir diğeri “Bektaşilikte Akıl Erdem İnsan İlişkisi…”

İşin bir diğer tarafından böyle kişilerin kullanışlı olma potansiyelleri de çok yüksek. Burada ilk aklıma gelenlerden birisi Rahip Santoro cinayetidir.

Böylesi olayların hemen akabinde dini çevrelerin yorumları da din karşıtı çevrelerin yorumları da hiçbir zaman işin esasına dokunmaz. Konu birçok siyaset taraftarına kendi görüşünü teyid için elverişli bir malzeme verir.

Konunun bir başka boyutunda ise bir kişinin dindar olması ruh sağlığının yerinde olduğu anlamına da gelmez. Böylesi konular salt dini bir alandan bakılarak ya da ona odaklanarak değerlendirilemez de çözülemez de.

Diğer taraftan toplum hastalık ile davranış bozukluğunu ya da antisosyal kişilik bozukluğunu ayırd edecek yeterli donanım ve bilgiye sahip değil. Başta aileler evlatlarından böylesi hastalıkların üzerini örtbas ederek hayata devam etmek zorunda hissediyorlar kendilerini. Kabullendikleri zaman da bu sefer tedavi süreci uzun ve sıkı bir takip ve sabır istiyor.

Çalışma hayatı ruhsal sorunların daha çok görülebildiği alan olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle çalışma hayatında bu hastalıkların belirtilerinin görülebilmesi için her şeyden önce toplumun bunu gizleyip saklamaktan vazgeçip farkındalığını geliştirmesi gerekiyor. Türkiye’de sayıları çok az olan özel psikiyatri hastanelerinden birisi Moodist Hastanesi Medikal yöneticisi Prof. Dr. Tamer Aker özellikle önemli kurum, kuruluş ve şirketlerde buna dair bir duyarlılığın da geliştirilmesi gerektiğini söylüyor. “Ruh sağlığını beden sağlığından ayırt etmemek gerekir. Ayrıca buna ilişkin sorunlar eğitimden zekadan, inanç sistemlerinden bağımsızdır. Ruh ve beden sağlığı birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Çalışan üst düzey yönetici,mühendis,doktor da hasta olabilir. Kurum ve kuruluşların bu konuda farkındalık sahibi olması derken bu hastalıklara karşı ne yapacağına ilişkin bir politikasının olması gerektiğini söylüyorum. Mesela polis; mesleği yapamayacak gibiyse silahının alınması, hekimlik yapamaycak gibiyse geri plana çekilmesi gibi süreçlerin işletilmesi gerekir. Herkes ayağını kırabildiği gibi ruhsal olarak da hastalanabilir. Ruhsal sorunlara sahip olmak bir şekilde eksiklik, zayıflık gibi görüldüğü için kabullenilmesi ve fark edilmesi güç oluyor. Nasıl öksürüğe karşı bir hastalık belirtisi kabul edip dikkatli davranıyorsak bu hastalıklara karşı da farkındalık geliştirebiliriz. Özellikle de çalışma hayatının başladığı yaş gurubunda hastalıklar daha çok ortaya çıkıyor. Kurumlar, şirketler bu konuda bir farkındalık geliştirdikleri zaman belirtiler karşısında çok daha hızlı önlem alabilirlir. Ruhsal hastalık belirtisi bir takım şikayetler; sanrılar içinde olan, kuşkuculuğu, şüpheciliği, güvensizliği olan çalışanlar bu farkındalık sayesinde tedavi süreçlerine yönlendirilebilir. Diğer taraftan bu hastalıklara sahip insanların zihinsel değerlendirme, doğruyu yanlışı ayırd etme, olayları sağlıklı değerlendirme güçlükleri vardır. Bu özellikleriyle başka guruplar tarafından kullanılabilirler.”

  • Cıscıvık yabancı suyu
  • Her şey gibi yazı günlerinin de bir kaderi var. Haftada bir yazmama rağmen yazıları hep son anda göndermeye ilşikin bir bahane de böylece bulmuş oldum Bugünün yazı kaderinde ise Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayınlanmış “Türkiye’nin Ruhu Kemal Tahir” ismiyle bir kitap var. Doğrusu Zeytinburnu Belediyesi’nin kültür işlerinin programlarını da çıkardığı yayınları çok nitelikli bulduğumu bu arada söylemek isterim. Bugün gelen kitapların arasında “Su ve Şifa” ve “Bitki Ressamlığı” isimli iki ciddi kaynak ve belge içeren araştırma kitabı var ki, gerçekten ilgililileri için başvuru kitabı olacak nitelik taşıyor. Bu kitapların arasında yer alan Kemal Tahir’i anlatan kitabın ise benim için ayrı bir değeri var. Yazarın bütün kitaplarını çok genç yaşta hatmetmenin yanısıra bazılarını bugün bile hala döner döner okurum. Asım Öz’ün editörlüğünde resimlerle, küçük alıntılarla hazırlanan bu eserin gençlerin Kemal Tahir’i tanımalarına, okumalarına katkı sağlamasını umut ediyorum. Diğer taraftan Kemal Tahir benim için Batıcı aydınların halkı hor gören tutumuna karşı yerli olanın kıymetini çekip çıkaran, bu topraklarda umudun yeniden yeşermesini sağlayan insandır. “Halk gelecek. Her çeşit aydınlarımızın yanına lütfen inmek istedikleri uydurma halk değil. Bizim gerçek halkımız. Bizden başka bir insan türü olmayı sürdüren halkımız. Hiç su katılmamış yerli. Biz aydınlara çok su katılmıştır, hem de cıscıvık yabancı suyu…!”
#Kurum
#Kuruluş
#Farklındalık