Hayatı yüzeyde yaşa-sanal dünyada dip yap!

04:001/09/2018, Cumartesi
G: 1/09/2018, Cumartesi
Ayşe Böhürler

Canım sıkılıyor… Bu lafı küçük büyük herkeste o kadar çok duyuyoruz ki… Hele de şu bezdirici şekilde uzayan tatillerde… Eskiden insanların fiziksel olarak yaptıkları işleri, sorumlulukları daha çoktu. Can sıkıntısına vakit kalmadan hayat bir şekilde geçip giderdi. Şimdi her şey bir düğmenin ucunda. Kolay ve basit! Yorulmadan her işi yapmak ya da yaptırmak mümkün! Tuşlar ya da imkanlar her şeyi hallediyor. Tabii durum böyle olunca ortaya kocaman bir boş zaman çıkıyor. Bu “boş zaman” nasıl dolacak

Canım sıkılıyor… Bu lafı küçük büyük herkeste o kadar çok duyuyoruz ki… Hele de şu bezdirici şekilde uzayan tatillerde… Eskiden insanların fiziksel olarak yaptıkları işleri, sorumlulukları daha çoktu. Can sıkıntısına vakit kalmadan hayat bir şekilde geçip giderdi. Şimdi her şey bir düğmenin ucunda. Kolay ve basit! Yorulmadan her işi yapmak ya da yaptırmak mümkün! Tuşlar ya da imkanlar her şeyi hallediyor. Tabii durum böyle olunca ortaya kocaman bir boş zaman çıkıyor. Bu “boş zaman” nasıl dolacak sorusuyla birlikte can sıkıntısı teraneleri de başlıyor.



Kendisini oyalamayı öğrenmeden büyüyor gençler. Ailelerin eğitim stratejilerinin de burada payı büyük. Bir işin yapılma aşamalarından bihaber, hemen elde etmeye alışmış, elindeki telefona odaklı yaşayan bir nesil geliyor. Şu hiç bitmeyen bomboş tatil ayımızda bu nesil herkesin olduğu gibi benim de gözüme daha da battı. Özelikle de gençlerin, ergenlerin sürekli canları sıkılıyor. Aileler de bu durumda onlara iş görev vermek yerine bir etkinlik organizatörü gibi davranıyor, sürekli onlara bir etkinlik, eylem ayarlamaya çalışıyor. Ailelerinin tepesinde onları bizar ederek can sıkıntılarına çözüm bulunmasını bekliyorlar. Boş vakti değerlendirmek konusunda ise sanal alemin tuşları dışında pek de bir arayışları yok. Bir de oyunlar var. Tıkır tıkır işleyen ellerle telefonlarda oynanan oyunlar hiç bitmiyor… Ne topluma ne kendilerine ne de ailelerine faydalı sıfır hayat bilgisiyle yoğrulmuş bomboş geçen vakitler kısaca. Fayda kelimesi de yavaşça literatürden çıkıyor zaten… Bunun karşılığında teşekkür var mı? Elbette hayır! Onların kendilerine bir amaç ve iş bulmaları gerekiyor.

Yakınlarındaki insanlara duyarsız, empati yeteneğini kaybetmeye yüz tutmuş bir gençlik yetişiyor. Kendisi çok önemli amma velakin karşısındakinin halet-i ruhiyesine asla odaklanamıyor. Hayatı yüzeyden yaşayıp gidiyor, sanal dünyada ise dip yapıyor. Kendi öz bakımından tutun da eve sokağa hayata dair birçok konuda cahil ama sanal dünyadan edindiği bilgilerle de çok bilmiş görünüyor. Görmeyip dinlesen çok şey bildiğini düşüneceksin... Hakikatin bilgisinden ve hatta feyzinden uzak; hep canı sıkılan bir nesil geliyor ki evlere şenlik… Bu can sıkıntısına derhal bir çare bulunmalı.

UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE EDERKEN AİLE NE YAŞIYOR?

Uyuşturucu toplumun kanayan yarası, gün geçtikçe bu yara daha da açılıyor. Bununla aktif bir şekilde sahada mücadele eden kurum ve kuruluşlara hatta hastanelere ihtiyacımız var. İstanbul’da devlet hastanelerinde uyuşturucu tedavisi için ayrılmış yatak sayısı 200’i bile bulmuyor. Bu alana ayrılmış ihtisaslaşmış özel hastanelerin sayılarının azlığı ya da bilinirliklerinin az olması gibi sebepler pek çok kullanıcı ailesini çaresiz halde bırakıyor. Uyuşturucu kullananlar ise sadece kendilerine değil çevrelerine özellikle de ailelerine çok zarar veriyor. Ailede uyuşturucu kullanan biri ailenin tamamının hayatını etkiliyor. Bayder’de konuştuğum bir anne “Biz ailelerin neler yaşadığını tahmin edemezsiniz, oğlumla birlikte tüm ailemin hayatı allak bullak oldu, iki tane daha evladım var” diye anlatıyor. Kriz anlarında oğlu evdeki her şeyi kırıp döküyor en önemlisi de kendine zarar veriyormuş. “Bu bayramı hastanede acilde geçirdik. Evdeki tüm cam çerçeveleri indirdi” diye anlatıyor. Ve ekliyor. “Ama acilde ne yapılabilir ki? Hastaneye uzun süre yatması gerekiyor. Yatak yok, Amatem gibi yerler çok kalabalık, zor yer bulunuyor…”

Türkiye’de uyuşturucu tedavisi konusunda ihtisaslaşmış hastane eksikliği ciddi bir sorun. Bırakın hastaneyi rehabilitasyon merkezi noksanlığı aileler açısından ciddi bir sorun. Bu durumda uyuşturucu tedavisi denenmeyen ve çevresinde pek çok kişiye hayatı dar eden bir çaresiz vakaya dönüşüyor.

GÜZEL BİR ÖRNEK: BAĞIMSIZ YAŞAM DERNEĞİ

Uyuşturucudan kurtulmak için rehabilitasyon ve tedavi gören 20 genç ve anneleri ile bir araya geldiğim Bayder, Bayrampaşa’da kurulan bir sivil organizasyon. Buraya bir deri kemik kalmış, tükenmiş halde gelenler şimdi normale dönmüşler. Çok küçük yaşta bir anlık gafletle başladıkları uyuşturucu sadece kendilerini değil tüm ailenin hayatını karartmış. Evli olanlar eşlerini ailelerini kaybetmişler. İşlerini kaybedenleri, paralarını, gençliklerini, sağlıklarını kaybedenleri dinlerken insanlığın ne kadar büyük bir bela ile karşı karşıya kaldığını görüyorsunuz.

Gençler farklı kesimlerden gelmişler. Bir ortak paydaları yok. Arkadaş ortamı, sokağa dadanmış bir seyyar satıcı, bakkala çöreklenmiş maharetli bir satıcı, kafeler, ortamlar, delikanlılık, bir sigara bir nefes derken iş bağımlılığa kadar uzanmış. Sonrasında ise para bulmak için illa satmak zorunda kalmışlar. Onları dinlerken aile ne kadar düzgün olursa olsun uyuşturucunun illa ki bir sızıntı bulduğunu gördüm. Kimse isteyerek bağımlı olmuyor. Çoğunda olağanüstü bir başlama sebebi de yok. Olay “ver bir sigara” ile başlayabiliyor. Başlangıç kısa bir an. Sonrasında ise bitmeyen, ömür boyu süren bir dert. H. diyor ki “Biraz daha temizleneyim çıkacağım karımın karşısına ona çok eziyet ettim, beni affederse yeni bir hayat kurmayı teklif edeceğim.” Y. 9 aydır temiz, karısıyla barışmış. İki çocukları var. Dükkanı varmış bu süreçte hepsini kaybetmiş. “Kasada ne varsa bir gecede hepsini uyuşturucuya verdiğim oldu” diyor. Bu illete düçar olursan elinde ne varsa hepsi gider diye ekliyor... Ortalama bin liradan başlıyormuş günlük harcamaları. Hepsi kurtulmak istiyor.

Bayder bir vakıf ve sivil girişim olarak bu konuda önemli ve büyük bir hizmet veriyor. Bayder’in bu alana kendini adamış psikoloğu Enes Kartal da yedi yıl önce temizlenmiş. Onları en iyi o tanıyor. Bu çok uzun ve sabırla yürütülmesi gereken bir süreç. Aile desteği de illa ki şart diyor. Doğrusu Bayder gibi bölgesel olarak uyuşturucuya yönelik rehabilitasyon veren merkezlerin sayılarının daha da artması gerektiğine inanıyorum. Anneler ve aileler rehabilitasyon sürecinde yalnız kalıyor ve bir yol bulamıyorlar.

OKULLAR AÇILIRKEN ÖNLERİNE DİKKAT

Bu konuları konuşurken simitçilerden söz ettiler. Okul önlerinde uyuşturucu tozu serptikleri simitleri satanlardan söz ediliyor. Yetkililerin ilkokuldan üniversiteye okul önlerinde satış yapan herkesi sıkı bir incelemeden geçirmesi gerekiyor.

#Gençlik
#İnternet
#Sanal dünya
#Uyuşturucu