Uzun süredir etrafımdaki insanlara hangi siteleri takip ettiklerini soruyorum. Aldığım cevap üç beş gerçek haber sitesinin dışında yabancı haber ajansları oluyor. Rus, İngiliz, Çin, Alman kaynaklı bu ajansların sitelerinin tıklanma oranı giderek yükseliyor. Doğrusu bu yazıyı yazmadan şöyle bir bizim siteler arasında gezindim. Yeni bir şey olmadığını gördüm. Günaydın ilk çıkarken Erol Simavi bambaşka bir mantık ortaya koymuştu.
Haber yerine bakma ihtiyacı oluşturan ( Türk medyası için erkek okuyucu temel alınır) resimlerle onların altına yazılan metinlerle gazeteler yapılıyordu. Bizim mesleğe başladığımız yıllarda bu işin piri Rahmi Turan’dı. Beşinci sayfa haberlerinin manşete gelmesi, magazinin gündemin ortasına oturması, cazip olduğu farz edilen kadın resimlerinin altına uyduruk metinlerin yazılması filan bir dönem gazeteciliğinin özetidir. Doğrusu o yılların Babıali modeli üzerinden çok zaman geçti, medya biçimleri de değişti, gazeteye filan ihtiyaç kalmadı… Medya artık internete taşındı bu yaklaşım da değişmiştir diye düşünüyordum ki yanılmışım. En çok tıklanan haber sitlerine bir bakınca bu yaklaşımın son hız devam ettiğini gördüm. Konuların arasına içeriği hafifletme, gözü rahatlatma amacıyla olsa gerekJ gösterişli kadın resimleri serpiştirilmiş. Altına yazılan ise elbette haber değil asparagas bir metin. Bunu da nereden çıkarıyorum derseniz, geçen gün aynı resmi iki ayrı sitenin alıntıladığını ve ayrı ayrı haberler yazdığını gördüm. İşin bir başka boyutunda ise konuyu cinsiyetçi önyargılara kadar uzatabiliriz de gerek yokJ Tabii ki erkek mantığıyla bakmam mümkün değil ama anlamayı deneyebilirim. Mesela saygın gazetelerden birisinin sitesine haber okumak için sadece erkekler mi bakıyor? Haber amaçlı bakan erkeğin aslında aradığı başka şey mi ki bu resimler bir gazete sitesinde bolca her iki satırda bir, hemen hemen her başlıkta yer alıyor? Bu Türk medyasının eski hastalığıdır. Bu erkek okuyucuyu hedef alan gösteriye toplumun evvel-ezelden gelen davranış dinamiklerini, sitelerin ticari kuruluşlar olduğunu düşününce filan çok itirazımız olmayabilir. Genetik değişmez diyebiliriz… Ancak bu durum sitelerin gerçek haberlere yer vermesine niye mani oluyor onu anlamakta zorlanıyorum. Bu arada haber içeriği denilen konuların illa siyasi olmasına da itirazım var. Toplumda yaşanan yüzlerce olay var. Bunların hepsi de haber değeri taşıyor. İnternet haberciliğinin erkekleri hedef alan masa başı haberciliğe dönüştürmeden kalitesini artırmanın yolu bulunmalı kanaatindeyim.
Bunları söylerken böyle kadın bedenini cazibe unsuru olarak kullanmaya tevessül etmeyen Yeni Şafak, A Haber, NTV, Habertürk gibi ciddi haber kanallarının sitelerini de bahsin dışında tutuyorum elbette. Sadece size bizim gazetelerin siteleriyle şu yabancı ajansların haber siteleri arasında bir tur atmanızı tavsiye ediyorum. Demek istediğimi anlamak için art arda bakmak yeterli. Aman takılıp kalmayın!
DW Türkçe’ de yayınlanan bu haber çok dikkatimi çekti. Haberde Yemen ve Ortadoğu’da savaşan örgütlerin ellerindeki silahların Alman ve Avrupa kaynaklı silahlar olduğunu yazıyor. Üstelik de uluslararası anlamalara aykırı olarak. Bu haber internette dolaşan militan grupların hazırladığı videolardaki silahlara bakarak, Arıj isimli bir örgütün hazırladığı bir rapor çerçevesinde çalışılmış. Buna ilişkin dokümanı ajansa Ürdün merkezli Araştırmacı Gazetecilik İçin Arap Muhabirler (ARIJ) isimli bir kuruluş raporlamış. Bu raporda bu silahlar için Balkan ülkelerinin bir kamuflaj olarak kullanıldığına da yer veriliyor. Yazıda sözü edilen Avrupalı şirketlere ait silahlar şunlar: Alman şirketi Heckler & Koch lisansıyla Suudi Arabistan’da imal edilen G3, G36, MG3 ve MG4’ler… Rus lisansıyla Ürdün’de imal edilen RPG-32 tipi lazer güdümlü tüfekler… FN Herstal adlı Belçika şirketinin el bombaları... Ayrıca Yemen’deki bazı terörist gruplar İspanyol silahları da kullandıkları belgelenmiş. ARIJ’ın hazırladığı dokümanda silahların büyük bölümünün Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden “sirkülasyon”a sokulduğunu gösteriyor. Yine rapora göre bu silahlar Sırbistan ve Bulgaristan’da imal ediliyor.
Türkiye’de bu verilerin yüksekliğini ve buna karşı alınacak önlemleri artırmayı konuşuyoruz. Ancak bu tablo Avrupa ülkelerinde de farklı değil. Bu konu çağın vebası gibi tüm toplumların gündeminde. Almanya’da yayınlanan Hannoversche Allgemeine Zeitung Almanya’da bir yılda 140 bin kadının şiddet gördüğünü 116 bin zanlının kayıtlara geçtiğini yazıyor. Her iki ya da üç günde bir bir kadın bir erkek tarafından öldürülüyor. Suç istatistikleri faillerin yüzde 68’inin Alman olduğunu gösteriyor. Aile içi şiddet meselesini değerlendirirken cinsiyetçi analizlerin ötesinde başka bir bakışa ihtiyaç olduğuna inanıyorum.
Sosyal medya vasıtasıyla kimi köy okullarının güzelleşmesi kimi yoksul öğrencilerin eğitim kalitesini yükseltme gayreti içinde olan birçok kişinin; özellikle de kadınların çabasından haberdar oluyoruz. Bu coğrafyada kadınların eğitime duyarlılığı hep bir işaret feneri gibi olmuş. Türkiye’de kadınların eğitim tarihleri de eğitime katkı tarihleri de bilinenin aksine çok eskilere dayanıyor. Mesela Abdülhamid’in ailesinden Hümaşah Hatun Emirgan camisinin karşısında açılmış bir karma okulun iaşesinin sağlanması için 1778 tarihiyle bir vakfiye kurmuş. Hem muallim hem de öğrencilere verilecek akçeleri ve giysileri temin etmek üzere. 1783’te Kumpakapı’da Sıbyan mektebine Hatice Hatun ve Nefise Hatun’un atandığı biliniyor. 1884’te kız ve erkek çocukları için lise düzeyinde eğitim veren Yeşil mektebin kurucusu Bezimalem Valide Sultan’ı her Bezmialem Hastanesi ve Üniversitesi’ni gördüğümde hayırla yad ediyorum. Eğitim seferberliğimiz hiç bitmiyor. Bu konuda çaba gösteren herkesin önünde saygıyla eğiliyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.