Bizim markamız kriz!

04:0011/05/2019, Cumartesi
G: 11/05/2019, Cumartesi
Ayşe Böhürler

Bir film ve bir kitap önerisi…Bu ismi taşıyan belgesel ve film; 2002 Bolivya başkanlık seçimlerinde Gonzalle De Lozanda’nın seçimi Amerikalı bir siyaset bilimci James Carville’nin stratejisiyle kazanmasını anlatır. Bu olayın belgeseli 2005 yılında; filmi de 2015 yılında çekildi. Bir sinema şaheseri değil elbette.Ancak halkla teması zayıf olan bir liderin halkın içinden birisi gibi gösterilmesine ilişkin çok iyi taktikler veriyor. Siyaset biliminin de iletişim biliminin de kesiştiği noktaları çok

Bir film ve bir kitap önerisi…

Bu ismi taşıyan belgesel ve film; 2002 Bolivya başkanlık seçimlerinde Gonzalle De Lozanda’nın seçimi Amerikalı bir siyaset bilimci James Carville’nin stratejisiyle kazanmasını anlatır. Bu olayın belgeseli 2005 yılında; filmi de 2015 yılında çekildi. Bir sinema şaheseri değil elbette.



Ancak halkla teması zayıf olan bir liderin halkın içinden birisi gibi gösterilmesine ilişkin çok iyi taktikler veriyor. Siyaset biliminin de iletişim biliminin de kesiştiği noktaları çok iyi ortaya seriyor. Filmi iki yıl önce izlemiştim. Ancak CHP’nin seçim kampanyasını ve İmamoğlu’nu izlerken sürekli filmi hatırlatan sahnelerle karşılaşıyorum. Elbette her kampanyada illa ki bir kurgu vardır, olması gerekir. Ancak endişem bu sahnede her şeyin kurgudan ibaret olması.

HALK MÜSLÜMANLIĞI İLE
KAVGA/BARIŞ MÜMKÜN MÜ?

CHP’nin dindar halkla barışma meselesi, içerdiği tarih, ideoloji ve yaşam biçimi itibariyle pek zor görünüyor.

Bir iki Yunus şiiri, Mevlânâ divanı bu geçmişi kolay kolay silemez.

Din ile alakalı her şeyin irtica şeklinde tasvir edildiği, tenkit edildiği bir tarih ve bunun beraberinde gelişen tahammülsüzlük, küçümseme, yok sayma ortamı bir müddet sütre gerisindeydi, yeniden gün yüzüne çıktı. Sosyal medyaya dökülen mesajlar bu bakışı çok iyi ortaya koyuyor.

Din ile alakalı her şeye; bunu taşıyan halka tahammülsüzlük yeni oluşmadı elbette. İslâm’ı hurafe olarak gören bu bakışın kültürel kodları çok eskiye dayanıyor. Karikatürler bile tek başına dönemin ruhunu anlamaya yeter. Müslümanım diyen herkesi aşağılamak için kullanılan imaj, Demirel’den Erbakan’a değişmez; takkeli, tespihli, sarıklı ve develi, haçlı aşağılayıcı karikatürler bu zihniyetin özetidir.

Bu konu üzerine yazılmış en önemli eser olan İsmail Kara’nın
“Cumhuriyet Tarihi’nde Bir Mesele Olarak İslâm”
kitap serisi bu alanın örnekleriyle doludur. Kitap Türkiye tarihini adeta özetler.
Şerif Mardin
Din ve İdeoloji
kitabında bir teşhis olarak bu durumun sebeplerini şöyle anlatır.
‘’Halk kültürü ile seçkinler kültürü arasında bir uçurum olması, seçkinlerin, dine önem veren kimseler olsalar bile ‘halk İslâmı’nı kuraldışı [heterodoksi, herezi] saymalarıyla sonuçlanmıştır. Dini ciddiye alan veya almayan kimseler, halk inançlarının kendi içinde anlamlı bir tür olduğunu kabul etmemişlerdir. Bunun için yalnız ‘hurafe’den bahsetmişlerdir”.

Bu aşağılamanın odağında Halk Müslümanlığı hep yer alır. Cahil, köylü bulunan halk neye inanması gerektiğini bilmiyordur. Bunun örneklerinden birisi de halk arasında en yaygın olarak okunan Mızraklı İlmihal kitabının basımı etrafında yapılan tartışmalardır. Bu tartışmayı “Değişen Din ve Dünya Algısının Bir Kitaba Mızraklı İlmihal’e Yansıması” isimli bir makalede anlatan İsmail Kara karikatürlerin irticacı tiplerinin ellerine mutlaka Mızraklı İlmihal’in tutuşturulduğunu söyler. Mızraklı İlmihal’e verilen tepkiyi Nazım Hikmet’ten bir alıntıyla şöyle anlatır.

“1962 tarihli ‘Vatan Haini’ şiirinde
‘Vatan çiftliklerinizse/kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan/vatan şose boylarında gebermekse açlıktan/…/vatan Mızraklı İlmihal’se, vatan polis copuysa/.../Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:/Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ”
mısralarında Mızraklı İlmihal’i en ağır menfiliklerin arasında zikretmekte mahzur görmeyen Nazım Hikmet ‘Çocuklarımıza Nasihat’ şiirinde de aynı tavrını sürdürür:
‘Ve din dersi hocasının resmini yapan kurşun kaleminle yık Mızraklı İlmihal’in yeşil sarıklı iskeletini’.
Belli ki “halkçı” Nazım, ideoloji kurbanı yahut fedaisi olarak halka ve halk hissiyatına karşı! Fakat yürüyen tek çizgi bu değil, Mızraklı İlmihal de büyük bir metin olarak her şeye rağmen hükmünü yürütüyor. Hâlâ sadık okuyucuları, yayıncıları, muhipleri var. Belki onlar için de bir muhalefet ve müdafaa vasıtası. Ayrıca ilim adamları pek ilgi göstermiyor ama o ihmal edilerek Osmanlı dinî kültürü, ifade biçimleri ve bugüne kadar gelen halk Müslümanlığı yeterince ve derinliğine kuşatılıp anlaşılamaz.”

Toplumsal hafıza kolay değişmiyor elbette. Bu halk ne “Mızraklı İlmihali”i ne de dinini unuttu. Unutturmaya çalışanları da unutmadığını siyasi tarih gösteriyor.

....

Güncel tartışmaların dışında bir bakış ile; olanları yeni bir lider ile yeni bir kurguyla CHP’yi merkeze oturtma çalışması olarak görüyorum. Çalışma diyorum, çünkü üstteki kurgusal Yunus dili, bir tık altta hemen dindar insanlara hakarete yöneliyor.
Halka tahammülsüzlük
illa ki fışkırıveriyor.

Aksi de zaten mümkün değil.

Böyle bir negatif hissiyat içinde yetişen bir kitlenin halk ile barışma projesi bu toplumsal hafıza ile mümkün görünmüyor. Olsa olsa her şey bir sahneden ibaret gibi görünüyor.

#CHP
#YSK
#İstanbul
#Şerif Mardin