Bugün Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki iki camiye yapılan saldırı sonucu Başbakan Ardern’in tanımladığı şekliyle sadece Yeni Zelanda için değil aynı zamanda dünya için de karanlık bir gün oldu. Müslümanların nüfusun % 1 ‘ini oluşturduğu Yeni Zelanda’da 40’tan fazla kişinin ölümünün sebepleri Avrupa’da esen sağ rüzgarlarda aranmalı. Daha önce Amerikan- Avrupa sağ akımlarının sanal dünyasında, Müslüman nefretini körükleyen bloglar Danimarka’da 77 cinayet ile Andreas Beivnik’i kahraman haline getirmişti. Breivnik’in hapiste okuduğu manifesto bir başucu metni olmuştu. Dahası, Breivnik hapiste düşüncelerinin çok daha fazla geliştiğini ve cinayetlerden asla pişman olmadığını söylerken de sanal dünyada Müslüman karşıtı kitlenin de lideri konumuna geldi.
Yer altında Müslüman düşmanlığını yayan sitelerin ve blogların isimleri arasında Viyana kuşatmasından ilham alanlar bile olduğuna bakılırsa bu işin ucu ne yazık ki yine bize yani Osmanlı- Avrupa çatışmasına kadar uzanıyor. Nitekim Yeni Zelanda saldırganı da bir Breivnik hayranı ve yaptığından da hiç pişman değil.
İlgilenenler bulabilir.
Geçen hafta Danimarka Kopenhag’daydım, mültecilerle ilgili bir çekim yaptım, topluma entegrasyonlarına, nerede, hangi işlerde, hangi koşullarda kendilerine yer bulabildiklerine baktım. Avrupa’nın birbirine zıt iki yüzü orada da bariz görülüyor. Sağcı hükümetin iktidara geldiği, göçmen karşıtlığının da öncüsü olan Danimarka Avrupa’da ne olup ne bitiyor anlamak açısından önemli.
Danimarka’da 34 bine yakın mülteci yaşıyor. Ancak talep giderek düşüyor. Bunda göçmen (Müslüman) karşıtı bir ajanda ile yapılan yasal düzenlemeler ve uygulamaların payı büyük. Aile birleşimi engelleniyor, göçmenlere eğitim paralı hale getiriliyor, sağlık erişimleri zorlaştırılıyor, işsizlik sigortası elde edebilmek için 7 yıl çalışma şartı aranıyor, 6 yılı doldurmamış olanlar çocuk yardımı alamıyor. Yaşlılık yardımı alabilmek için ülkede kırk yıl doldurma şartı getirilmiş durumda. Tüm bu düzenlemeler için de en önemlisi de mücevher kanunu ile göçmenlerin 1000 Euro üzerindeki mücevher ve parayı kendilerinde tutmalarına izin verilmiyor. Kalıcı ikamet izni almaları da giderek zorlaşıyor.
Bu ayrımcı yasalar, sosyal demokratlar ve aşırı sağ Danimarka Halk Partisi tarafından da destekleniyor. Danimarka’da mülteci statüsüne sahip kişilerin neredeyse hepsi gettolarda yaşıyor. Ülke genelinde bulunan 25 gettoda yaşayanlar, ‘paralel toplumlar’ olarak adlandırılmış. Başbakan Rasmussen’e göre bu bölgeler, Danimarka haritasındaki kara delikler olarak nitelendiriliyor.
Amerika’nın Cinneti ve Avrupa Benim kitaplarının yazarı Zeynep Atikkan Avrupa sağının yükselme seyrinin ve Müslümanların tehdit olarak merkeze çekilmesinin izini sürdüğünde neoconlara ulaştığını söyler. ‘’Amerika nerede, başka türlü düşünen insanlar yok mu derken adeta fışkıran blogları gördüm. Breivik de bu bloglardan ortaya çıkmıştı. Avrupa’da beyaz adamın üstünlüğünü ön plana çıkartan ırkçı yabancı düşmanı, saldırgan blogları bu dönemde yakın takibe aldım. Burada bir şeyler oluyordu. Bu benim bildiğim batı değil derken bu araştırma zinciri Beni Avrupa’ya götürdü... Bernard Levis gibi neo-muhafazakarlar Avrupa’ya gelip konferanslar vermeye başladılar. Demografik veriler ortaya atıldı, korku senaryoları yazılmaya başlandı. 2014’te yapılan araştırma da bunu başarıldığını gösteriyor. Mesela İngiltere’de toplum İslamlaşıyor endişesi var. UK Independence bir araştırma yayınladı. Halka, Müslümanların nüfusa oranı soruluyor. Gerçek % 8 iken halk % 31 olduğunu söylüyor. Bu algının böylesine abartılı biçimde ortaya çıkmasının bir diğer nedeni de nüfusun yaşlanması. Nitekim Fransa’da işini kaybetmiş 50 yaş üzeri insanlar aşırı sağa oy vermeye başladılar. Araştırmaya Kuzey Avrupa’dan özelikle İskandinav ülkelerinden başladım. Bunlar insan hakları promosyonu yapmakta iddialı ülkelerdi. Aşırı sağın en hızlı geliştiği ülke şaşırtıcı biçimde Danimarka’ydı. Avrupa’nın sınır problemi yoktur. Her ne kadar birbirlerinden farklı olsalar da ortak paydaları vardır. Mesela Merkel, Cameron, Sarkozy eş zamanlı olarak “Avrupa çok kültürlü değildir” açıklamasını yaptılar. Bu tema yeni sağ partilerin sürekli tekrar ettikleri bir cümleydi. Artık yeni bir batı var. “Bizim uygarlığımız tehdit altında” diyen bir batı. Batı medyasının sunumunda Müslümanlar artık tek bir camia. ‘’Her Müslüman an gelir, batı düşmanı olabilir’ fikrine inanıyorlar. Müslümanları batı değerlerini kabul edip yaşayamayacak insanlar topluluğu olarak görüyorlar.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.