Bugünlerin puslu siyasetine uygun olarak gölgelerden olan biteni okumaya çalışıyoruz. Kritik bir seçimin arifesinde “karanlıkta göz kırpanların” kimler olduğunu anlayabilmek için öne sürülen kişileri tanımak gerektiği kanaatindeyim. Türkiye kritik bir eşikte. Bir taraftan teröre karşı bir taraftan da O’nu tarihe gömmek isteyenlere karşı büyük bir savaş veriyor. İç-dış pek çok konuda gösterilecek en ufak bir zafiyet Türkiye’yi 20-30 yıl geriye götürebilir. Bu nedenle “Erdoğan’ın karşısına çıkartılan adaylar kim ve arkalarında kimler var” sorusu bizim için hayati önem taşıyor.
Yılmaz Büyükerşen: 80 yaşında. Eskişehir’de ilk defa DSP’den seçildi. 1999’dan beri Eskişehir belediye başkanı. Eskişehir’in bir üniversite şehrine dönüşmesiyle değişen kent sosyolojisinin de yardımıyla orada popülerleşti. 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de adı geçti ama böyle bir niyeti olmadığını söyledi. Yerel olarak tanınmış olsa da ulusal anlamda tanınırlığı şüpheli/kısıtlı. Profil olarak klasik CHP seçmenine uygun gözükse de CHP yönetiminin aradığı aday profiline pek uyduğu söylenemez. Hem yaşı hem de genel siyasi profiline bakarak aday olması büyük sürpriz olur.
İlhan Kesici: ANAP ve dolayısıyla sağ siyaset orjinli. 69 yaşında. Erdoğan’ın siyaset sahnesinde parladığı 1994 yerel seçimlerinde ANAP’ın adayıydı, kaybetti. DPT ve bürokrat kökenli. Her seçimde aday oluyor.
Abdullatif Şener: AK Parti kurucularından. 64 yaşında. MTTB kökenli. AK Parti hükümetinde bakanlık yaptı. 2007’de istifa etti. 2009’da Türkiye Partisi adıyla bir parti kurdu. Hiçbir seçime giremeden 2013’te partiyi kapatmak zorunda kaldı. Partisi 2010 referandumunda Evet oyu verdi. 2011 genel seçimlerinde memleketi Sivas’tan bağımsız aday oldu. 17 bin oy alarak seçilemedi. Özellikle son 3-4 yılda Halk TV’nin gediklisi haline geldi. CHP tabanında nötr bir intibaı olsa da, muhafazakar seçmen tabanında tamamen yok olmuş bir isim.
Kemal Kılıçdaroğlu: Başkan olmayı istemiyor. Bahçeli ile yaşıt, 70 yaşında. “Milletvekili olamazsam partide kontrolümü kaybederim” korkusu var. Yeni sistemde erken seçim kolay değil. Dolayısıyla 5 yıl meclis dışından parti kontrolünü tutması bir hayli zor görünüyor. Ayrıca genel başkanının aday olmaya çekinmesi de, bir anlamda CHP’nin kendi adayıyla seçimi kazanma ihtimalinin olmadığının itirafıdır. Parti içinden “aday başkanımız olmalıdır” gibi çıkışlar geldi ama kulak asmadı. İstanbul Belediye Başkanlığı’nı AK Parti’nin adayı Kadir Topbaş’a karşı kaybetmişti. Deniz Baykal’ı parti başkanlığından el çektiren kaset skandalının perde arkasındaki isim olarak biliniyor.
Öztürk Yılmaz: Kendi kendini aday ilan etti belli ki çünkü parti yönetiminden destek gelmediği gibi grup başkan vekillerinden tepki de gördü. 49 yaşında. Son dönemde hükümetle girdiği polemiklerle, özellikle Musul konsolosluğu/IŞİD konusunda öne çıktı. Seçmen nezdinde pozitif bir çağrışımı yok. İdeolojik altyapısının ne olduğu belirsiz. Siyasi tanınırlık orijin noktası “IŞİD tarafından esir alınmak” olan birisi.
Abdullah Gül: 67 yaşında. 1991’de Refah Partisi’nde siyasete girdi. Refahyol hükümetinde bakanlık yaptı. 2000 yılında Fazilet Partisi’nde Recai Kutan’a karşı başkan adayı olarak çıktı. Tayyip Erdoğan ile birlikte AK Parti’yi kurdu. Başbakan ve Dış İşleri Bakanlığı yaptı. 2007’de CHP’nin çıkarttığı 367 krizi nedeniyle Cumhurbaşkanı seçilemedi, AK Parti’nin girişimiyle Anayasa değiştirildi. Erdoğan’ın aday göstermesiyle Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi ise daha önce kendisini Cumhurbaşkanı yaptırmayan CHP’nin doğrudan adayı olmak istemediği ve geniş bir ittifakın çatı adayı olmak istediği anlaşılıyor. Bunun muhtemel sebebi CHP adayı olmasının AKP tabanında getireceği tepki olabilir. AK Parti çevrelerinde bir desteği olduğu muhakkak ama gerçek anlamda seçmende ne kadar karşılığı olduğu müphem. Çünkü CB seçildiği günden beri AK Parti tabanı Erdoğan’ın siyasi hamlelerini büyük ölçüde desteklerken Gül hiçbir zaman ön plana çıkmadı, yüksek sesle itiraz etmediği gibi sesli bir destek de göstermedi.
Gül’ün adaylığına CHP içindeki Kemalist-ulusalcı cepheden ciddi tepki geldi. Başta o grubun prensi Muharrem İnce’nin “Gül/Erdoğan seçimine zorlarsanız ben gider Erdoğan’a oy veririm“ diye yaptığı sert çıkış olmak üzere…
-Bu bekleme sürecini CHP bir nevi Gül hakkında bir kamuoyu yoklaması gibi kullandı. Abdullah Gül bu süreçte açıklama yapmadı ama görüşmelerini sürdürdü. Erdoğan’ın karşısına çıkmaktan imtina etmekten ziyade risk almak istemediği söyleniyor. Ama bu müphemlik ve kararsızlık sürecini uzatarak ismine zarar verdiği muhakkak.
-Bu tablo özellikle sol seçmen için bir demokratik krizdir. Dünyanın hiçbir yerinde siyaset sadece birinci parti olmak için yapılmaz, bazı siyasi hareketlerin onlarca yıllık mazisi olmasına rağmen seçim kazanmasalar da ideolojik misyonlarını sürdürürler. MHP bile buna bir örnek sayılabilir. Ne birinci parti olmuştur ne de iktidar. Ancak temsil ettiği bir insan grubu ve siyaset resminde edindiği sağlam bir yer vardır ve bunu korumuştur. CHP için asıl kriz iktidara odaklanarak kendi siyasi mazisini hiçe sayan adayları öne sürmesi, sağdan da oy alacağız masalıyla Ekmeleddin, Gül gibi adaylarla ideolojik savrulmasıdır. CHP seçmeni ağız tadıyla kendi hareketi içinden aday bile konuşamaz hale gelmiştir. Ayrıca sağdan oy alacağız diye çıkarılan isimlerin hiçbirisi sağdan da oy alabilmiş değildir. Diğer taraftan bu sürecin yeni nesil seçmenleri siyasetten soğuttuğu bir gerçek. CHP teşkilatlarındaki genç ekibin yavaş yavaş HDP/DHKPC ekolü tarafından ele geçirilmesinde bunun etkisi olduğu iddia edilebilir.
Şimdi de sağda yerleşmeye çalışan ancak CHP seçmeninden de oy alabilen Meral Akşener’e bakalım.
…61 yaşında. Aileden ülkücü ama kendisi DYP ‘de Tansu Çiller’in yanında
siyasete girdi. O yıllarda Asena kimliği yoktu. 90’larda 6 ay İçişleri Bakanlığı yaptı. Susurluk olayları sonrasında Mehmet Ağar’ın yerine geldi. AK Parti kuruluş sürecinde ismi geçti ancak daha sonra vazgeçti. Sonra MHP’de Meclis başkan vekilliği yaptı. Asena olduğu günler o günlerdir. Bahçeli’den ayrılarak İyi Parti’yi kurdu. 15 Temmuz darbesini yapan ekip ile ilişkisi, Fetö’nün operasyonel isimleriyle yazışmaları tartışma konusu. Bir proje partisi olarak parti ekibi içinde bir ideolojik birlikteliğin ötesinde tek ortak payda Erdoğan karşıtlığında görülüyor. En yakın danışmanlarından biri Google’dan ayrılan genç bir adam. Seçim siyaset stratejisi üzerine etkili olduğu söyleniyor. Sosyal medya ekibi net şekilde Gezici aktivist tonu taşıyor, hiç ülkücü gibi değiller. Parti tüzüğünde şöyle bir ibare bulunmaktadır: “Türkiye, İkinci Dünya savaşından sonra kurulan dünya düzeni içinde Batı kurumları içinde yer almıştır. Ülkemizin savunma politikası da Batı güvenlik sistemine entegre edilmiştir. Savunma politikasında en üst şemsiye olarak NATO bulunmaktadır. NATO bir siyasi yapılanma olup üyelerinin müşterek savunma ihtiyaçlarını da karşılamaktadır. Türkiye’nin NATO şemsiyesinde olması milli politikalar ve stratejiler uygulamasına engel olmadığı gibi İttifak üyeliğimiz diğer ittifak ve mekanizmalardaki ülkelerle kendi milli çıkar ve ulusal güvenliğimizin gereği olarak kurulacak ilişkilere ve iş birliği çabalarına da aykırı değildir.”
-CHP İyi Parti’ye 15 milletvekili verdi. Burada iki önemli soru işareti var! CHP ilk gerekçe olarak “İyi Parti’nin seçime girmesi engellenecekti onun için verdik” dedi. Halbuki YSK bu transfer işi resmileşmeden aldığı kararla zaten “İyi Parti seçime girebilir” dedi. O zaman da Akşener 100.000 imzayı bulması şüpheli olduğu için mi bu transfer yapıldı iddiası gündeme geldi. Kılıçdaroğlu’nun Abdullah Gül lehine (ilk turda değilse bile ikinci turda çekilmesi için) ondan bir feragat istemesi de bu iddiaları destekler nitelikteydi. Ki yaptıkları görüşmenin çıkışında daha sorulmadan adaylığım devam ediyor birinci turda kim ikinci olursa onu destekleriz (ben ikinci olursam çekilmem demektir) demesi de bunu gösteriyor. Dün “100.000 imza ile halkımın desteğiyle aday olacağım” dedi. Şayet Meclis’te CHP’den gelen 15 milletvekili ile kurulan grup kendisini aday gösteriyorsa 100.000 imza işine ne gerek var? Dün Yusuf Halaçoğlu twitter’dan “derin devlet” Meral Hanım’ın başkan adayı olmaması için büyük baskı yapıyor dedi. Peki bu derin devlet kimdir? Hükümet desek, Akşener’in aday olacağı zaten bir seneden fazladır biliniyor. Derin devlet (kimse?) bu baskıyı niye şimdi yapsın? Erdoğan için değişen bir şey yok. O bu süreçte zaten hep adaydı. Öte yandan değişen tek bir başka parametre var o da A. Gül. Tüm bunların üstüne bir de transfer olan 15 milletvekilinin İyi Parti’nin seçime girebileceği garantilendiği için tekrar CHP’ye döneceği iddiaları çıktı. Neden geldiler, neden dönüyorlar? Kılıçdaroğlu bu adaylık işini Demokles’in kılıcı gibi sallandırıyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.