Ev alma komşu al derler. Son günlerde bu sözün benim için tezahürü Meclis’te oda komşum İstanbul Milletvekili Oğuz Üçüncü oldu. Oğuz Bey Almanya’da yetişmiş, orada uzun süre Milli Görüş teşkilatlarının başkanlığını yapmış, sistematik ve analitik düşünme tarzı, olayları farklı bakış açılarıyla birlikte ele alabilme yeteneğiyle şahsına münhasır bir siyasetçi. Avrupa Parlamento seçimleri akabinde soluğu odasında aldım. Sohbet ederken baktım olmayacak; bilgisayarı da aldım, konuştuklarımızı özetlemeye başladım. Sohbetin üst başlığı şöyle oldu: Avrupa’da siyasette ortaya çıkan bir boşluk var, bu boşluğu kim veya neler dolduruyor?
Tek başlarına zor görünüyor. Koalisyon olabilir, o zaman da “Kim onlarla koalisyon yapar?” Mesele Almanya’da bir Hristiyan Demokrat-AfD koalisyonu olabilir mi? Bu ihtimal Avrupa’nın tarihi hafızasında kötü hatıraları da canlandırıyor. Weimar Cumhuriyeti’nde Hitler’in yükseliş sürecini ve burada kilit rol oynayan Merkez Katolik Partisi hatıra geliyor. Merkez Katolik Partisi lideri Weimar, Cumhurbaşkanı’nı, Hitler’i başbakan yapmaya ikna ederken “Eli bizim elimizde” diyordu.
Seçim sonuçları yukarıdaki soruyu akla getiriyor. Görünen o ki; Macaristan, Avrupa Birliği’nin çıbanbaşı. Ancak orada da farklı bir şey oluştu, seçimlerde diğer ülkelerde sağ partiler yükselirken Macaristan’da Orban’ın oyu düştü. Avrupa Birliği’nin geleceğini etkileyenler içinde Orban’ın payını da görmek gerekiyor. Oğuz Üçüncü diyor ki:
“Ülke ülke sonuçları tetkik etmenin önemini ayrıca belirtmek gerekiyor. Zira Fransa, Almanya ve Avusturya’da çok büyük başarılar söz konusu iken ve İspanya, Portekiz, İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerde nispi artışları görüyoruz. Ancak Polonya’da PİS Partisinin oyları çok ciddi düştü ve Macaristan’da Fidesz Partisi de iki koltuk kaybetti. Hollanda’da Wilders’in PVV Partisi ise beklenenin aksine birinci parti olamadı. İskandinav ülkelerinde milliyetçi akımların oyları düştü.
Sağ ve sol ekstremist partiler Ukrayna’ya askeri ve mali destek vermeyi yanlış buluyor, ateşkes sağlayarak Rusya ve Çin ile ilişkilerin normalleşmesini savunuyorlar. Ayrıca yaptırımlara da karşı çıkıyorlar. Rusya ve Çin makamlarının bu partilerle yakın ilişki kurmaları ilgi çeken ayrı bir nokta. Bu partilerin başarılarına önemli katkı sağlayan Telegram (Rusya) ve TikTok (Çin) uygulamalarını da zikretmemiz gerekiyor.
Sağ ekstremist partiler ayrıca AB’ye devredilen egemenlik haklarının tekrar milli devletlere iadesini istiyor. Sosyal medyada gösterdikleri başarı, seçim sonuçlarına da doğrudan etki ediyor. Ekonomik kriz ve enflasyon baskısından hareketle statü kaybından korkan orta sınıfın ekstremist partilerin önemli bir seçmen kitlesini teşkil ettiği görülüyor.”
Şimdiye kadar liberallerin, merkez solcu ya da merkez sağcıların, yeşillerin liderliğini yaptığı Avrupa’yı Avrupa yapan değerler diye sunulan değerler rafa kalkıyor. Yeni partiler artık böyle bir maske takmıyor. “Çoğulculuk” derken dünyayı ve diğer dinlerin harmonisi olan “melez kültürleri” değil doğrudan Batı merkezli kültürel üstünlük iddiası dile geliyor. Hatta bunun da ötesine geçerek Avrupa’nın melez kültürlere karşı korunmaya alınması gerektiğini savunuyorlar. Beyazların üstünlük iddiaları kültürel dosyalarla yineleniyor. Klu Klux Klan ırkçılığı yapmıyorlar ama takım elbiseleri ile “salon ırkçılığı” yaptıkları söylenebilir.
Yeni Avrupa’da “ırkçılığın” adı “kültüralizm” olarak değiştiriliyor. Her kültür eşit değildir derken kastedilen ‘aşağı kültür’ Budizm filan değil, İslam!
Üye ülkelerinin hepsinin onayı olmadan AB, Ukrayna savaşını finanse edemiyor, para aktaramıyor. Bu nedenle Macaristan bu işten kârlı çıkıyor. Önce Ukrayna’ya yardımı onaylamıyor. Sonra da bu onayı pazarlık konusu haline getiriyor.
Ukrayna için yapılan yardım AB’nin genel bütçesinden diğer konulara ayrılan bütçeyi kısıtlıyor. Amerika, Ukrayna için parayı sadece hangi silahı alacaklarını belirleyerek aktarıyor.
AB’den yükselen bir diğer itiraz da: “Hangi silahı alacağımıza niye biz karar vermiyoruz?”
Avrupa Parlamentosu’nda oylarını artıran aşırı sağ ve aşırı sol partilerin kampanyaları dikkat çekti. Miting yok, teşkilat yok, büyük bütçeli kampanyalar, ajanslar olmadan seçimi kazandılar. Siyasi iletişimde en çok TikTok kullandılar. Bu da en çok tartışılan konular arasında. Öyle ki; AfD’nin Avrupa kampanyasını yürüten kişinin büroları arandı. İddia o ki; çalışanlardan birisi Çin ya da Rus ajanı olabilir. Varılan sonuç: Algoritma ırkçılığı destekliyor!
2024 seçimlerinde dikkat çekenlerden birisi de aşırı sol “Die Linke” partisinden ayılarak bir parti kuran Sahra Wagenknecht oldu. Partisine kendi adını verdi: “Akıl ve Adalet İçin Sahra Wagenknecht İttifakı- BSW.” Sahra’nın Sol Parti’den ayrılma sebeplerinin başında solun yeşiller ile ortak politika izlemesi geliyor. BSW solun liberalleşmesine karşı çıkan bir hareketi temsil ediyor.
Diğer taraftan Wagenknecht’in aşırı sağ AfD’nin savunduğu bazı fikirlere yakın durduğu da söylenebilir. Irkçı bir çerçevede göçmen karşıtı değil ama şüpheci, göçmenlerin geri gönderilmesi gerektiğini söylüyor. Filistin’i desteklemiyor, Almanya’nın silah satışına karşı çıkıyor. Ukrayna’ya Almanya’nın verdiği desteğe karşı, Rusya ile barışı savunuyor. Öyle ki salı günü Zelenski’nin Almanya Meclisi’nde konuştuğu oturumu iki parti boykot etti. Bunlar AfD ve BSW.
Sahra sol gösterip sağ vuran siyasetçilerin başında geliyor. Babası İranlı, annesi Alman olan Sahra (bir rivayet, ismi Zehra’dan uyarlanmış) felsefe eğitimi almış. Almanya’nın en entelektüel siyasetçilerinden.
Avrupa’nın aşırı solda yükselen yeni yıldızı BSW’nin geniş bir kadrosu, üyeleri, teşkilatı olmamasına rağmen Avrupa seçimlerinde %6 oy aldı.
Aşırı sağ partilerin yükselişinin ana sebebi AB’nin devam etmesi halinde ortaya çıkacak olan statü kaybı endişesi oldu. Bu seçimlerde göçmenler değil, Ukrayna savaşı gündemdeydi.
Sarah Wagenknecht “Savaş mı, Barış mı?” sloganını kullandı. AfD’nin ana sloganı “Avrupa’yı Yeniden Düşünmek…!” Ortak mesajlar; Ukrayna savaşına karşı olmak. Milletlerin Avrupası, egemen devletlerin merkezde olduğu bir birliktelik. Ortak pazar, ortak dış sınır ancak herkes kendi iç sınırını korusun. İslam düşmanlığı-İsrail tarafgirliği, Avrupa’da kaleleri yeniden aktif hale getirmek… Euro’dan çıkış, ulusal para birimlerine geri dönüş, Rusya ile barış!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.