Sarı Kosor

04:003/09/2018, Pazartesi
G: 3/09/2018, Pazartesi
Aydın Ünal

Tacikistan’dayız. Çin, Afganistan, Özbekistan ve Kırgızistan arasında sıkışmış bu güzel ülke büyük bir kalkınma mücadelesi veriyor.Yüzde 90’ı dağlardan oluşan Tacikistan, dünyanın su kaynakları en bol ülkelerinden biri. Doğalgaz ve petrol rezervleri, çalışkan insanları, çatışmalı bir bölgedeki istikrarlı ve güvenli yapısıyla Tacikistan istikbal vadediyor.Mevlana Celaleddin Rumi (Belhi) Tacik kökenliydi. Eserlerini de “Tacikçe” yazmıştı. Tacikler ile İranlılar aynı kökten geliyor, aynı dili konuşuyorlar.

Tacikistan’dayız. Çin, Afganistan, Özbekistan ve Kırgızistan arasında sıkışmış bu güzel ülke büyük bir kalkınma mücadelesi veriyor.


Yüzde 90’ı dağlardan oluşan Tacikistan, dünyanın su kaynakları en bol ülkelerinden biri. Doğalgaz ve petrol rezervleri, çalışkan insanları, çatışmalı bir bölgedeki istikrarlı ve güvenli yapısıyla Tacikistan istikbal vadediyor.

Mevlana Celaleddin Rumi (Belhi) Tacik kökenliydi. Eserlerini de “Tacikçe” yazmıştı. Tacikler ile İranlılar aynı kökten geliyor, aynı dili konuşuyorlar. Ama İran’ın aksine Taciklerin neredeyse tamamı Sünni.

Başkent Duşanbe (pazartesi anlamına geliyor) Sovyet işgali sırasında, bölgedeki tüm başkentler gibi geniş bulvarlarla, devasa yapılarla donatılmış. İçinden dereler geçen yeşil şehir sakinlerine de misafirlerine de huzur veriyor.

Tacikistan’a, Duşanbe’ye gelmişken, ziyaret etmeden dönemeyeceğimiz bir kabir var.

Sabah sırt çantalarımızı alıp yola çıkıyoruz. Önce Dangara şehri, ardından Belcivan’a ulaşıyoruz. Belcivan’dan arazi araçlarına binip, bir buçuk saat boyunca, nehir yataklarından, tozlu yollardan, yol değil iz bile olmayan dağlardan geçerek bir zirveye ulaşıyoruz. Yol bitti, buradan sonrasını yürüyeceğiz. Pamir Dağları’nın uzantısı dağ ve ormanlarda, kah uçurumların kenarından geçerek, kah ormanda ilerleyerek, kah kayalardan tırmanarak saatlerce yürüyoruz. Hava kararıyor. Rehberimiz, “İşte geldik, burası” diyor.

Yaşlı bir çınarın altında 3 kabir var. Zorlu bir yolculuğun ardından, Ab-ı Derya Köyü yakınlarındaki Çegan Tepesi’nde, etrafı duvarla çevrilmiş bir şehitlikte, Enver Paşa’nın ilk istirahatgâhını ve Devletmend Bey ile diğer şehidin kabirlerini selamlıyoruz.

Enver Paşa, Orta Asya Müslümanlarını Sovyet işgaline karşı örgütlemek üzere buraya, Pamir Dağları’na gelmişti. 4 Ağustos 1922’de, Kurban Bayramı sabahı Abı Derya Köyü’nde Kulikov komutasındaki Rus müfrezesinin baskınına uğradılar. Enver Paşa kılıcını çekti ve atını Çegan Tepesi’ne, düşmanın üzerine sürdü. “Bir gün bana da bir kurşun isabet edecek ve cesedim bir çukura atılacaktır” demiş, 41 yıl boyunca da hep bu inançla yaşamıştı. Vücuduna 7 kurşun isabet etti. Oracıkta şehit oldu.

Makedonya Dağları’nda başlayan, Libya Çölleri’nden Allahuekber Dağları’na, Çanakkale siperlerinden Kudüs’e, Medine’ye uzanan; Çanakkale ve Kûtulamâre zaferiyle, Genelkurmay Başkanlığı, Harbiye Nazırlığı ile taçlanan büyük mücadele işte burada, Çegan tepesinde, Müslümanların bağımsızlığı için at üzerinde kılıcıyla kahramanca düşmana saldırırken sona ermişti.

Ruslar Enver Paşa’nın elbise ve eşyalarını alıp incelenmek üzere Taşkent’e, oradan Moskova’ya gönderdiler. Naaşı bir kaç gün dağlarda kalan Enver Paşa, Rusların çekilmesiyle, köylüler tarafından işte bu çınar ağacının gölgesine defnedildi. Yanı başına da, son yol arkadaşı, Tacik lider Devletmend Bey ile diğer şehitler konuldu.

1996 yılında, Tacikistan ile yapılan bir anlaşma neticesinde, Enver Paşa’nın naaşı buradaki mezarından alındı, İstanbul’a, Abide-i Hürriyet Şehitliğine askeri törenle nakledildi.

Çegan Tepesi’ndeki Enver Paşa’nın ilk kabri ve diğer şehit kabirleri ne yazık ki mahzun ve bakımsız haldeler. Şehitlikte Enver Paşa’nın ilk kabrine ilişkin bir işaret, bir iz, bir yazı bile yok. Mezarlar parçalanmış. Devletmend Bey dışındaki kabirlere dair bir bilgi, bir yazı da yok. Hakim bir tepe üzerinde, Çin’e, Afganistan’a ve İstanbul’a özlemle bakan bu şehitlik ilgiyi ziyadesiyle hakediyor. İnşallah TİKA, Tacikistan Devleti’ni ikna eder ve buraya bir yol, bir türbe inşa eder, mutlaka edecektir.

Kabirlerin başında uzunca kaldık. Kur’an okuduk, dualar ettik. Gece karanlığında, patikalardan zorlukla ilerlerken, bir yandan mahzun, ama bir yandan da gururluyduk. Ulaşılması zor Tacikistan dağlarında da Osmanlı şehitliğimiz vardı. Unutulmamıştı. Meşakkatle ulaşmış, dualar etmiş, kabirlerin sağını solunu düzeltmiş, bir avuç da toprak alarak dönüş yoluna koyulmuştuk.

Dönüş yolunda arkadaşlar uzaktaki bir köyü işaret ediyorlardı. Tacikçe anlamıyordum ama köyün ismini seçebilmiştim. “Sarı Kosor” diyorlardı. Acı acı gülümsedim. Sarıkamış Harekatı’nda yer alan 10. Kolordu, Şenkaya’nın Kosor (şimdiki adı Akşar) Köyü’nden Allahu Ekber Dağları’na yönelmiş, orada kırılmıştı. Enver Paşa, Tacikistan’da Sarı Kosor’a bakan bir tepede şehit olmuş, orada defnedilmişti. Tacik arkadaşlar, Duşanbe yakınlarında “Sarıkamış” isimli bir yer olduğunu, Rusların burada doğal gaz çıkardıklarını söylediler...

Allah tüm şehitlerimizi rahmetiyle kuşatsın. Bizi de hatıralarını yaşayan ve yaşatanlardan, miraslarına sahip çıkanlardan eylesin. Bu zorlu yolculukta bize mihmandarlık yapan dostlara, bizimle aynı duyguları paylaşan ve misafirperverlikleriyle bizi mahcup eden Tacik kardeşlerimize teşekkürler. Tacikistan’dan selamlar...

#Çin
#Afganistan
#Özbekistan