Muhalefetin kampanya hatası

04:0026/06/2018, Salı
G: 26/06/2018, Salı
Aydın Ünal

AK Parti ve Erdoğan karşıtı blok işin en başında doğru bir stratejiyle sahneye çıktılar: Cumhurbaşkanlığı için tek bir ortak aday belirleyecekler, bu aday da Erdoğan karşıtlarının olduğu kadar AK Parti içinden de oy koparacak ve belki ilk turda yüzde 50’yi geçecekti. En uygun aday eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dü. Yoğun trafik yaşandı, anlaşma noktasına gelindi ancak Meral Akşener “ben aday olacağım” diyerek bu stratejiyi bozdu.Bu strateji iş yapabilirdi. 16 Nisan Halkoylamasında yüzde 48,5 almış

AK Parti ve Erdoğan karşıtı blok işin en başında doğru bir stratejiyle sahneye çıktılar: Cumhurbaşkanlığı için tek bir ortak aday belirleyecekler, bu aday da Erdoğan karşıtlarının olduğu kadar AK Parti içinden de oy koparacak ve belki ilk turda yüzde 50’yi geçecekti. En uygun aday eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dü. Yoğun trafik yaşandı, anlaşma noktasına gelindi ancak Meral Akşener “ben aday olacağım” diyerek bu stratejiyi bozdu.



Bu strateji iş yapabilirdi. 16 Nisan Halkoylamasında yüzde 48,5 almış “Hayır” cephesi, Abdullah Gül ile “Evet” cephesinden 1 milyon oy koparabilir, sonuca ulaşabilirdi.

Gül’lü ittifak gerçekleşmeyince muhalefet yeni stratejiye geçti: Her parti kendi adayını çıkaracak, Saadet Partisi de aday gösterecek, Erdoğan yüzde 50’nin altında kalıp seçim ikinci tura kalınca muhalefet adayı üzerinde ittifak yapılacaktı.

Bu yeni strateji, muhalefet partilerine “muhafazakâr” görünme zorunluluğu getiriyordu. Hem birbirlerinin tabanlarını kırmayacak, hem de muhafazakâr görünümleriyle AK Parti ve MHP tabanından oy alacaklardı.

Muharrem İnce ve Meral Akşener bu “muhafazakâr görünme” rolünü gerçekten iyi oynadılar. Akşener başından, boynundan ve elinden tülbenti eksik etmezken, “tülbent devrimi” derken, Muharrem İnce de camiden fotoğraflar paylaştı, her gün Cuma namazı kıldığını, Yasin okuduğunu söyledi, Ramazan boyunca ağzına su bardağı ve alkol kadehi almaktan özenle kaçındı.

Elbette seçmen bu numaralara şerbetliydi. İnce’nin ya da Akşener’in rol yaptığını seçmen de görüyordu. Ancak en azından, karşısında klasik ”kibirli laik-Kemalist” politikacı figürü görmüyordu.

Ne olduysa son 3 günde oldu. Ne olduysa İnce’nin CHP mitinginden sonra oldu.

Muharrem İnce’nin İzmir’de alışılmışın dışında bir kalabalık topladığını gören muhalefet tabanı 3 gün daha sabretmek yerine, 3 gün daha muhafazakârlara saygılıymış gibi yapmak yerine kendisini alkole verdi ve maskeyi düşürüverdi.

İzmir mitingi sonrası, alkol masalarında, çocukların, kadınların da olduğu bir ortamda, ahlâklı, edepli hiçbir insanın ağzına alamayacağı küfürleri koro halinde söyleyen muhalefet fanatiklerinin iğrenç görüntüleri bir anda tüm Türkiye’ye yayıldı.

Toplu küfür ritüeli bununla kalmadı. Havalimanlarında, uçaklarda, maçlarda, mitinglerde bu edepsizlik devam etti.

Tam o esnada, FETÖ firarisi Emre Uslu’nun ABD’den yayınladığı muhalefeti destekleyen ve sokağa çıkma çağrısı yapan videosu gündeme düştü.

İstanbul’da mitinge giden CHP’lilerin başörtülü kızlara hakaret ettikleri, hatta tartaklamaya yeltendikleri, esnafın araya girdiği görüldü.

Saadet partili başörtülü kızların Onuncu Yıl Marşı’na tempo tutmaları, seçimin sembolü haline gelen dedenin eline diş fırçası tutuşturulması ise mideleri alt üst etti.

Bir CHP yandaşının, Muharrem İnce fotoğrafının üzerine “Şampanya ile kutlama yapacağız. Güzellik, temizlik, ferahlık, asalet geliyor. Ayakkabı kokusu ülkeden gidiyor” şeklindeki paylaşımı da sosyal medyada infial oluşturdu.

Son 3 günde, sabırsızlık ve sarhoşlukla ortaya konan bu ve benzeri tavırlar muhalefetin stratejini mahvetti. AK Parti ve MHP’nin sandığa gitmekte kararsız, hatta kızgın, kırgın, küskün kitlesini bu görüntüler uyandırdı. Seçmen, Erdoğan ve AK Parti’nin kaybetmesi durumunda başına nelerin geleceğini bu 3 günlük fragmanda gördü. 2013’te yaşam tarzına ve inancına saldıran Gezicileri hatırlayan seçmende kararsızlık kalmadı.

Muhalefet keşke 24 Haziran hezimetinden muhafazakârlığın, dindarlığının, yerliliğin rolünün yapılamayacağı dersini çıkarabilse. Hem kendisini, hem de kitlesini keşke Türkiye’yi anlamak ve farklı olana saygı duymak konusunda dönüştürebilse. Böyle bir dönüşüm siyasete de Türkiye’ye de çok büyük katkı sağlar. En azından “biz” de, “onlar” da, artık her seçimi “ölüm-kalım” meselesi olarak görmeyiz. Muhalefet normalleşirse Türkiye normalleşir.

24 HAZİRAN NOTLARI

Recep Tayyip Erdoğan 17 yılda girdiği 13. seçimi de kazanarak aşılmaz bir rekorun sahibi oldu.

24 Haziran’ın sürprizi tartışmasız MHP oldu. Devlet Bahçeli’nin tepki gösterdiği kadar varmış: MHP, yaşadığı tüm badirelere rağmen yüzde 10 barajını aşabildi.

Görünen o ki, ilk kez seçime giren İP oylarını CHP ve MHP’den, MHP de oylarını AK Parti’den almış. İttifak uygulaması en çok MHP ve İP’ye yaradı.

Muharrem İnce milletvekili olamadı. Ancak yüzde 31 oy almış İnce varken, yüzde 23 oy almış Kılıçdaroğlu o koltukta biraz zor oturur.

Cumhurbaşkanı da ifade etti: AK Parti yüzde 42,5 oy oranını etraflıca tartışmalı, muhasebesini yapmalı, seçmenin verdiği mesajı iyi analiz etmeli.

Bu seçimin yıldızı da yine hiç şüphesiz Anadolu Ajansı oldu. Yapılan tüm tehditlere, hakaretlere, saldırılara rağmen, Anadolu Ajansı dünyada örneği görülemeyecek biçimde hızlı ve güvenilir veri akışı sağladı. Morallerini hiç bozmadan işlerini yine en güzel şekilde yapan AA çalışan ve yöneticilerini tebrik etmek boynumuzun borcudur.

Gazetem diye demiyorum, en iyi seçim ekranı da Yeni Şafak’ın televizyonu TVNET ekranıydı. Hızlı, kusursuz, tüm bilgilere ulaşılabilen, karşılaştırma yapılabilen doyurucu bir ekrandı. Çalışanlarına sonsuz teşekkürler.

24 Haziran zaferi AK Parti’ye hiç olmadığı kadar büyük sorumluluklar yükledi. Bunlar da bir sonraki yazıda inşallah…

#Seçim
#Muhalefet