Suruç’ta yaşanan kanlı hadise sonrasında ne CHP, ne İP, ne de Saadet Partisi çıkıp HDP’ye ve PKK’ya tek söz söylemediler, tek eleştiri getirmediler. Bunun yerine hadiseden AK Parti’yi sorumlu tuttular, AK Parti’yi kıyasıya eleştirdiler.
Üç ittifak partisi bunu uzun süredir yapıyorlar. PKK/HDP’yi üzecek, tedirgin ya da rahatsız edecek her cümleden özenle sakınıyorlar. Suruç’ta olduğu gibi, PKK/HDP’nin kan ve şiddeti gizlenemez hale geldiğinde de AK Parti’ye taarruz ederek PKK’nın suçunu el birliğiyle örtüyorlar.
Samimi olalım: Ne CHP’nin, ne İyi Parti’nin, ne de Saadet Partisi’nin terör örgütleriyle yani PKK ve FETÖ ile doğrudan bir ilişki kurduklarına dair elimizde delil yok. Ancak hepsi aynı istikamette, aynı hedefe yürüyorlar. HDP ve tabii ki ABD de, onlarla aynı istikamette, aynı hedefe yürüyor ve aynı şeyi istiyorlar.
Bütün bu birbirine benzemezleri bir araya getiren, ortak hareket ettiren, birbirlerine kol kanat germelerini, birbirlerini korumalarını, kollamalarını sağlayan hiç kuşkusuz Erdoğan düşmanlığı, AK Parti düşmanlığı.
Muhalefet partileri, yanlarına yol arkadaşları olarak PKK ve FETÖ’yü de alarak, ABD’nin de arzusu doğrultusunda, AK Parti’yi yıkmak, Erdoğan’ı devirmek istiyorlar.
Olamaz ya oldu diyelim, farzı muhal, 24 Haziran’da AK Parti’yi geriletseler, Erdoğan’ı düşürseler, ellerine ne geçecek? Bu yıkımdan kim ne kazanacak?
Muhalefet ittifakının bu soruya bir cevabı yok. “Hele bir yıkalım da, hele bir devirelim de, sonrasına bakarız” tavrı içindeler.
Oysa yakın tarihimizde buna benzer vakalar defalarca yaşandı.
27 Mayıs’ta “Menderes’i bir devirelim de, sonrasına bakarız” dediler… Kazanan sadece ABD oldu, Batı oldu.
12 Eylül’de kimse kazanmadı, devlet de kazanmadı, millet de kazanmadı hatta asker de kazanmadı. Kazanan ABD ve Batı oldu.
28 Şubat’tan hiç kimse kazançlı çıkmadı. Türkiye ekonomisi batarken, faiz lobisi kazandı, üst akıl kazandı, ABD kazandı, Batı kazandı.
Allah korusun, 15 Temmuz gerçekleşseydi, kim kazanacaktı? CHP mi? Hayır. Akşener mi? Hayır. FETÖ mü? Ona bile hayır. Kazanan yine ABD olacak, NATO olacak, Batı olacaktı. Kaybeden hep birlikte Türkiye olacaktı.
Türkiye’ye bugün aynı operasyonu çekiyorlar. Bu sefer operasyonu sandık yoluyla çekmeye çalışıyorlar. İlkesi olmayan, ahlakı olmayan, davası olmayan, hareketinin sınırları olmayan, ittifakta sınır, çizgi, çerçeve tanımayan birbirine benzemez odaklar aynı istikamette, aynı hedefe, ellerinde balyozlarla, kazmalarla, baltalarla, yıkmak, yok etmek, harap etmek için büyülenmiş şekilde yürüyorlar.
Olmaz ya, diyelim ki başardılar… Bir şey elde edemeyeceklerini göremeyecek kadar efsunlanmış durumdalar. Bir Pirus zaferinin taşlarını üst üste koyduklarını fark edemeyecek kadar idrakten yoksunlar. Türkiye’yi bir kaosa sürükleyeceklerini, Türkiye’yi, ülkenin bütün kazanımlarını altın tepsi üzerinde ABD’ye, Batı’ya, NATO’ya, faiz lobisine, üst akla teslim edeceklerini anlayamayacak kadar gözleri dönmüş haldeler.
Sadece AK Parti, sadece MHP, BBP seçmenine değil, CHP, İP, SP, HDP ve tüm diğer seçmene bir çağrım var: 24 Haziran’da, farzı muhal, bu muhalefet cephesi kazanırsa, Türkiye’ye ne olacağını lütfen bir hayal edin.
Ekonominin ne olacağını, demokrasinin ne yöne gideceğini, Türkiye’nin son dönemdeki tüm kazanımlarının başına nelerin geleceğini bir tahayyül edin. İstikrarsızlığın, huzursuzluğun, gerilimin nasıl yeniden artacağını, bugün tam anlamıyla sıkışmış ve yok olma noktasına gelmiş PKK’nın yeniden nasıl canlanacağını, FETÖ’nün nasıl bayram edeceğini, ABD’nin nasıl ellerini ovuşturacağını, Avrupa’nın nasıl zafer naraları atacağını bir hesap edin.
Birbirine hiç benzemeyen ittifak partileri birbiriyle didişirken Türkiye’nin gözlerimizin önünde nasıl eriyeceğini, çocuklarımızın geleceğinin nasıl kararacağını bir düşünün.
Muhalefet ittifakı PKK ile, FETÖ ile, onların tasmasını elinde tutan ABD ile aynı yöne yürüyor. Ahlakı ve ilkesi olmayan bir ittifak, yıkmak için işbirliği yapıyor. Bu ittifak, Türkiye’ye 15 Temmuz’u sandık yoluyla yaşatmak istiyor.
15 Temmuz gecesi, ilk saatlerde, AK Parti ve Erdoğan’dan kurtulacağını zanneden bazıları balkonlarına çıkıp zafer naraları atmış, müezzinlere, camilere saldırmıştı. Darbenin bir FETÖ darbesi olduğunu öğrendiklerinde ise korkuyla evlerine sinmişlerdi.
Bire bir aynısını yapmaya geliyorlar, Türkiye’ye 15 Temmuz’u yaşatmak için, 15 Temmuz’da başaramadıklarını sandıkta bir kez daha denemek için geliyorlar.
Onun için 24 Haziran’da hepimiz sandığa gideceğiz. İhmal etmeden sandığa gideceğiz. Küskünlüklerimizi, kırgınlıklarımızı, şahsi hesaplarımızı bir kenara bırakıp akın akın sandığa gideceğiz. 15 Temmuz gecesi yazdığımız destanı 24 Haziran’da bir kez daha yazacağız.
Eğer 24 Haziran’da darbe koalisyonu kazanırsa, sen sadece kaybeden değil, Allah korusun, bir ömür boyu darbeye direnme imkânı varken direnmemiş olmanın pişmanlığını da yaşayan olacaksın.
Şundan da emin ol ki, AK Parti kazandığında, Erdoğan kazandığında aslında kazanan yine sen olacaksın; kazanan yine Türkiye olacak, millet olacak, Türk, Kürt olacak, kazanan Filistin olacak, kazanan dünya mazlumları olacak.
24 Haziran bir direniştir. Sakın ha, bu kutlu direnişten, bu şanlı mücadeleden geride kalma. Sakın ha, hayatın boyunca üzerinden atamayacağın bir pişmanlığın esiri olma. Çocukların, torunların, “24 Haziran’da sen ne yaptın?” dediklerinde sakın ha boynunu bükeceğin bir cevaba sahip olma; “sandığa gitmedim” ya da “oyumu darbe koalisyonuna verdim” gibi bir mahcubiyeti sakın ha yaşama.
24 Haziran diriliştir… Bu dirilişe bir tuğla koymayı aman ha ıskalama…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.