Simülâsyon

04:0017/11/2023, Cuma
G: 17/11/2023, Cuma
Aydın Ünal

Bir simülâsyon yapalım: 13 Eylül 1921’de Yunan Ordusu Sakarya’da Türk Ordusu’nun savunmasını kırdı ve Ankara’yı işgal etti. Kuzeye ilerleyerek hayal ettiği Karadeniz’e ulaştı. Anadolu’daki milyonlarca Türk Sivas’a toplandı ve orada sıkışıp kaldı. Bütün dünyadan Hristiyanlar işgal edilmiş topraklara gelip yerleştiler. Ancak Yunanistan Sivas’ta da bir Türk nüfusu istemiyor. Zaman zaman Sivas’ı havadan bombalıyor, zaman zaman operasyonlar yapıyor. Hukuk yok. Uluslararası hukuk Yunan’a işlemiyor. Bütün


Bir simülâsyon yapalım: 13 Eylül 1921’de Yunan Ordusu Sakarya’da Türk Ordusu’nun savunmasını kırdı ve Ankara’yı işgal etti. Kuzeye ilerleyerek hayal ettiği Karadeniz’e ulaştı. Anadolu’daki milyonlarca Türk Sivas’a toplandı ve orada sıkışıp kaldı. Bütün dünyadan Hristiyanlar işgal edilmiş topraklara gelip yerleştiler. Ancak Yunanistan Sivas’ta da bir Türk nüfusu istemiyor. Zaman zaman Sivas’ı havadan bombalıyor, zaman zaman operasyonlar yapıyor. Hukuk yok. Uluslararası hukuk Yunan’a işlemiyor. Bütün dünya Yunan’ın arkasında, işlediği soykırımı görmüyor. Milyonlarca Türk, ambargo altında, açlık, susuzluk içinde. Çocuklar için okul, hatta ilaç yok. Yunan’ın en küçük protestoya, eleştiriye, itiraza, hatta yakınmaya tahammülü yok. Türklerin ya ölerek ya da topraklarını terk ederek yok olmasını istiyor. Öldürüyor, hapsediyor. Sivil Yunanlar dahi Sivas sokaklarında masum insanları keyfîce katledebiliyor. Türkler “Kuvayı Milliye” adında bir örgüt kurup güçleri yettiğince işgale direniyorlar. Ellerindeki her imkânı kullanıp Yunan’la savaşıyorlar. Sonra birileri kalkıp “Kuvayı Milliye teröristtir” diyor. “Türkler rahat dursun” diyor. Bir operasyon yaptığında “Kuvayı Milliye başlattı” diyor. “Yunan’ın kendisini savunma hakkı vardır, terörle mücadele hakkı vardır” diyor.

Simülasyon tabii. Ama olmadı değil. İzmir’in işgalinden sonra başlayan direniş, hem İstanbul Hükümeti hem de egemen devletler tarafından (o zaman terör kavramı bugünkü kadar yaygın kullanılmıyordu) “isyan” ve “ihanet” olarak tanımlandı. Oysa o “isyan”, “ihanet” ya da “terör” zaferi getirdi.

İsrail’e yaranmak için ağızlarını açtıklarında “ama Hamas” diye başlayanlar, 100 yıl önce yaşasalar, Anadolu direnişine “terör” diyecek bir zihniyete ve ezikliğe sahipler. Daha doğrusu, Anadolu direnişine “isyan” ve “ihanet” diyenlerin safında yer alacaklarına hiç şüphe yok.

Hamas’a terörist diyen, en başta kendi varlığını inkâr eder. Hamas’a terörist diyen insaflı, vicdanlı, merhametli değildir ama milli de değildir.


TOPRAK SATMAK

Türkiye kamuoyunda İsrail’i aklamak, Hamas’ın meşru direnişini perdelemek amacıyla daha ilk günlerden itibaren bir “Filistinliler toprak sattı” yalanı dolaşıma sokuldu. Tarih katili İlber Ortaylı da bu insafsız şayianın yaygınlaşmasına alet oldu.

Savaş şartları zordur. İnsanların savaş içindeki tutumlarını barış dönemlerinde değerlendirmek de isabetsizdir. Örneğin 40 yıldan fazla Rus işgali altında kalan topraklarımızda, 4 yıl Yunan işgali altında kalan Ege’de, İstanbul’da ve diğer birçok ilimizde insanımız ya yeni otoriteye baş eğip yerinde kaldı, ya da toplu halde başka şehirlere göç etti. Kimsenin bu insanları “işgalciye teslim oldular” ya da “kalıp savaşmak yerine kaçtılar” diye eleştirmeye hakkı olamaz.

Bugün Filistinlileri sattıkları cüzi miktardaki toprak üzerinden karalayanlar, Türkiye’de işgal döneminde yabancılara toprak satıldığını biliyorlar mı acaba?

Cengiz Mutlu’nun Atatürk Araştırmaları Dergisi’nde yayınlanmış akademik makalesinden bazı veriler: 1921 yılının Ağustos ayında İstanbul’da (o günkü değeriyle) 118.467 liralık toprak yabancılara satılmış. Bir önceki yılın Temmuz ayına göre 43.967 liralık fazla satış gerçekleşmiş. Aydın vilayetinde İngilizlerin satın aldığı toprak miktarı 2 milyon 800 bin dönüm. Yunanistan Aydın’ı işgal ettiğinde yabancılara satılan toprak miktarı 5-6 milyon dönüme ulaşmış. İşgalden kaçan Türkler, sahip oldukları toprağın yüzde 90’ını Yunanlara satmışlar.

Bugünden bakıp da o günü kınamak olmaz. Neler yaşadıklarını, nasıl yaşadıklarını bilsek de hissedemiyoruz. Ama bu bizim tarihimiz. Başkalarına çamur atmadan önce aynaya bakmak, çuvaldızı batırmadan iğneyi kendine batırmak erdemdir.

#Politika
#Tarih
#Aydın Ünal