Seçim ve Kürtler (2)

04:007/04/2023, Cuma
G: 7/04/2023, Cuma
Aydın Ünal

2005 yılında o dönem Başbakan olan Erdoğan’ın Diyarbakır’da “Kürt sorunu ne olacak diyenlere diyorum ki bu ülkenin başbakanı olarak o sorun herkesten önce benim sorunumdur” ifadelerini kullanması Kürt meselesinde bir dönüm noktasıydı. Başbakan Erdoğan sadece bu ifadeleri kullanmakla kalmamış, sonraki yıllar boyunca gereğini de yapmıştı. Kürtlere yönelik ret, inkâr ve asimilasyon politikaları bu ifadelerle birlikte tamamen sona erdi. Kürt gençleri yaşanan değişimi anlamakta zorlanıyor olabilirler.


2005 yılında o dönem Başbakan olan Erdoğan’ın Diyarbakır’da “Kürt sorunu ne olacak diyenlere diyorum ki bu ülkenin başbakanı olarak o sorun herkesten önce benim sorunumdur” ifadelerini kullanması Kürt meselesinde bir dönüm noktasıydı.

Başbakan Erdoğan sadece bu ifadeleri kullanmakla kalmamış, sonraki yıllar boyunca gereğini de yapmıştı.

Kürtlere yönelik ret, inkâr ve asimilasyon politikaları bu ifadelerle birlikte tamamen sona erdi.

Kürt gençleri yaşanan değişimi anlamakta zorlanıyor olabilirler. Yaşı daha ileri olan Kürtler de unutmuş olabilirler. Ancak Erdoğan, meseleyi çözüme kavuşturmak için çok radikal, devrimci, çok da cesur adımlar atmıştı.

Erdoğan aynı anda hem statükonun Kürt meselesinin çözülmesine yönelik direncini kırmış hem de ülkenin diğer kesimlerini çözüm için ikna edebilmişti. Bütün bu süreçte PKK şiddeti ve HDP’nin çözüm alerjisi kaynaklı tahrikleri de Erdoğan’ı çözümden alıkoyamadı.

2005’ten itibaren o kadar çok şey yapıldı ki, buraya sığdırmak mümkün değil. Örneğin Kürtçenin önündeki engeller kaldırıldı. Üniversitelerde Kürtçe bölümleri açıldı. Kürtçe kurslara izin verildi. TRT’de 24 saat Kürtçe yayın yapan bir kanal kuruldu. Kültür Bakanlığı Kürtçe kitaplar bastı. OHAL kaldırıldı. DGM’ler kapatıldı. Köye dönüşün önü açıldı. Çocuklara istenilen ismin verilmesi özgürlüğü getirildi. Eski yerleşim yerlerinin isimleri iade edildi. İşkenceye “sıfır tolerans” gösterildi. Özgürlük-güvenlik dengesine hassasiyet gösterildi. Tutuklu-hükümlü hakları ileri standartlara kavuşturuldu. İfade özgürlüğü genişletildi… Bunlar yapılırken bölgenin kalkınmasına önem verildi. Yollar, barajlar, tüneller, toplu konutlar inşa edildi. Yoksulluk ve işsizlikle mücadele kapsamında sosyal yardımlar yapıldı…

Üstelik tüm bu adımlar atılırken terörle mücadeleden taviz verilmedi.

Cumhuriyet tarihi boyunca hazırlanmış Kürt raporlarında dile getirilen sorunların ve Kürtlerin bizzat dile getirdikleri taleplerin çok büyük kısmı AK Parti ve Erdoğan tarafından çözüldü ve karşılandı.

Önce Gezi Olayları, ardından 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’nin güvenlik endişelerini artırdı. Şunu kabul edelim ki, özellikle 15 Temmuz sonrasında hem reformlar ivme kaybetti, hem de AK Parti ve Erdoğan’ın Kürtlere yönelik dili değişti ancak bu yeni durum Kürtler üzerinde asla bir baskıya dönüşmedi, hak ve özgürlüklerde bir geriye gidiş yaşanmadı.

Açıkçası, 15 Temmuz sonrası MHP ile yapılan ittifak, reform yavaşlamasını ya da üslup değişimini gerektirmiyordu. Ama yine kabul edelim ki bu oldu ve gayet tabii olarak da yeni hal Kürtleri tedirgin etti.

14 Mayıs seçimlerine giderken Kürtler ne yapacaklar?

Önceki yazıda Kürtlerin, CHP’den gördükleri zulmü hatırlayarak CHP Genel Başkanı’na oy vermeye ellerinin gitmeyeceğini yazmıştım. İyi de, Erdoğan’a oy verecekler mi?

Cevabın iki cephesi var: Kürtler ve Erdoğan.

Kürtlerin, 2005 yılında Kürt meselesini resmi ağızdan kabul eden ve sonraki yıllarda gereğini yapan Erdoğan’a yönelik derin bir sempatilerinin olduğu gerçek. Sadece vefanın bir gereği olarak bile Kılıçdaroğlu-Erdoğan seçenekleri arasından Kürtler kolayca Erdoğan’a mührü basacaklardır.

Ancak bu sempati ve vefa duygusunun açığa çıkması için de Erdoğan cenahından adım atılması gerekiyor.

Çok değil, başlangıç olarak sadece dilin, üslubun değişmesi dahi yeterli olacaktır. Yeniden kucaklayıcı bir söylem, Kürtlerin gönlünü alacak, gönül kapılarını yeniden açacaktır. Ardından da kalan sorunlar istişare edilebilecek, mümkün olan çözümler masaya yatırılabilecektir.

AK Parti ve MHP ittifak sürecinde birbirlerini daha yakından tanıdılar. Ülkenin sorunlarının çözümü konusunda hemen her başlıkta olduğu gibi Kürt meselesinde de birbirlerine çok benzer yaklaşım içindeler.

Hüda-Par’ın Cumhur ittifakına katılmış olması bunun bir ispatı değil midir?

AK Parti ve Erdoğan Kürtlere doğru bir adım attığında, Kürtler de onlara doğru adım atacaklardır. Bu adımlar da hiç kimseyi rahatsız ya da tedirgin etmeyecektir.

Bu olduğunda, Kürtler, hiç tereddüt etmeden oylarını Erdoğan’a verecektir. Seçim öncesi giderilen küslük, seçim sonrasında daha huzurlu, birbirine kenetlenmiş daha kardeş bir

Türkiye’nin de teminatı olacaktır.

#Seçim
#AK Parti
#MHP
#Hüda-Par
#Kürt seçmen