Reginald Rose’un “12 Öfkeli Adam” isimli tiyatro oyunu 1957’de Sidney Lumet tarafından beyaz perdeye aktarıldı ve film sinema tarihinin en önemli eserleri arasında yerini aldı. Devlet Tiyatroları da bu oyunu M. Akif Yeşilkaya’nın başarılı yönetimi ve oyuncuların muhteşem performansıyla sahnelemeye başladı. Hafta içinde (yine) Fatih Şahin’in teşvikleriyle gittik ve bu güzel oyunu tekrar izleme fırsatı bulduk.
Oyun, babasını öldürmekle itham edilen bir gencin 12 kişilik mahkeme jürisinin tartışmalarını konu ediniyor. Jürinin 11 üyesi mevcut deliller ışığında gencin kesinlikle suçlu olduğuna ve idam edilmesi gerektiğine inanırken, bir kişinin şüpheleri, soruları ve ikna edici konuşmaları kararı tam tersine çeviriyor. 12 Öfkeli Adam oyunu ve filmi, psikoloji, sosyal psikoloji, sosyoloji, hukuk ve daha birçok alanda referans eser kabul ediliyor.
Oyunu izlerken bir husus özellikle dikkatimi çekti: Jüri üyelerinden bir tanesi, zanlının göçmen olduğunu, anne babası tarafından kötü yetiştirildiğini, bir çöplükte büyüdüğünü, zaten potansiyel bir suçlu olduğunu, zanlıya insan demenin doğru olmayacağını, onun aslında bir hayvan olduğunu, dolayısıyla ortadan kaldırılması gerektiğini, böylece sokakların temizlenebileceğini, eğer bu yapılmazsa zanlının ve onun gibilerin gün gelip kendilerini yok edeceğini savunuyor. Diğer jüri üyeleri bu ırkçı görüşlere tepki gösteriyorlar.
Dikkatimi çeken elbette bu değil.
Batılılar belli konulara aşırı hassasiyet gösteriyorlar: Irkçılık, laiklik, karşılıklı sevgi ve saygı, ifade özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları, insan hakları, hukuk vs. Ancak Batı uygarlığının bu ilkeleri “daha huzurlu, güvenli ve yaşanabilir” bir dünya inşa etme idealiyle ortaya çıkmıyor. Tam tersine, Batılılar, kendi şeytanlıklarını, içlerindeki kötülüğü bastırmak için bu ilkelere sığınıyorlar. Daha doğrusu sığınmak zorundalar.
Laiklik ilkesi örneğin… 1618-1648 arasındaki 30 Yıl Savaşları Avrupa’daki mezhepler savaşıydı. 8 milyon insan hayatını kaybetti.
Irkçılık konusunda hassaslar zira Amerika Birleşik Devletleri’nde siyah-beyaz ayrımı sadece ve sadece 59 yıl önce, 1964 yılında kaldırıldı. Yani daha düne kadar siyahiler ile beyazlar aynı tuvalete bile giremiyorlardı. İkinci Dünya Savaşı’nda ölen 80 milyonun çoğu ırkçılık nedeniyle hayatını kaybetti.
Latin Amerika ve Afrika’da soykırımdan tecavüze, katliamdan sömürüye, köle ticaretinden hırsızlığa kadar her türlü yüz kızartıcı suçu işlediler,
İfade özgürlüğü aynı şekilde: Kilise, engizisyon, farklı fikir ifade edenlere karşı son derece acımasızdı. Yüzbinlerce insan giyotinle, hatta yakılarak infaz edildi.
Kölelik, kadın ve çocuk istismarı, ayrımcılık ve daha ne kadar şeytanlık varsa yakın tarihe kadar Batı’nın temel karakteriydi. İnsan hakları konusunda simsiyah bir tarihleri var. Yakın zamanlardaki sadece Dresden ve Hamburg bombardımanı, atom bombaları, Fransa ve Almanya’daki tecavüzler dahi tarih boyunca silinmeyecek kanlı eylemlerdi.
Hayır, ne İslam dünyasında ne de Osmanlı Devleti’nde bu suçları göremezsiniz. Hiç mi olmadı? Evet vardı ama son derece istisnaiydi, nadirdi, küçük ölçekteydi. Bugün Şii-Sünnilerin birbirlerinin camilerini bombalamalarını ya da bazı terör örgütlerini karşı tez olarak öne sürecekler vardır. Batı’nın günahları karşısında bunların esamesi okunmaz.
Batı, bütün bu suçlarından, cinayetlerinden ibret alıp tekrar yapmamak üzerine ilkeler geliştirmiyor; içindeki şeytanlığı biliyor, bu şeytanlığı bastırmaya çalışıyor. Onun için de ilkeleri, hassasiyetleri plastikten, sahte ve zorlama.
Batılı felsefecilerin yüzyıllar boyunca dönüp dolaştıktan, orada burada oyalandıktan sonra nihayetinde gelip soykırıma övgüler düzmeleri başka nasıl okunabilir ki?
Filistin’deki soykırım karşısında Batı’nın idari, siyasi, iktisadi ve hatta entelektüel otoritelerinin onaylayıcı ve teşvik edici tutumları işte bu şeytanlığın tekrar tezahüründen ibaret. Bastırmaya çalıştıkları o kötülük fırsat bulunca en çirkin, en kanlı, en vahşi haliyle kendisini gösteriyor.
İnsanlığın mutlu, huzurlu ve güvenli geleceği, temiz tarihleri, samimiyetleri ve merhametleriyle Müslümanların elinden olacak. Buna hiç şüphe yok. Belki bugün değil, ama gelecekte bu gerçekleşecek.
“12 Öfkeli Adam” oyunundaki sanık bir kişinin sorgulayıcı tavrıyla idamdan kurtuldu; ya kurtulamayanlar?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.