‘Tropikal Trump’ ve diğerleri…

04:004/11/2018, Pazar
G: 4/11/2018, Pazar
Abdullah Muradoğlu

Brezilya’da başkanlık seçimlerini “Tropikal Trump” olarak nitelenen ‘Beyaz Irkçı’ lider Jair Bolsonaro kazandı. Bolsonaro’nun destekçileri mitinglerde Trump’ın 2016’daki seçim kampanyasından ödünç aldıkları sloganları kullandılar. Bolsonaro’yu ilk selamlayanlar ise, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı “Neocon” şahinlerden John Bolton ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu oldu. Yabancı basındaki ilk röportajını “İsrael Hayom” gazetesine veren Bolsonaro, İsrail Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacaklarını

Brezilya’da başkanlık seçimlerini “Tropikal Trump” olarak nitelenen ‘Beyaz Irkçı’ lider Jair Bolsonaro kazandı. Bolsonaro’nun destekçileri mitinglerde Trump’ın 2016’daki seçim kampanyasından ödünç aldıkları sloganları kullandılar. Bolsonaro’yu ilk selamlayanlar ise, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı “Neocon” şahinlerden John Bolton ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu oldu. Yabancı basındaki ilk röportajını “İsrael Hayom” gazetesine veren Bolsonaro, İsrail Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacaklarını söylemiş. Bolsonaro, BM’de İsrail’in en yakın müttefiki olacaklarını da vaat etmiş. Trump’ın ardından Güney Amerika’da Honduras, Paraguay ve Guatemala, büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıma kararı almışlardı.



Avrupa’da yükselen radikal Sağ partilerin ortak özelliği “Avrupa Birliği karşıtlığı”, “anti-İslam” ve “İsrail yanlısı” olmaları. Brezilya’da Bolsonaro örneğinde görüleceği üzere, İsrail yanlısı ırkçı partiler Avrupa’ya özgü değil. Hatırlayacak olur iseniz, Avrupa’daki radikal Sağ partilerin bünyelerinde “Siyonist” gruplar kurulduğuna daha önce değinmiştik. İngiltere’yi AB’den koparan “Brexit” kampanyasının aktörlerinden Nigel Farage’ın liderliği döneminde “Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi UKİP”te bir “İsrail Dostları Kulübü” kurulmuştu.

Benzer bir girişim “Almanya İçin Alternatif Parti-AfD” bünyesinde de gündeme geldi. Almanya’da üçüncü parti konumunu elde eden AfD’nin tabanında ‘Yahudi karşıtı’ söylemler sergilenmesine rağmen parti liderleri kendilerini “İsrail müttefiki” olarak ilan ediyorlar. Rus göçmeni Yahudi bir aileden gelen Dimitri Schulz ise “AfD Yahudileri” adıyla bir grup kurdu. AfD’nin ‘İslam tehlikesi’ne odaklanan tek parti olduğunu savunan Shulz’un girişimi Almanya’daki Ortodoks ve Liberal Yahudiler tarafından tepkiyle karşılandı. Netanyahu yanlısı Siyonist Yahudiler ise gayet mutlular. Benzer bir ayrışma ABD’de de yaşanıyor.

Irkçı partilerin İsrail yanlısı olmaları tesadüf değil, bu bir proje. “The Atlantic” dergisinin yazarlarından Sigal Samuel 7 Ekim tarihli yazısında bir Yahudi grubunun “Almanya için Alternatif Parti”ye verdiği desteği analiz ediyordu. Yazının alt başlığı, “AfD’deki Yahudiler oluşumu şaşkınlık yaratıyor ama aynı zamanda bu Avrupa çapında daha büyük bir modelin parçası” idi. Yazıda son 15 yılda radikal Sağ partilerde müslüman göçmen karşıtlığının başarılı bir ana çerçeve haline geldiği belirtilerek, bazı Yahudilerin “düşmanımın düşmanı arkadaşımdır” mantığıyla hareket ettikleri kaydediliyor. Yazara göre, Avrupa genelinde yayılan bu gelişme, durma belirtisi göstermeyen bir modelin parçası. Bu yeni modelin mimarlarından birisiyse Trump’ın eski Baş Stratejisti Steve Bannon.

Kendisini tutkulu bir “Hıristiyan-Siyonist” olarak niteleyen Bannon, mesaisini Avrupa’daki radikal Sağ partileri bir cephe halinde toplamak için harcıyor. Bannon, 1683’teki “Viyana Kuşatması” sırasında Osmanlı’ya karşı Hıristiyan güçlerin Kutsal İttifak’ına vurgu yapan biri. Batı uygarlığının temelini ‘Hıristiyan-Siyonist’ değerlerin oluşturduğunu savunan Bannon, tarihe atıflarda bulunarak yeni bir ‘Kutsal İttifak’ inşa etmeyi amaçlıyor. Proje, Avrupa’daki İslam karşıtı, İsrail yanlısı, sözde anti-küreselci, ırkçı Sağ partiler üzerinden yürütülüyor. Bannon’un hedefi ırkçı ve popülist partileri “Avrupa Birliği”ni çözecek geniş bir ittifaka dönüştürmek. Bu projenin arkasındaki finansal güçlerin gerçek amacıysa sır gibi saklanıyor.

Birçok analist, Avrupa’daki popülist partilerin yükselişini 1930’ların Avrupası’na benzetiyor. Avrupa’yı önce bölgesel, sonra da dünya savaşına götüren koşulların yeniden oluşturulduğuna dair bir kanaat giderek güçleniyor. Bannon’ın öncülük ettiği şer ittifakı gerçekleşir ise, bu gelişmeler Türkiye’yi, İslam havzalarını ve dünyanın diğer bölgelerini nasıl etkileyecek? Bu sorunun cevabını bulduğumuzda ‘Yeni Küresel Sistem’in de koordinatlarına ulaşacağız.

#Brezilya
#Donald Trump
#ABD