Şimdi de İsveç demokratları!

Avrupa’da yükselen İslam karşıtı radikal sağ partilere bir halka daha eklendi: “İsveç Demokratları” oylarını artırarak üçüncü parti oldu. 1980’lerin sonlarında küçük bir “Neo-Nazi” örgütü olarak sivrilen “İsveç Demokratları” son seçimde yüzde 17.6 oy aldı. Bu parti de Avrupa’nın diğer radikal sağ partileri gibi, İslam ve göçmen karşıtı çizgide politika yapıyor.

Almanya’da Thilo Sarrazin’in yayınlanan kitabıysa yine tartışmaların odağında. “Sosyal Demokrat” partinin önemli isimlerinden Sarrazin, Almanya Merkez Bankası’nın eski yönetim kurulu üyesiydi. Sarrazin, 2010’da yayınladığı “Almanya Kendini Yok Ediyor” kitabıyla polemik konusu olmuştu. Sarrazin’in “Düşmanca Teslim alma/İslam Gelişimi Nasıl Engelliyor ve Toplumu Tehdit Ediyor’ başlıklı yeni kitabı şimdi çok satanlar listesinde. Sarrazin, Kur’an’ı kendi görüşleri doğrultusunda çarpıtarak İslam’ı şiddet yanlısı bir din olarak gösteriyor. Bazı Alman yorumcular Sarrazin’in ırkçı gruplar üzerinde kışkırtıcı bir etki yaptığını belirterek kitabı “Ebola salgını”na benzetiyorlar. “Sarrazin vakası”, İslam ve göçmen karşıtı ırkçı söylemlerin merkez Sağ ve Sol partilerde bile uç verdiğini gösteriyor.

“İsveç Demokratları”nın eski parlamento üyelerinden Kent Ekeroth ise ABD Başkanı Trump’ın eski Beyaz Saray Baş Stratejisti Steve Bannon ile bağlantılı. Ekeroth’un annesi, “Sovyetler Birliği”nden İsveç’e göç eden Musevî bir mülteciydi. Trump’ın göç politikalarının mimarlarından Stephen Miller da ABD’ye iltica eden Musevî bir aileden geliyor. Miller, daha önce Bannon’ın yönettiği “Breitbart News”ın gözde isimleri arasındaydı. Miller’ın amcası David Glosser 13 Ağustos 2018 tarihli “Politico” dergisinde Miller’ı ağır şekilde eleştiren bir makale kaleme aldı. Glosser, “Yeğenimin göç hakkındaki düşünceleri bir yüzyıl önce yürürlükte olsaydı, ailemiz ortadan silinecekti” diyordu.

ABD ve Avrupa radikal Sağ’ı arasındaki bağlantıları geliştirmek görevi anlaşıldığı kadarıyla Bannon’a verilmiş görünüyor. Bannon, Beyaz Saray’dan kovulduktan sonra mesaisini Avrupa’daki radikal sağ partileri bir blok halinde birleştirmek için harcıyor. Bannon bu amaçla, Brüksel’de “The Movement(Hareket)” adlı bir vakıf kurma girişimini hızlandırdı. “Hareket”e katılan ilk isimlerden biriyse, İtalya’nın radikal sağcı İçişleri Bakanı Matteo Salvini. “Hareket”, Mayıs 2019’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde güçlü bir blok oluşturarak AB politikalarına etki etmeyi plânlıyor. “Hareket”, liberal milyarder fon yatırımcısı George Soros’un “Açık Toplum” vakfının ‘Sağ’ versiyonu olacak. Bu yüzden “Breitbart” ın eski Londra temsilcisi Raheem Kassam, “Merkel’leri falan unutun. Soros ve Bannon gelecek yıllarda Avrupa siyasetinin en büyük iki oyuncusu olacak” diyordu.

Bannon’ın Avrupa’daki müttefikleri arasında İngiltere’de “Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi”nin eski lideri Nigel Farage, Fransa’daki “Ulusal Cephe” lideri Marine Le Pen ile Macaristan Başbakanı Viktor Orban da var. Farage, İngiltere’nin AB’den ayrılması için gerçekleştirilen “Brexit” kampanyasının sürükleyici aktörlerinden biriydi. Batı uygarlığının Hıristiyan-Siyonist değerler temelde kurulduğu görüşünü savunan Bannon ABD’de İsrail’in en sıkı müttefiki. Bannon, Katolik olmasına rağmen kendisini “Hıristiyan-Siyonist” olarak tarif ediyor ve ABD’deki Evanjelik Hıristiyanların İsrailci kanadıyla ittifak yapıyor.

Bir hatırlatma daha yapalım, Avrupa’nın radikal ve ırkçı Sağ partileri istisnasız İsrail yanlısıdır. Avrupa’da ırkçı grupların Yahudi karşıtı eylem ve söylemlerinin İsrail’e göçü teşvik ettiğini belirtelim. Öte yandan İsrail, Avrupa’daki müslüman nüfusun artmasından ve politika üzerinde etkinlik kazanmasından endişe ediyor. Rusya’nın da AB’yi zayıflatan popülist Sağ ve Sol hareketlere destek verdiğine dair iddialar var. Avrupa’daki popülist hareketleri ve ırkçı grupları yorumlarken bu faktörleri de göz önünde bulundurmak gerekiyor.