Küresel güçler ve 15 Temmuz

04:0017/07/2018, Salı
G: 17/07/2018, Salı
Abdullah Muradoğlu

Dünya artık eski dünya değil. “Soğuk Savaş” sonrası dünyanın ittifak ilişkileri ve ekonomi politiği giderek çözülüyor. “G-7” ve “NATO” zirvelerinde ABD ile Avrupa arasında yaşanan gerginlikler ‘Batı’nın kendi içindeki çelişkilerinin artık yönetilemez bir krize doğru hızla savrulduğunu gösteriyor. ABD ve Avrupa’da ‘yeni Sağ’ hareketlerin yükseliyor olması, ana akım partilerin güç kaybediyor olmaları, hatta merkez partilerin kendi aşırı uçlarını üretiyor olmaları, “Avrupa Birliği” dahil bütün ekonomik,


Dünya artık eski dünya değil. “Soğuk Savaş” sonrası dünyanın ittifak ilişkileri ve ekonomi politiği giderek çözülüyor. “G-7” ve “NATO” zirvelerinde ABD ile Avrupa arasında yaşanan gerginlikler ‘Batı’nın kendi içindeki çelişkilerinin artık yönetilemez bir krize doğru hızla savrulduğunu gösteriyor. ABD ve Avrupa’da ‘yeni Sağ’ hareketlerin yükseliyor olması, ana akım partilerin güç kaybediyor olmaları, hatta merkez partilerin kendi aşırı uçlarını üretiyor olmaları, “Avrupa Birliği” dahil bütün ekonomik, askeri ve siyasi birlikleri aşındırıyor.



‘Ekonomik Soğuk Savaş’ olarak nitelenen ve neredeyse bütün ülkeleri içine çeken “ticaret savaşları” küresel finansal jeopolitiği değiştiriyor. Batılı analistler “yeni finansal jeopolitik” üzerine konuşmaya başladılar. Küresel sistemin aktörleri arasında ‘dost-düşman’ tanımları da değişiyor. “Birlik halindeler” sanılıyordu, meğer kalpleri parça parçaymış, kendi içlerindeki çekişme daha şiddetliymiş. ‘Ekonomik Soğuk Savaş’ın kapağını açan ABD Başkanı Trump Çin ve Rusya’nın yanısıra “AB”yi de “düşman” olarak niteledi. El birlik kurdukları sistemin sonuçlarıysa, ortada. Küresel servet dünya nüfusunun yüzde 1’lik kesiminin elinde toplandı.

Önümüzde çok vahşi bir ekonomik savaş var. Kara ve su yolları üzerinden Çin’i Avrupa’nın en batısına bağlayan ‘yeni İpek Yolu projesi’ bu savaşın bir yansıması. Enerji ve hammadde kaynaklarıyla nakil ve tedarik yolları üzerinde çok ciddi egemenlik savaşı yaşanıyor. Irak’tan Suriye’ye, Myanmar’dan Pakistan’a, Yemen’den Somali’ye, Nijerya’dan Sudan’a, Libya’dan Hindistan’a, Afganistan’dan Mısır’a kadar, bu geniş coğrafyada yaşanan çatışmaları düşünün.

Öte yandan dünyada korkunç bir silah yarışı var. Bu yarış “uzay”, “yapay zeka” ve “robot teknolojisi” ile “yeni nesil nükleer silahlar”ı da kapsıyor. Robot teknolojisi küresel işsizlik oranlarını inanılmaz boyutlara ulaştıracak nitelikte seyrediyor. Bu teknolojiye sahip olan şirketler büyük servetler kazanacaklar ama işsiz kalan yüz milyonlarca insan nasıl geçinecek?

Tarihi ve kültürel mirasıyla Türkiye İslam uygarlığının merkezi havzasını etkileyen bir büyük potansiyel güç. Türkiye Balkanlar’dan Çin’e uzanan “Türk Dünyası”nın önemli güçlerinden biri. Dünyayı yeniden şekillendirmek isteyen güçler ülkemizin gücünün tabii ki farkındalar. Ne ki şer güçler “İslam coğrafyası”na ve “Türk Dünyası”na müstakbel sistem içinde anlamlı bir rol biçmek istemiyorlar. Dünyadaki çatışmaların ekserisinin bu coğrafyada yaşanması boşuna değil. Bu coğrafyanın barış, istikrar ve güven içinde gelişmesi işlerine gelmiyor.

“15 Temmuz” hain darbesinin Türkiye’nin temsil ettiği misyonun zayıflatılmasına yönelik olduğunu görmemek için budala olmak gerekiyor. Dünyada kartlar yeniden karılırken açık ve gizli yollarla, Türkiye üzerinden büyük bir coğrafyayı akim bırakmak istiyorlar. Bu bağlamda “15 Temmuz” Türkiye’nin kafasına çuval geçirme operasyonudur, bir körleştirme, sakatlama, felç etme yahut “mankurtlaştırma” girişimidir. Bin yıldır bu aziz millet ‘Doğu’nun ön cephesi olarak koruyucu bir misyon üstlendi. “15 Temmuz” bu tarihi misyonu sonlandırma işlemidir.

Bin yıldır savunulan cephe “içimizdeki hainler” tarafından çökertilmek istendiyse de milletin sağduyusu izin vermedi. Şer güçler ürettikleri zehiri kuklalaştırılmış müritlerine altın kâse içinde nar şerbeti olarak sunarak cehennemin kapılarını açtılar. Ülkemize dehşetli bir kaos yaşatırken yüzbinlerce saf insanımızın mahvına sebep oldular. Hain darbe püskürtüldü ama daha yolun başındayız. Önümüzdeki görev, insanların ait olmayı dileyecekleri bir ülkeyi inşâ etmek olmalı. Gerçek liderlik bunu başarabilmektir. Sadece kendimiz için değil bütün insanlar için “daha adil bir dünya” tefekkür etmeliyiz. Geleceği güvenle karşılamak için “kuşatıcı tefekkür”e ihtiyacımız var. Milletimizin kurucu zihniyeti bu tefekkürü üretmeye muktedirdir.

#Küresel güçler
#15 Temmuz