Trump’ın Başkanlığı döneminde ABD ile Batı Avrupa arasındaki ilişkiler bir hayli gergin geçti. İngiltere’nin“Avrupa Birliği”nden çıkmasını hararetle destekleyen Trump, “AB” ülkelerine ek gümrük tarifeleri uyguladı. “AB”yi“İran Nükleer Anlaşması”ndan çekilmeye zorlayan Trump Rus doğalgazını Baltık Denizi’nden Almanya’ya sevk edecek olan“Kuzey Akım-2”boru hattı projesine de şiddetle tepki gösterdi. Trump’ın “NATO”ya ilişkin tutumuysa ABD’ye duyulan güvensizliği derinleştirdi. Daha birçok başlıkta
Trump’ın Başkanlığı döneminde ABD ile Batı Avrupa arasındaki ilişkiler bir hayli gergin geçti. İngiltere’nin
nden çıkmasını hararetle destekleyen Trump, “AB” ülkelerine ek gümrük tarifeleri uyguladı. “AB”yi
ndan çekilmeye zorlayan Trump Rus doğalgazını Baltık Denizi’nden Almanya’ya sevk edecek olan
boru hattı projesine de şiddetle tepki gösterdi. Trump’ın “
”ya ilişkin tutumuysa ABD’ye duyulan güvensizliği derinleştirdi. Daha birçok başlıkta ABD ile Avrupa artık farklı kulvarlarda koşuyor.
Trump Yönetimi Çin karşıtı politikalarına AB ülkelerinin destek vermesi için baskı yaptı. AB ise Çin ile
“Kapsamlı Yatırım Anlaşması(CAI)”
imzaladı. “Kuzey Akım 2” projesine karşı olduğu bilinen yeni ABD Başkanı
Çin ile yapılan bu anlaşmadan da rahatsız. Batı Avrupa-ABD ilişkisinin bozulmasında tek faktör sadece Trump değil. Biden, Trump’ın Almanya’daki ABD askerlerini çekme kararını askıya alsa bile ittifak ilişkisinin eski formatına dönmesi zor.
ABD müttefiki ülkelerde Amerikan algısı olumsuz olarak değişti.
beğeni araştırmalarına göre ABD, Çin ve Rusya ile neredeyse eşit düzeylere geriledi. Biden Yönetimi ABD’yi sözde küresel liderlik rolüne geri döndürmek ve Avrupa ile ittifakı yeniden inşa etmek istiyor. Ne var ki Avrupa’da ABD’ye yönelik duygular bu yönde değil. Biden Perşembe günü yaptığı açıklamalarda Trump politikalarının son bulduğunu ima ederek
“Amerika dünya sahnesine geri döndü”
dedi. Avrupalılar Trump’ın gitmesinden mutlular. Ne ki ABD- Avrupa ittifakının eski haline dönmesi için bu yeterli değil. AB’nin lider ülkeleri bütün yumurtaları ABD sepetine koymak istemiyorlar. Aynı gün
“Atlantik Konseyi Forumu”
nda konuşan Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Avrupa için
lafı etmesi çok dikkat çekiciydi.
“Dış İlişkiler Konseyi(CFR)”
Amerikan siyasi elitlerinin çerçeve örgütü.
“Avrupa Birliği”nin de bir CFR’si var. “Avrupa Dış İşleri Konseyi(ECFR)”
düzenli aralıklarla kamuoyu araştırmaları yapıyor. Geçenlerde ECFR Direktörü
’ın
başlıklı bir yazısına denk geldim. Leonard’ın Bulgar siyaset bilimci
ile birlikte kaleme aldığı bir diğer makalenin başlığıysa
“Avrupalılar Biden Amerikası’nı nasıl görüyorlar”
şeklindeydi.
ABD’nin hem
, hem de
yaşadığına dikkat çeken Leonard, ECFR’nin yaptırdığı bir ankete atıfta bulunuyor. Anket sonuçlarından ziyade Leonard ve Krastev’in analizleri önemli. Ankete göre Avrupalılar Joe Biden’e sempati duysalar bile, bu, gelecekteki çatışmalarda ABD’yi otomatik olarak destekleyecekleri anlamına gelmiyor. AB’nin kilit ülkelerindeki çoğunluk Amerikan siyasi sisteminin bozulduğunu düşünüyor. Avrupalılar yeni bir Trump getirecek koşulların devam ettiği kanısındalar. Leonard’a göre Avrupa’da ABD’ye yönelik
büyük ölçüde değişti ve bu sadece Trump’la ilgili değil.
ECFR araştırmasından çıkan bir diğer çarpıcı sonuç ise Avrupalıların kendi savunmalarına yatırım yapmaları gerektiğini düşünmeleri. Washington’un güvenilirliği ve gücü konusundaki artan güvensizlik
nın doğasını değiştirdi. Avrupalılar hükümetlerinin ABD ile Rusya veya ABD ile Çin arasındaki bir çatışmada
kalmasını istiyorlar. Avrupalılar bir ucunda Çin’in yer alacağı
“iki kutuplu dünya düzeni”
ne dönmek istemiyorlar.
ı Sovyetler Birliği kaybetti ama
farklı sonuçlar doğurabilir. ECFR anketine katılan her on kişiden altısı Çin’in ABD’den daha güçlü olacağını düşünüyor. Pek çok Avrupalı ABD’nin dünyayı şekillendirme kapasitesinden şüphe ediyor. Kendileri hakkında artık daha olumlu düşünen Avrupalılar Amerika’nın gücü ve siyasi sistemi hakkında ise daha şüpheciler.
Leonard’a göre “Transatlantik İttifakı”nı canlandırmak ve dönüştürmek için eşsiz bir fırsat var - ancak bu fırsat ikna edici olmayan ‘
’ ve ‘
’ vaatleriyle yakalanamaz. Sadece “
” dünyayı yeniden şekillendirmek için yeterli değil. Bu yüzden yeni bir “
” ihtiyaç var. Leonard’ın analizlerinden de anlaşıldığı gibi ABD için
“Ben hareket ederim, herkes de benimle birlikte hareket eder”
gibi bir dünya artık mazide kaldı.