Amerika kırılma anı yaşıyor..

04:003/11/2020, Salı
G: 2/11/2020, Pazartesi
Abdullah Muradoğlu

Resmî olarak açıklanana kadar ABD’de Cumhuriyetçilerin adayıTrump’ın mı, yoksa Demokratların adayıBiden’ın mı Başkan seçildiğini öğrenmek biraz zor görünüyor. Postayla kullanılan oylarım sayımı günlerce sürebilir, bazı eyaletlerde sonuçlar “Yüksek Mahkeme”ye kadar gidebilir. Posta ile oy daha çok Demokratların tercihi. Trump’ın“posta ile oy”seçeneğine şüphe düşüren açıklamaları‘erken zafer’ilân etmesinin gerekçesi olabilir. İlk sonuçlar taraflar arasında büyük bir fark oluşturmaz ise her iki aday

Resmî olarak açıklanana kadar ABD’de Cumhuriyetçilerin adayı
Trump
’ın mı, yoksa Demokratların adayı
Biden
’ın mı Başkan seçildiğini öğrenmek biraz zor görünüyor. Postayla kullanılan oylarım sayımı günlerce sürebilir, bazı eyaletlerde sonuçlar “Yüksek Mahkeme”ye kadar gidebilir. Posta ile oy daha çok Demokratların tercihi. Trump’ın
“posta ile oy”
seçeneğine şüphe düşüren açıklamaları
‘erken zafer’
ilân etmesinin gerekçesi olabilir. İlk sonuçlar taraflar arasında büyük bir fark oluşturmaz ise her iki aday da kazandığını iddia edebilir. Böyle bir durumda ihtilaflar “Yüksek Mahkeme”- ye taşınabilir. Yüksek Mahkeme’de ise Cumhuriyetçilere yakınlıklarıyla bilinen muhafazakâr yargıçlar çoğunlukta.
Önceki seçimlere kıyasla 2020 seçimleri ‘normal’ bir seçim değil. Taraflar birbirlerine fena halde bilenmiş haldeler. Demokratlar Biden’ın kazanmasından ziyade Trump’ın kaybetmesine odaklanmış gözüküyorlar. Seçimin konusu, “Trump”. Bu yüzden 2020 seçimleri Trump için
“referandum”
özelliği de taşıyor.
Joe Biden 2016’da Demokratların Başkan adayı olan
Hillary Clinton
’dan daha şanslı. Biden ana akım ılımlı Cumhuriyetçilere bile sempatik görünüyor. Trump’tan hazzetmeyen Cumhuriyetçiler için Biden,
‘İçerideki Cumhuriyetçi’
dir. Biden’ın Cumhuriyetçiler’in en sadık kitlesi olan yaşlı Beyaz Amerikalılar arasında oy oranını yükselttiğini hatırlatalım. Demokratların
“İlerici”
ve
“Sol”
kanatlarına göreyse Biden, Trump’ın gitmesi için katlanmayı göze aldıkları bedeldir. Biden Trump’la atışmalarında
Bernie Sanders
’ın öncülük ettiği Sol kanadın bazı talepleriyle mutabık olmadığını vurgulamak zorunda kalmıştı. Biden’ın seçilmesi halinde “Sol” kanatla “Merkez” kanatlar arasındaki çatışma derinleşebilir.
90 milyondan fazla Amerikalı
“erken oy”
kullandı. Erken oyların ezici kısmıysa posta yoluyla kullanılan oylar. Seçimlere katılım oranının yüzde 70’leri bulabileceği tahmin ediliyor. Amerikalılar için bu oran oldukça yüksek. Katılım yükseldikçe Demokratların oy oranı da yükseliyor. Ne var ki oy oranının yükselmesi Biden’ın Başkanlığını garanti etmiyor. Başkanın kim olacağına 538 kişilik
“Seçici Kurul”
karar veriyor. Bir eyalette en yüksek oy alan parti, eyaletin bütün Seçici Kurul üyelerini de kazanıyor. Hillary Clinton 2016’da Visconsin, Michigan ve Pensilvanya’da küçük farklarla kaybettiği için Başkan olamadı. Trump için de, Biden için de Başkanlığa giden yol büyük ölçüde bu üç eyaletten geçiyor.

Mevcut haliyle “Seçici Kurul mekanizması” Demokratlardan daha az oy aldıkları halde Cumhuriyetçi adayların Başkan seçilmesi yönünde işliyor. Haliyle Demokratlar ABD Başkanlarının doğrudan halkoyuyla seçilmesi gerektiğini tartışmaya açtılar. Eyaletler arasındaki dengesizlik Senato için de geçerli. 40 milyon nüfusu olan bir eyalet de, bir milyon nüfuslu eyalet de Senato’ya ikişer Senatör gönderiyor. Hâlihazırda Cumhuriyetçiler Demokratlardan daha az oy aldıkları halde Senato’da çoğunluktalar.

Federal Yüksek Yargı başta olmak üzere Amerikan yönetim mekanizmasının üst düzey atamalarının Senato tarafından onay sürecine tabi tutulduğunu belirtmek gerekiyor. Bu yüzden Demokratlar Kaliforniya başta olmak üzere bazı büyük eyaletlerin bölünmesini, yanı sıra resmi adı
“Kolombiya Bölgesi”
olan
“Washington DC”
nin eyalet statüsü kazanması gerektiğini tartışmaya açtılar. 6 milyonu geçen nüfusuyla Washington DC’de hem Demokratlar güçlü, hem de Siyahî Amerikalılar çoğunlukta. Washington şehrinin bir Vali’si yok, öte yandan Washington DC halkı Senato’da da temsil edilmiyor. Diğer taraftan Demokratlar, Porto Riko özerk bölgesine de eyalet statüsü verilmesini savunuyorlar.
ABD’de çok şiddetli bir “sistem” tartışması yaşanıyor. Ekonomik sistemin yanısıra idarî ve yargı sistemini de kapsıyor bu tartışma. Bu seçimlere damgasını vuran
“Kovid salgını”
sistem tartışmasını daha da derinleştirdi. İdeolojik ve kültürel bölünmelerin eşliğinde cereyan eden tartışmaların, kim kazanırsa kazansın, seçimden sonra çok daha şiddetleneceği aşikâr gözüküyor. ABD bir kırılma yaşıyor, ana akım eğilimler zayıflıyor. Cumhuriyetçi Parti de, Demokrat Parti de popülist yönde dönüşüyor. Hiç şüphesiz bu dönüşüm, bu kırılma, ABD’nin dünyadaki yeriyle de yakından ilgili.
#Amerika
#Seçim
#Trump
#Biden