ABD-Çin dalaşması ‘nereye’ kadar?

04:0017/05/2020, воскресенье
G: 17/05/2020, воскресенье
Abdullah Muradoğlu

Çin’e kayan Amerikan işlerini ABD’ye geri getirmek Donald Trump’ın 2016’daki Başkanlık kampanyasının önemli argümanlarından biriydi. Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Washington ve Pekin arasında ticaret savaşları başladı. Trump, iki ülke arasındaki ticaretten aslan payını Çin’in aldığı gerekçesiyle Çin mallarına ek gümrük tarifeleri getirmişti. Çin de Amerikan malları için aynısını yapmıştı. İki ülke arasındaki müzakereler ise sürmekteydi.1980’lerin başlarından itibaren Çin’in yavaş, ancak

Çin’e kayan Amerikan işlerini ABD’ye geri getirmek Donald Trump’ın 2016’daki Başkanlık kampanyasının önemli argümanlarından biriydi. Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Washington ve Pekin arasında ticaret savaşları başladı. Trump, iki ülke arasındaki ticaretten aslan payını Çin’in aldığı gerekçesiyle Çin mallarına ek gümrük tarifeleri getirmişti. Çin de Amerikan malları için aynısını yapmıştı. İki ülke arasındaki müzakereler ise sürmekteydi.

1980’lerin başlarından itibaren Çin’in yavaş, ancak kararlı adımlarla ekonomik yükselişinin ABD’nin aleyhine olduğunu savunan şahinler bugün Beyaz Saray’da daha etkili görünüyorlar. Aslında Çin’in 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne üye olmasında ABD’nin büyük payı var. Amerikan elitleri Çin’in küresel ekonomik sisteme katılmasının Pekin’in ideolojik ve politik sistemini zaman içerisinde yumuşak geçişlerle Batılı tarzda değiştireceği görüşündeydiler. ABD’deki ‘Çin Şahinleri’ne göreyse Pekin bu öngörüyü sistematik olarak istismar ediyordu.

Çin’in küresel sistemin kuralları içerisindeki ekonomik büyümesi politik sistemini değişmek bir yana daha da pekiştirdi. Hatta Pekin bu durumu ‘Çin’e özgü yol’ olarak markalaştırıyor. Küreselcilerin düşündüklerinin aksine Çin ‘değişmek’ için ideolojik çizgisinden taviz verme ihtiyacı hissetmiyor. Bu bağlamda Çin hem bir yere kadar küreselcilerin, hem de Amerikan ulusçularının şiddetli tepkisiyle karşılaşıyor. Trump ise bu iki eğilim arasında gidip geliyor.

Çin’in yükselişinin ABD’de “Küreselciler” ve “Ulusalcılar” ayrışmasını tetiklediği bir gerçek. Bugün Çin ile ABD arasındaki gerilimin her karesine bu ayrışma damgasını vuruyor. Trump’ın Beyaz Sarayı’nda bu ayrışmanın yansımalarına daha önce sık sık değinmiştik. Öte yandan küresel sahnede iki ülke arasındaki gerilimin ‘yeni soğuk savaş’ olarak yorumlandığına da değinmiştik. Amerika’da “Soğuk Savaş” nitelemesi bugünlerde çok daha fazla zikrediliyor.

Çin’in zuhur eden yeni tür koronavirüsün küresel salgına dönüşmesi ABD ve Çin arasındaki gerilimi daha da artırdı. Trump yönetimi küresel salgından Pekin yönetimini sorumlu tutuyor. Pekin’e göreyse Trump yönetimi salgınla mücadeledeki yetersizliğini gizlemek için Çin’e suç atıyor. Her iki yönetim de biribirilerinin hatalarından azamî siyasî fayda elde etmek istiyor.

“Salgın dalaşması”nda yaşanan son gelişmeyse ABD’nin Çin’i bilgi hırsızlığıyla suçlamasıydı. “FBI” ve “Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı (CISA)” Çinli bilgisayar korsanlarının ABD’de yürütülen aşı çalışmalarına ait bilgileri çalmaya çalıştığını duyurdu. ABD ve Çin arasındaki ‘yeni soğuk savaş’ veya “Soğuk Savaş 2.0” olarak tanımlanan stratejik rekabet askeri, ekonomik, finansal, teknolojik ve ideolojik alanların tümünü içeriyor. Şimdi sırada “aşı savaşı” var. “Covid-19 aşısı”nı ilk bulan ülke sadece para değil siyasi itibar da kazanacak.

“Covid-19” Pekin ve Washintong’a farklı dozlarda da olsa hem içerde, hem küresel sahnede büyük itibar kaybettirdi. Pekin salgının yayılmasını engelleyemedi, Washington ise salgına karşı birçok açıdan hazırlıksız yakalandı. İki ülkenin ekonomik kaybı ise çok çok ağır oldu. Bu ağır hasarın kısa zamanda giderilmesi pek mümkün gözükmüyor. Artık her iki ülkenin, hatta dünyadaki tüm ülkelerin liderleri için liyâkat ölçümlerinde COVİD-19 adetâ bir milat oldu.

Öte yandan ABD ve Çin rekabeti bütün ülkeleri şu veya bu şekilde etkileyecektir. Trump yönetimi ABD müttefiki ülkeleri Çin ile teknoloji işbirliği yapmamaları için baskılıyor. Çin de ekonomik ve finansal gücünü ABD baskısını dengelemek için kullanmaktan kaçınmayacaktır.

ABD ve Çin arasındaki tehlikeli dalaşmanın dünyayı 1930’ların şartlarına döndürebileceği uyarısı yapanlar da var. Avustralya eski Başbakanı, Çin uzmanı ve eski bir diplomat olan Kevin Rudd bunlardan biri. Rudd’ye göre mevcut durum henüz “Soğuk Savaş 2.0” değilse bile “Soğuk Savaş 1.5” gibi görünüyor. Geçenlerde “Foreign Affairs” dergisinde yazdığı makalede Rudd ABD ve Çin’in yanlış kararlar alması halinde 2020’lerin 1930’lar gibi çalışacağına dikkat çekti. Malum olduğu üzere 1930’lardaki siyasi iklim “İkinci Dünya Savaşı”na yol açmıştı.

#ABD
#Çin
#Koronavirüs